açlık

28 5 0
                                    

Biz camın önünde manzaraya karşı konuşurken arkadan "günaydın." Dedi birisi.

Sesin kimden geldiğini anlamak için arkamı döndüğümde pis pis sırıtan Selim'i gördüm.

"Günaydın da niye öyle bakıyorsun bize?"

Selim cevap vermedi ve bize öylece bakmaya devam etti. Biraz zaman geçtikten sonra değerleride uyandı. Bir anda herkesin karnını tutuğunu ve guruldamaya başladığını gördüm. En çokta Asya'nın karnı guruluyordu. Benim de karnım gurulduyordu ama çok değil.

Selim "burada yaratıklar bizi yemeden biz açlıktan ölebiliriz." Dedi boğuk bir ses tonuyla.

Haklıydı burada açlıktan ölme şansımız yüzde elli falan vardı.kafam allak bullaktı. Bu yaratıklar nasıl ortaya çıkmıştı? Ne oluyordu? Bu yaratıkların kaynağı neydi? Aklımda binlerce soru varken Efe konuştu.

"bir saniye kantin! Kantinden birimiz yemek alıp gelebilir."

Ancak kim inmeye cesaret erebilirdiki? Herkes birbirine bakmaya başladı.

Gece " kimin inmeye cesareti varki?" Diye sordu omuzunu silerek.

Herkes bir anda kafalarını bana çevirdi. Hayır olmaz inmek istemiyordum.

Asya "İklim bugün ne kadar güzel olmuşsun." Dedi imalı bir şekilde.

"Neden ben?" Dedim sızlanarak. Aralarında en cesur bendim galiba. Bu erkekler ne işe yarıyor? Birde etrafta sürekli "ben çok cesurum! Bana bulaşamazlar" diye dolaşırlardı. Şimdi ise kimsenin götü yemiyordu. "İklim hadi lütfen açlıktan ölmek istemiyorum." Dedi Selim sırasından kalkarak. İlk defa bir erkek benden yardım istiyordu. Bismillahirrahmanirrahim. Açlık bunların başına vurmuştu kesin. Ama benden başka çareleri yoktu ve bu beni gaza getirmeye baya yetmişti.

Ölürsemde öleyim yapacak birşey yok. Yaşama sebebim yok sonuçta. "Off tamam gidiyorum." Dedim göz devirerek. Gece ve Yağmur sıralarından kalkarak yanıma gelip bana sıkıca sarıldılar. Benden ayrılıp yerlerine geri oturdular. Kendimi toparladım ve ayağa kalkıp tam kapıya doğru yönelirken Burak bir anda bileğimi kavradı ve vucudumu kendisine çevirdi.

"bende geleceğim." Dedi bir anda.

N'oluyor lan? Şaşkın şaşkın Burak'a bakıyordum Burak "öyle bakacağına yürü." Dedi kafasıyla kapıyı göstererek. Bileğimi bırakıp önüme geçerek kapıyı açtı ve birlikte koridorda sessizce ilerlemeye başladık. Arkama baktığımda sınıfın kapısını kapattıklarını gördüm.

Merdivenlerden inmeye başladığımızda içinde bir huzursuzlik vardı. Midem bulanıyordu. Olduğum yere kusmamak için kendimi zor tuttum. Neler olup bittiğini anlayamıyordum. Her şey çok hızlı gelişmişti. Kafam bununla meşgulken bir anda kendimi bir boşlukta buldum.

Dengemi haybettim ve yüzümün merdivenin ucuna değmesine on santim falan kala Burak kollarını hızlıca bedenime dolayıp düşmamami sağladı. O an Burak ile göz göze geldim. Kendimi toparlayarak Burak'ın omuzlarından destek alarak kendimi dikleştirdim. Burak tekrardan önüne döndü.

Hızlıca merdivenlerden inerek kantine doğru ilerledik. On tane kek on tane tost ve on tane su alıp merdivenlere doğru ilerledik. Hızlı ama sessiz adımlarla yukarı çıkıp sınıfa girdik. Sınıfa girdiğimizde Yağmur, Gece ve Ege koşar adımlarla yanımıza gelerek Burak'ın ve benim elimdeki yemekleri aldılar. Burak'a baktığımda karnını tutuyordu.

"Burak."

"Efendim İklim."

"Teşekkür ederim."

Burak ne dediğimi anlamayıp sustuğunda devam ederek "hem benimle geldiğin için, hemde merdivenlerden inerken beni tutup düşmememi sağladığın için." Dedim. Burak tam ağzını açıp konuşacaktıki Gece yanıma gelerek sıkıca bana sarıldı. Burak bunun üzerine önemli değil diye bir bakış atınca ona minnettar bir şekilde baktım.

Gece benden ayrıldıktan sonra "İklim ayağında bir şey var?" Dedi eli ile ayağımı göstererek.

