5

906 56 13
                                    


"Jeon, kime bakıyorsun öyle?" Bay Kim'in sesi kulaklarımda yankılandı.

-

Taehyung'dan

Ben önümdekilere yerken Jungkook'un arkamızdaki masaya uzun süre bakması dikkatimi dağıttı. Bir adama baktığını gördüm, ama adam onu görmemiş gibiydi. Jungkook onu tanıyor muydu? Ya da sadece birine benzetti. Kime?

"Jeon ne oluyor?" Rüyadan uyanmış gibi bir ifadeyle bana döndü

"B-bay Kim, yediyseniz gidelim mi?"

Kaşlarımı çatıp neler olduğunu anlamaya çalıştığım sırada arka masadaki adam seslendi.

"Junkook! Bu sen misin? Oh, seni burada göreceğim aklıma gelmezdi?"

Jungkook sanki onu -50 derecede kapalı tutuyorlarmış gibi dişlerini birbirine değdirip ses çıkmasını sağlıyordu.
Arka masadaki adam bu sefer ayağa kalkıp oturduğunuz masanın yanına geldi.

"Daha ilk günden buluşmaya mı çıktın? Beni unutmaya çalıştığını söyleme sakın." Ukala bir gülüş sergiledi. Demek Jungkook'un erkek arkadaşıydı bu adam. Ve söylediklerine bakılırsa, galiba dün ayrılmışlardı. Ya da ilk günden kastı neyse. Ama bu yaşananlar her neyse şu an Jungkook hiç iyi görünmüyordu ve nedensizce çok rahatsız olmuştum.

"Kimsiniz acaba?" Sorduğum soru ile Adam bu sefer bana döndü. Gülüşü yerini sırıtmaya bıraktı.

"Sen kimsin? Ya da dur söyleme. Yaka kartına bakılırsa..." Eğilip yakamdaki ismine baktı. "...Kim Taehyung. Binbaşının öyle mi Kim!?" Daha da yüksek sesle gülmeye başladı. Sarhoş olduğunu düşünmeye başladım. "Turnayı gözünden vurmuşsun Tavşancık."

Tam adama hamle yapıp onu uzaklaşturacakken bir yumruk darvesiyle Adam yere serildi. Jungkook gözleri kan çanağına dönmüş şekilde yerinden kalkmış ve adamın üzerine çullanmıştı. Gözleri ise ağlamaktan mı yoksa sinirden mi o hale gelmişti anlamsı zordu.

Jungkook iki adım gerileyip arkasını döndü ve hızla çıkışa doğru yürüdü. Adam hâlâ sarhoşluğun verdiği sersemlikle yerde uzanıyordu. Böyle bir durumda ne yapacağımı şaşırıp ben de hesabı masaya bırakıp arkasından koştum.

"Jeon bekle!"

Adımları sendeleyerek durdu. Ben de yavaşlayarak arkasından onda doğru yaklaştım. Omuzlarının titrediğini görmemle dizleri üzerine yere çöktü. Hızla yanına koşup bende yanına diz çöktüm.

"Ben sevilmeyi haketmiyor muyum Bay Kim?"

Ne diyeceğimi bilemedim. O yanımda hıçkırarak ağlarken sadece onun gibi dizlerimin üzerinde yanında dikildim. Ne zaman ağzımı açıp bir şeyler söylemek istesem, buna engel olan kelimeler boğazıma diziliyordu. Hiçbir şey yapamamak çok acı veriyordu. Ona destek olmak istedim. Hayatımda ilk defa emrimdeki bir askere sarılmak istedim...

"Jungkook..." Sustum, ne demeliyim şu anda? "Jungkook sen, ah. Neyse boş ver gitsin! Gel buraya!" Omuzlarından tutarak onu kendime çektim ve başını gögsüme yaslayarak ona sarıldım.

