-Ağlamamak için zor duruyordum. Bu saçmalık yüzünden başımın belaya gireceğine inanamıyordum. Dudaklarım ısırılmaktan kanamaya başladı. Ellerimi, üstümdeki kırmızı ceketimin ceplerine koymuş yumruk haline getirmiştim. Çok gerilmiştim. Yüzbaşı önümde sesli soluklar alarak hızı hızlı yürüyordu. Ona yetişmek için koşar adım takip ettim. En sonunda beni hiç önünden geçmediğim küçük bir odanın önüne getirdi.
"İçeriye geç ve bekle." Kolumdan tutup beni odaya itekledi. Kolumu ondan kurtarıp odada adımladım. İçeride bir masa ve etrafında da sandalyeler vardı. Bir toplantı odasına benziyordu. Masa U şeklindeydi. Masanın yanına geçip en uç köşesindeki sandalyeye oturdum. Bacağım istemsizce titremeye başladı. Çok geçmeden kapı açıldı ve içeriye Yüzbaşı ile birlikte Üsteğmen ve Taehyung girdi. Onu görmenle hemen ayağa kalktım.
Kaşlarını çatmış bana endişeyle bakıyordu. Yüzbaşı hemen elini masaya yaslayıp bana döndü.
"Neler çevirdiğini hızlıca anlat Jeon." Taehyung seszice yanıma geldi
Benim kalktığım sandalyeye oturup bana aşağıdan bakmaya başladı. Hiçbir şey söylemesi çok daha gerilmeme sebep oldu. Eğer anlatırsam bana inanmayacakmış gibi bir hisse kapıldım.
"Odama gittiğimde... Yatağımda buldum. Herkes benim olduğunu düşünüyor. Benim değil!" Biraz bekleyip derin bir nefes aldım. "Size söyledim efendim. Benim değil. Birisi yatağımın altına saklamış."
Üsteğmen benden hemen sonra sakin bir sesle devam etti. "Birinin senin yatağının altına koyduğunu iddia ediyorsun. Kanıtın var mı?"
"Y-yok, ama..." Sustum. Gözlerimi Taehyung'a çevirip yalvaran gözlerle baktım. Hiçbir şey söylemeyin sadece dinliyordu.
"Ben hiç kullanmadım. Onlar benim değil. Eğer izin verirseniz bulurum."
Yüzbaşı elini masaya sertçe vurdu. "Nasıl bulacaksın! Dedektif misin sen?"
"Efendim eğer dinlerseniz, ben iki gün önce yatağıma su döküldüğü için çarşaflarımı çıkardım kurumaları için. O zaman hiçbir şey yoktu yatağımın altında. Daha sonra... Yastığı almak için odadan çıktım."
Duraksadım. Taehyung ile gözlerimizi birleştirip tekrar kaçırdım. "Ve o gece nöbet tuttum. Ne konulduysa o zaman konulmuş olmalı. Çünkü geldiğim gibi kendimi yatağa atıp uyumuştum. Dikkat etmedim. Bana inanmalısınız efendim."
Bu sefer yüzümü Üsteğmene çevirip konuştum. "O gün izinli olan askerler vardır. Onlardan biri olabilir. Kontrol yapamaz mısınız?"
"Ben onunla ilgileceğim. Ama o zamana kadar tek şüpheli sensin." Yüzbaşı bunları söyleyip odadan çıktı. Şimdi sadece üsteğmen ben ve Taehyung vardı. Üsteğmen de çıktıktan sonra Taehyung'a döndüm. O kadar kırgındım ki...
Ona bakmadan odadan çıktım. Gözüm dolmuştu. Hızlıca odaya gittim.
Yine bütün gözler üstümdeydi. En çok sinirlendiği şey Eun-U'nun arkadaşlarının bana bakarak gülmeleriydi. Kendimi sıkarak dağılmış olan yatağıma oturdum. Bütün gözler hâlâ üzerimdeydi.
"Ne bakıyorsunuz lan! Dönün önünüze!" Yoongi konuşmama gerek kalmadan onlara bağırmıştı. Çoğu için işe yarasada hâlâ dik dik bakanlar vardı. Onları umursamayıp yatağımı düzelttim. Daha sonra hiç beklemeden uyudum. Tabi hakkımda söylenenleri duyacak kadar geçen bir süreden sonra...
-
Sabah uyandığımda odada kimse yoktu. Ben de hızlıca hazırlanıp aşağıya indim. Taehyung'a ne kadar kırgın olsam da odasının kapısını açıp içeriye girdim. Onunla konuşmak bile istemiyorken buna mecburdum. Bana inanmaması ve beni tek bırakması bana çok büyük bir darbe olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hug And Cry |Taekook
FanfictionYeni aldatılan ve askerlik görevini yapan Jungkook, herkesin çekindiği binbaşı Taehyung'un gözüne batar. Askerlikte karşılıklı nefretle başlayan ilişkileri daha sonrasında şiddetli bir aşka dönüşür...