Bilmiyorum belki ilk ficim olduğu için ama kötü yazdığım için mi beğeni ya da yorum gelmiyor. Eğer öyleyse öneri verir misiniz arkadaşlar, boş boş bölüm atıyormuş gibi hissediyorum.
-
"Jungkook?"
"Hmm." Konuşursam kekeleyecekmişim gibi hissediyordum.
"Bana biraz dün olanlardan bahsetmek ister misin?"
Ah o konu. Tamamen unutmuşum. Keşke öyle devam etseydi çünkü aklıma geldikçe gözlerim doluyor ve bu sinir bozucu. Beni aldatan bir erkeğin arkasından ağlamak gerçekten aptalca. Ve bunu ona anlatırsam o da gerçekten aptal olduğumu düşünecektir. Adım gibi eminim.
"İstemiyorsan anlarım. Ama meraklı bir insanım. Ve şu an anlatmazsan başka bir gün elbet öğreneceğim."
Bu bir tehdit cümlesine daha çok benziyordu ama çok umursamamaya karar verdim.
"O konu şey, benim erke- eski sevgilim." Kelimelere dökmek çok daha zormuş. "Beni bu günü saymazsak iki gün önce eski lise arkadaşımla aldattı. Ve ben onları, ona veda etmek için evine gittiğimde yakaladım."
Tek çırpıda bunları söyleyebildim. Derin bir nefes alıp devam edeceğim sırada yanağımdan süzülen tek bir damla yaşa engel olamadım.
Gözlerimi sıkıca kapatıp, o anları gözümün önünden silmeye çalıştım. Yanağımda hissettiğim sıcak el ile titredim. Gözlerimi açmak yerine sıkıca kapattım. Yanağımda ki yaşları usulca sildikten sonra elini çekti ve omuzlarımdan tutarak beni kolları arasına aldı. Tıpkı dün yaptığı gibi. Ama bu iyi gelmek yerine o anları aklıma getirdi ve hıçkırıklarımı dışarıya salıverdim.
"Şşt, sorun yok. Dilediğince ağla Jungkook. Daha sonra ağlamamak için şimdi istediğin kadar ağla. Her bir göz yaşını ben saklayacağım. Benimle güvendeler." Söylediği cümlelerle başımı kaldırıp ona bakmak istedim ama bana engel oldu.
Beni kendine daha çok bastırdı. Ben de kollarımı kaldırıp sırtında yumruk yaptım ve o şekilde ne kadar ağladığımı bilmeyerek kendimi serbest bıraktım.
Kapının çalma sesini duyduğum gibi yerimden sıçradım ve kollarımı sırtından indirdiğim gibi ayağa kalktım.
"Sorun değil Jungkook."
Ağır adımlarla koltuktan kalktı ve masasının başına geçti. Bana gözleriyle otur işareti verdikten sonra kapıdaki kişiye gelmesi için komut verdi.
Gelen kişi her kimse beni ağlamış bir şekilde görmesini istemiyordum. Bu yüzden sırtımı kapıya doğru dönerek oturdum.
"Abi, burada seni bek- A Jungkook. Demek buradaydın, erken çıkmışsın."
Ahhhh Yoongi. Hiç olmadık bir zamanlama. "Yoongi kapıyı kapat dışarıya geliyorum."
Ortamdaki gerici sessizliğin ardından kapı kapanma sesini duydum ve ardında Bay Kim de odadan çıkmak için ayaklandı. O çıkana kadar bekledim ve kapının ikinci kez kapanma sesini duyduktan sonra derin bir nefes verip yüzümü tavana doğru kaldırıp gözlerimi kapattım.
-
Odada Bay Kim'i beklerken benim asıl görevimin ne olduğunu sorgulamaya başlamıştım. Sadece ayak işlerini yapmak bir görev değildir. Artık bana olan gıcıklığı gittiyse, tabi o bipolara güvenmiyorum, heralde bana da düzgün bir görev verir.
Kapı tıklamadan açılınca Bay Kim odaya girdi. Bana kısaca baktıktan sonra masasının yanındaki koltuğuna oturup birkaç kağıt destesini okumaya koyuldu. Ben de odada minik minik adımlar atarak saatin geçmesini bekliyordum. Kahvaltı yapmadığım için dört gözle öğle yemeğini bekliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hug And Cry |Taekook
FanfictionYeni aldatılan ve askerlik görevini yapan Jungkook, herkesin çekindiği binbaşı Taehyung'un gözüne batar. Askerlikte karşılıklı nefretle başlayan ilişkileri daha sonrasında şiddetli bir aşka dönüşür...