Bu hareketimle hıçkırıkları daha da arttı ve kendini göğsüme daha fazla yasladı. Ağlamasını istemiyordum. Çok garip ama benim de ağlayasım geldi. Asla ağlayamazdım ama onu üzgün gördükçe içim sızlıyor.

Dakikalar sonra Jungkook'un ağlaması dinince başını göğsümde kaldırdı ve gözlerimiz buluştu.

"B-ben özür dilerim Bay Kim, siz-"

"Şşş, özür dileme." Dikkatle ayağa kalkıp üstümü elimle sildim. Bana aşağıdan bakan çocuğa elimi uzattım. "Yürüyebilir misin?"

"Evet Bay K-"

"Taehyung, bana Taehyung de."

Ne? Hayır, bana Taehyung demesini neden istedim ki?

"Taehyung..."

Jungkook'tan

Elimden tutup beni ayağa kaldırdı ve daha sonra ellerimizi hemen ayırdı. Arabaya yöneldi ve benim için sürücü koltuğunun yanınaki kapıyı açıp binmemi bekledi. Onun böyle biri olacağını beklemiyordum. Bana destek olması her anlamda içimi ısıtmıştı ve sakinleştirmişti. O olmasaydı sabah kadar orada ağlayabilirdim. O adam yüzünden mi? Hayır. Kendi aptallığım ve acizliğim yüzünden. Hiçbir şey yapamayp sadece beni aldatmasını izlemekle yetindiğim için.

"Sabaha kadar bekleyemem değil mi?"

Bay Kim'in sesi düşüncelerimden sıyrılmama yardımcı oldu. Adımlayıp arabaya bindim o da kapıyı kapatıp sürücü koltuğuna oturunca tekrar askeriyeye gitmek için yola koyulduk.

Hiç konuşmak istemiyordum ve Bay Kim bunu biliyormuşcasına tek kelime dahi etmiyordu.

Kısa sürede geldiğimizde arabadan ilk inen ben oldum ve kapıdaki nöbetçilerin yanına gelip onun da yanıma gelmesini bekledim.

-

"Bugün fazla yoruldun. Yukarı çıkıp dinlenebilirsin."

Bay Kim onun odasına gidene kadar takip ettiğim için tam kapısının önğne geldiğimizde bana bunları söylemişti.

Bu benim için çok iyi olurdu bu yüzden eğilip selam verdim ve arkamı dönüp birkaç adım attım. Ama o kapısını açıp içeri geçmedi. Kapı sesi duymadım. Benim gitmemi bekliyordu.

"Jeon," arkamdan seslendi. "Sen, sen sevilmeyi hakediyorsun...."

Hızla arkamı dönüp ne dediğini idrak etmeye çalıştım.

"Y-yani bana sormuştun, şeyde, orda. Ağlarken."

"A evet şey, pardon. Ağzımda saçma şeyler çıkmış olabilir. Özür dilerim." Salak Jungkook salak.

"Hayır ciddiyim. Özür dileme." Elleriyle kulağının arkasını kaşıdı ve başını yere indirerek konuşmaya devam etti. "Ve ağlama." Başını kaldırdı ve kararlı bir tonda tekrar devam etti hızla "Ağladığını görürsem ceza veririm."

Hep söylediği ama asla vermediği cezalar...

"Peki Bay Ki-  ah, Taehyung."

"Ah ve tabii bana dışarıda Taehyung diyebilirsin ama burada deme. Anlaştık mı." Gülümsemeye çalıştı

Dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı salladım. Tekrar arkamı dönüp bu sefer daha hızlı adımlarla yürüdüm. Yoksa kalbimin sesini duymasından korktum.

~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

~

Merhabalar
Uzun süre oldu ama malum sınav haftası. Affedin.

Bölüm kısa oldu, bu bölğmde birbirleriyle olan ilk irtibatlarını görmüş olduk. Bence çok şeker oldular. Çok kaba ve sert olan tae'nin bile yumşadığını gördük.😉

Neyse yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın
Daha sık bölüm atmaya çalışacağım😚💞

















Hug And Cry |TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin