Aradan geçen zamanlar, gittikçe hızlanan günler, bitmek bilmez o geceler... "Chan." Diyerek tutundu ona Minho. Biliyordu her şeyin kötüye gideceğini, asla mutlu olmayacaktı. Chan onu kolları arasında sımsıkı tutarken ormanın karanlıklarında sessizce dikiliyorlardı.
Bazen susmak en iyi şeydir. Peki daha geçen bölüm mutlu olan çift, nasıl bu hale gelebildi? Aynı köyde, aynı evde, kısaca tehlikenin içinde. Minho'nun kaçabilecek tek yeri orasıydı.
Tuzağa düştüler, bu defa kaçabildiler ama eğer yakalanırlarsa bir daha ne kaçabilirlerdi, ne de özgür olabilirlerdi. Yaşıyor bile olamazlardı vee bu defa Minho gerçekten tam anlamıyla ölürdü.
"Minho." Minho'nun sessiz ağlayışını minik minik burnunu çektiğinde anlamıştı. Chan sağ elini onun saçlarına koyup okşamaya başladı. "Ağlama, beraber kaçamamış olsak bile beraber ölürüz."
"Ben imkansızı başarmak istiyorum Chan. Ben seninle yaşamak istiyorum tek hayalim var o da sadece sensin." Chan karanlığı fırsat bilerek göz yaşlarını serbest bırakmıştı. Sesini gizleyemezdi bu yüzden sustu.
Ayın bile aydınlatamadığı bir geceydi bu gece. Tam olarak boşlukta kaybolmuşlardı, birlikte. Minho'ya bir şey olmasından korkuyordu sadece Chan, şu durumda sadece Minho önemliydi onun için.
Kendisine değer vermiyor olsa da Minho'yu korumak için kendisinin güçlü olması gerekiyordu. Kurta dönüşebiliyor olsa bile şu an korktuğu bir şey vardı ve bu dönüşmesine engel oluyordu.
"Minho şimdi sessizce yürüyeceğiz tamam mı?" Demişti sessizce. Minho ona sımsıkı tutunurken "Chan korkuyorum.." demişti. Chan gözlerini kırpıştırıp göz yaşının düşmesini engellerken "Biliyorum, bende korkuyorum ama başka çaremiz yok. En azından elimizden bir şey gelsin."
"Ben kaçmaktan bıktım." Chan onun elini kendi eline kenetleyerek sessiz adımlarla yürümeye başladı. Minho'nun sorusunu yanıtsız bıraktı çünkü şu an yapabilecekleri tek şey kaçmaktı. Ama her şeye rağmen onlar artık birer sevgiliydi.
Chan ve Minho uzun bir yürüyüşün ardından meşaleler görmeye başladıkları için ağacın arkasına saklanmışlardı. "Hayret bir şey bu siktiğiminin korumaları neden bir boka yaramıyorlar!" Demişti sinirle Kral Jake. Minho sinirle gitmeye kalkışınca Chan onun kolundan sıkıca tuttu.
Onlar birbirini görmese de yüz ifadelerini anlayabiliyorlardı sanki. Minho sessizce "Chan bırakta ona kendimi açıklayayım!" Demişti. Chan onun kolunu hâlâ tutarken "Minho ben bu hatayı bir kere yaptım, seni yalnız bıraktım ve sonucu gördün. Bir daha seni asla yalnız bırakmayacağım, ayrıca o adamın seni dinleyeceğini sanmıyorum." Minho derin bir nefes vermişti.
"Ben kaçmaktan ve saklanmaktan çok sıkıldım." "Minho ben bunu seviyor muyum sence? Seni korumak için elimden geleni yapıyorum ve bu durum da kaçmamızı sağlıyor. Bir kere daha onların eline düşersek bu defa gerçekten ikimizde olmayacağız."
"Ah Chan böyle bir çocuk işte, o laf dinlemez, dinletir. Neredelerse bulacağız emin olun Kral Jake." Chan babasının sesini duyduğunda vücudu dikelmiş, kulakları çınlamıştı. "Hahah yardımınız için teşekkürler"
Chan dişlerini sıkarken Minho'yu biraz daha uzaklaştırmıştı oradan. "Ne zaman sabah olacak ya?" Demişti Minho üzüntüyle. "Ne kadar bir zamandır gece bilmiyorum resmen Kapana kısılmış gibiyiz Minho." Minho Chan'ın elini tutarken biraz daha sıkı tutup "Chan en azından denesek?"
Chan'ın sert bakışlarını üzerinde hissettiğinde susmadı. "Kaçarak bir yere varamayacağız. Eğer benim güvende olmamı istiyorsan beraber savaşıp özgürlüğümüzü almak zorundayız. Kurallara uymayıp cezalandırıldığımızda sadece zaman kaybı oluyor." Chan tam bir şey diyecekken "Chan ben seninle yaşamak istiyorum. Bunları yapabiliyorsam, o Kraliyetten tekrar kaçabildiysem o senin sayende. Ben cesareti, özgürlüğü, aşkı, sevgiyi, mutluluğu ve bir çok şeyi seninle buldum. Ama eğer sen gidersen bu duygularımda seninle birlikte gitmiş olacak."
"Minho-" "bu yüzden Chan lütfen en azından konuşmayı deneyelim. Her şey daha kötü olmadan elimizden geleni yapalım." Chan'ın sessizliğinden reddettiğini anlayan Minho üzüntüyle başını eğdiğinde "Tamam." Demişti Chan. Minho şaşkınlıkla "Ne? Gerçekten mi!?" Demişti. Minho onu göremese de hissederek onun kollarına atlamıştı. "Çok teşekkür ederim Chan!" Belini saran küçük kollar ile gülümseyip, o da karşılık olarak ona sarılmıştı. "Ama eğer bu işin sonu kötü biterse seni her zaman sevdiğimi bil Minho."
"Bende seni her zaman ve her şeyden çok seviyorum Chan." Diyerek gülümsedi. El ele tutuşan ikili uzakta gözüken meşaleyi takip ederek onlara yaklaştılar. Görünürde sadece Kral Jake ve Kral Changbin vardı. Chan gözlerini kısarken Minho hiç zaman kaybetmemek adına onların yanına ilerleyerek Chan'ı peşinden sürükledi. "Baba." Dedi Minho.
Kral Jake meşalesini ikisine çevirdiğinde Chan ve Minho'yu el ele tutuşurken görmüştü. "Sen.." dedi Kral Jake. "Bana yalan söyledin." Dedi Minho. "Sana yalan söylemedim senin iyiliğin için çabaladım!" Dedi karşılık olarak.
"Benim iyiliğimi felan istediğin yok baba!" Kral Jake onlara doğru yaklaşırken Chan Minho'yu arkaya itti hâlâ elini tutarken. "Minho sen benim oğlumsun biliyorsun, neden senin kötülüğünü isteyeyim? Ben sadece seni bu kötü alışkanlıktan kurtarmaya çalışıyorum."
Chan kaşlarını çatarak "kötü alışkanlık dediğin şey hemcinsini sevmek mi?" Kral Jake göz devirerek "Toplum bunu hoş görmüyor ayrıca çocuğunuz bile olmayacak!" Chan Minho'nun elini bırakarak yumruklarını sıktı. "Çünkü kimse cesaret edemiyor. İdam edilmekten, işkence görmekten korkuyorlar. Sizin gibiler yüzünden insanlar gerçekten sevmek istediği kişileri sevemiyorlar. Zorla evlendiriliyor, çocuk yapıyor ve bu döngü bu şekilde devam ediyor. Ama hiç eşcinsel çiftlerin olduğu bir kraliyet sarayı gördün mü? Hayır."
Kral Jake sinirle kaşlarını çatınca "O haklı baba. Benim tehlikede felan olduğum yok. Ben asıl o sarayda tehlikedeyim." Demişti Minho. "Beynini yıkamış senin Minho! Vazgeç ondan." Minho bu defa babasının önüne geçerek "baba ben sana hayatımda hiç güvenemedim ki. Ailem olarak sayılıyorsunuz ama ben aile kavramını arkadaşım, aşkım dediğim kişilerden öğrendim. Ben gerçekten sevildiğimi o zaman anladım. Tüm gün saçma salak kurallar içinde büyümek, bitmek bilmeyen zenginlik. Benim umurumda olan bu değildi. Benim istediğim tek şey mutlu olabilmekti."
Kral Changbin sessizce olanları izlerken Chan'ın Minho'ya bakışlarını fark etmişti. O gerçektende aşıktı. Kral Changbin Kral Jake'in kolundan tutarak "meşalinin tekini çocuklara ver seninle bir şey konuşacağım" diyerek yürümeye başladı. Kral Jake kaşlarını çatmış, uzaklaşan Kral Changbin'e bakıyordu.
Somurtarak meşaleyi Chan'a verdi ve Kral changbin'in peşinden gitmeye başladı. Saatler sonra birbirlerinin yüzlerini gören ikili uzun süre bakıştıktan sonra sımsıkı sarıldılar. "Gerçekten de hala seninleyim." Dedi Minho sevinçle. Chan gülümseyerek "Hala bir Minho'ya sahibim." Dedi.
Tek istedikleride buydu. Güvende, sakin, huzurlu en önemlisi ise beraber olmak. Yaşadıkları şeyler çok zor olsa da elinde sonunda bu kötülükler geçecek, inanıyorlardı. Bu kültür bu şekilde devam etmek zorunda değildi.
Onlar birbirlerini seven iki çocuklardı, eğer aşk bir tehlikeyse hepimiz büyük bir tehlikedeyiz demektir. Aşk dedikleri şey öpüşmek, cinsellik, garip gurup sözler değildir.
Aşk: sevdiğini hissettiren, ne olursa olsun seni yargılamadan seven, sana bir şey olacak diye ödü kopan, eğer bir sorun varsa kırmadan ve sakin bir dille uyarmaktır. Kavga etmek kötü bir şey değildir, aksine hataların düzelmesini sağlar. Her zaman bu şekilde gitmese de.
Minho ve Chan, kaderlerini degiştirmişlerdi. Onların kaderi aslında bu değildi ama onlar, kaderlerini kabul etmediler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Save Me / Minchan
ActionÇok katı kuralları olan bir kraliyette yaşayan Minho, bir gün bu kurallardan bıkar ve gece saatlerinde evden gizlice kaçar. Hayatında belki dışarıyı zor görmüş biri olduğu için ormanın ortasında kaybolur ve değişik sesler duymaya başlar. Ayağı takıl...