Ne oldu ki ayağıma? Ayağıma baktığımda ayağımda büyük bir çizik olduğunu gördüm. Yara tam ayak bileğimdeydi. O an aklıma yaratıklardan birinin ayağımı vakumladığını hatırladım. Diğerlerini de korkutmak istemediğim için baştan salma bir yalan uydurdum.

"Merdivenlerden inerken olmuştur ya bir şey olmaz."

Gece anladım dercesine başını salladı. Ancak Burak bir anda dizlerinin üzerine çöküp ayak bileğimi kavradı. Bende dahil hepimiz Burak'ın ne yapacağını merakla bekliyorduk. Burak yara izini iyice gözlemledikten sonra konuştu.

"Merdivenlerden inerken olmuş olamaz arkandaydım görürdüm." Dedi tespit yaparcasına. Niye bu kadar önemsemişti ki?

"Olmuş bir ara işte görmemişsindir." Diyerek geçiştirdim. Arkamı döndüğümde Selim, Ege, Efe, Elif ve Asya iki ellerinede bir tane tost diğerine ise bir kek alıp yiyorlardı. Yemeği biz getirdik onlar yiyiyor biz aç kalıyoruz. Bu nasıl bir iş? Burak ayağımı dikkatlice yere bıraktıgında ona döndüm ancak hiçbir duygu ifade etmeyen bir suratla karşılaştım. Biplolar yeminlen. Yağmur onların yemek yediğini fark etmiş olmalıki hızla diğerlerinin yanına gidip haykırdı.

"Öyle yiyeceğinize gelin bir teşekkür einnonlar olmasa aç kalırdınız!"

Gece ve ben hızlıca Yağmur'un pesinden gittik. Elif "açım aç!" Dedi ağzındaki lokmayı bitirmeye çalışarak. "Lan sanki biz aç değiliz." Dedim sinirli bir şekilde.Elif "buradaki en aç kişi ben olabilirim."
Dedi haykırarak

Bir anda Ege ve Burak hariç bütün sınıf kafasını Gece'ye çevirdi. Çünkü Gece aramızdaki en obur kişilerden biriydi. Ancak nedense asla şişmanlamıyordu. Onunda özelliği oydu. Bir anda hızlaElif'in ve Asya'nın yanına gidip ellerindeki açılmamış kekleri alıp hızlı adımlarla yanlarından uzakalştım.

Tekrardan Yağmur'un ve Gece'nin yanına ulaştıgımda keklerden birini Yağmur'a diğerinide Gece'ye verdim. Arkamı dönüp bu sefer de Selim'in ve Efe'nin elinde durak kakleri kapıp bunlarının birini kendime diğerinide Burak'a uzattım. Burak "teşekkür ederim." Dedi elimdeki keki alarak.  Bende Burak'ı arkamda bırakarak  Gece ve Yağmur'un ortasına oturup kekimi yemeye başladım.

Karnımızı doyurduktan sonra sessizce oturuyorduk. Asya'nın ağlamaktan gözleri şişmişti. O ince sesiyle bildiğin anırarak ağlıyordu. Asya böyle ağlamaya devam ederse yaratıklara kalmaz benim tarafımdan öldürülürdü. Bu gerizekalı yaratıklar tarafından bin parçaya bölünmekmi istiyordu? Ahh gerçekten kulak zarım patlayacak!  Yağmur bir anda ayağa kalkıp Asya'nın yanına gidip eli ile Asya'nın ağzını kapattı ve "bir susamadın be kızım!" Dedi sızlanarak. Yağmur yapmak istediğimi yapmıştı.

Asya'nın susmasıyla sınıf sessizliğe büründü. Nedense bana bir üşüme gelmişti. Çok üşüyordum. Ancak hava güneşli ve sıcaktı. Ne oluyordu bana? Titremeye başlamiştım yavaştan. Gece bunu fark etmis olacakki bana dönüp sol elini anlıma sağ elinide kendi anlına götürdü.
"Ateşin var İklim iyimisin?" Dedi endişyle.

"Bilmiyorum ama sunu biliyorum ki çok sağuk."

"İklim ne sacmalıyorsun hava otuz beş derece"

"Ya ben üşüyorum ama."

Sıradan kalkıp askılıkların oldugu tarafa gidip bir mont aıp giydim. Fermuarını kapatım tekrardan yerime oturdum. Ayaklarımı kendime çekerek kollarımı ayaklarımın etrafına sardım ve kafamı gömdüm. Önümde bir gölge hissederek kafamı kaldırdım. Burak başımda endişeli gözlerle bana bakıyordu.

"İklim iyi değilsin montunu çıkar."

Dudaklarımı düzerek "ama ben üşüyorum." Dedim sızlanarak. Burak tam ağzını açıp konuşacaktıki bir anda kapıya sert bir şekilde bir darbe indirildi. Herkesin kafası sesin geldiği yere döndü.

Kıyamet (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin