-Yatakhaneye gittiğimde hemen hemen herkes oradaydı. Üzerimi değiştirip pijamalarımı giydim. Yatağıma uzanıp gökyüzüzü izledim. Gözlerimi kapatıp onu hayal ettim. Gülümsemesini ve güldükçe kısılan gözlerini. Başını yana yatırıp uzun uzun bakmasını. Yumuşak dudaklarını. Tok sesini. Her şeyiyle mükemmel olan onu...
"Jungooooo?" Yanıma kıvrılarak uzanan bedenin sesiyle ona döndüm
"Ne oldu ne oldu? Anlatsana."
"Anlatamam biraz özelim olsun be!"
"Kameraları mı incelememi istersin?"
"Yoongi neden bu kadar zorsun?"
"Ya bırak bu işleri. Anlat hadiiii!" Dudaklarını büzüp beni kolumdan dürtükledi.
"Tamam ama sessiz ol. Ve ben anlattıktan sonra tepki verme."
"Anlaştık." Dört parmağını anlına götürüp asker selamı verdi.
"Gittiğimde odada Eun-U ve o vardı. Sonra Eun-U çıkarken beni gördü. Ha bu arada Abin eğer Eun-U bana bir şey yaparsa onu buradan göndereceğini söyledi. Neyse devam, koltuğa oturdum sonra hemen dimime oturdu. Bir şeyler konuştuk işte. Şirin olduğumu söyledi. Güzel koktuğumu söyledi. Sonra da onu öptüm. Ama kapı çaldığı için hemen ayrıldık ve ben buraya geldim."
"Ay yumuş yumuş oldum. Jungoooo, çok tatlısınız."
Artık onu kabullendiğim için utanmak yerine arsızca sırıttım. Daha sonra fısıldayarak devam ettim.
"Galiba ona aşık oldum, ama bir anda olan bir şey değildi. Ondan gıcık alırken aynı zamanda etkileniyorum."
O da fısıldayarak devam etti. "Çünkü çok yakışıklı.""Ben daha yakışıklıyım." Göz devirdim. O da gülerek kolunu boğazıma attı. Beni hafifçe boğuyor gibi yaptı. "Tata daha yakışıklıııı!"
Tata mı? Bu onun lakabı glbi bir şey mi? Ona karşı kullansam ne tepki vereceğini merak ettim.
"Tamam o daha yakışıklıı." Gözlerimi ona çevirip yarım ağız gülerek "Ve daha azgın."
"Abim mi? O yanını hiç görmedim. Ama sana karşı tutumunu görmek istiyorum. Kamera şart."
"Yoongi bi git. Korkuyorum senden."
"Tamam be. Bir ship damarımız tutuyor, onda da hevesimizi kursağımızda bırakıyorsunuz."
"Git git. Shipmiş. Ship değil çift."
Yoongi'yi yataktan itip yere düşmesini sağladım. Daha sonra ona gülerken o da ayağımdan tutup beni de aşağıya düşürdü. Gülerek kalktım. Yoongi de benim yatağımın yanındaki kendi yatağına uzandı. Bana gülüp kitabını eline aldı ve okumaya başladı. Ben de tekrar gökyüzünü izlemeye başladım. Keşke şu an dışarıda olsaydım. Hava çok güzel. Taehyung'a söylesem çıkar mıyız acaba. Ama onun çok işi vardır ve yorgundur. Keşke şu an kapı açılsa ve o içeri girse.
Kapı açıldı ve odaya tanımadığım bir asker girdi. İçeriye göz gezdirip konuştu.
"Jeon Jungkook! Burada mı?"
Yataktan fırlayıp ayağa kalktım.
"Burda!"
"Binbaşı Taehyung sizi çağırıyor." Bana uzunca baktıktan sonra "Arka bahçeye çıkmanı emretti."
Heyecanlandığımı belli etmeden başımı salladım. "Geliyorum." Keşke para dileseydim keşke.
Asker odadan çıktıktan sonra dolabıma yönelip uzun uzun baktım. Ne giysem diye düşünürken arkamdan Yoongi kırmızı ceketini git diye fısıldadı. Ben de onu dinleyip siyah T-shirt üstüne de lısmızı ceket giydim. Altımda da mavi bir kot pantolon vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hug And Cry |Taekook
FanfictionYeni aldatılan ve askerlik görevini yapan Jungkook, herkesin çekindiği binbaşı Taehyung'un gözüne batar. Askerlikte karşılıklı nefretle başlayan ilişkileri daha sonrasında şiddetli bir aşka dönüşür...