Bölüm IX

122 16 34
                                    

Aşırı tatlı bir bölümle geldim ^_^

İyi okumalar...

Dikkatlerini benden alan ikili, onun üzerine gitmeye başladığında olanlar olmuştu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dikkatlerini benden alan ikili, onun üzerine gitmeye başladığında olanlar olmuştu. Karan isimli çocuk ilk darbeyi iri kıyıma attı. Vuruştan pek etkilenmeyen sapık, onu yakasından tuttuğu gibi "Bu işe hiç bulaşmayacaktın hanım evladı." diyerek sarsmıştı. Suratına okkalı bir yumruk yiyen çocuk yere yıkıldı.

Sıska olan koştu ona, tekme atmaya başladı. Tam o anda bütün cesaretimle yanlarına vardım. Çantamdan çıkardığım biber gazı, bekledikleri en son şeydi. Gözlerini kapatıp bağıra çağıra gerilediler. "Polisleri buraya toplanmadan önce toz olun şerefsizler!"

Şemsiyeyle sırtlarına darbeler indirdim. Kaçtılar ve ara sokaklardan birinde kayboldular. Onlardan kurtulur kurtulmaz yerdeki çocuğun yanına vardım. "Sen iyi misin?" dedim, tüm mesafelerin dışına çıkarak.

- "Bir şeyim yok."

Sesinde yakaladığım acı tınıları tam aksini iddia ediyordu.

- "Dur bir bakayım," diyerek, eli ile tuttuğu yüzünün yarısını açtım. "Ah, Yüce İsa, kanaman var!"

Kaşında bir sıyrık vardı. Siyaha çalan koyu kırmızı bir damla bulaşmıştı beyaz gömleğinin yakasına. Durumu iyi değildi. "Gel şöyle," diyerek kolunun altına girdim ve yerden kalkmasına yardım ettim. Kafeyi açıp ilk masaya oturtmuştum onu.

- "Benim gitmem gerek." dedi, kanaması hala devam ederken.

- "Hayır efendim bir yere gitmiyorsunuz!"

Onu güç sarf etmeden yerine oturtmayı başarmıştım. İnadım galip gelmişti.

Dolaptan bir parça buz alıp poşete sararak uzattım ona.

- "Ben taksi çağırıp geleceğim, bunu kaşına bastır; kanamanı durdurup şişmesini engeller."

Hiçbir şey söylemeden dediğimi yapmıştı.

Yaklaşık on dakika sonra kapıda beliren taksiyle birlikte yerimden kalktım. Adamı içeri çağırıp yaralı kurtarıcımı taşımasını istemiştim. Ricamı kabul etti. Kafeyi kapatıp yetiştim onlara. Çocuğun yanına yerleşir yerleşmez, "Hastaneye," dedim.

- "Hayır olmaz!" diye gürlemişti, birden.

- "Ne? Durumun ciddi olabilir gidip bir muayene ettirelim."

- "Olmaz dedim."

- "Pekala," diyerek taksiciye dönmüştüm. "MarkAntalya'nın aşağısına sür abi."

Bunu neden yaptığımı ve nereye gittiğimizi sorar gibiydi gözleri. Tek kaşımı kaldırarak baktım dağıttıkları yüzüne.

- "Seni bu halde tek başına bırakamam."

Yol çok daha kısa sürdü

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yol çok daha kısa sürdü. Adama eski apartmanın önünde durmasını söylemiştim. Çocuğu beraber çıkardık. Evin kapısını açar açmaz "Aaa kızım ne bu hal?" diyen annemle karşılaşmıştık.

Ona, sonra anlatırım der gibi bir işaret yaptım. Kucağındaki mırmırla birlikte Karan'ı yatırışımızı, ardından da taksici adamı uğurlayışımı seyretti. Sayıklayan çocuğu işaret eden annem, "Sedef ne oldu kızım, kim bu?" diye sordu.

Onu odasına götürdüğüm gibi "Bu o bahsettiğim çocuk, Karan." diye fısıldadım.

- "Kızım kim dövdü bu çocuğu ve niye buraya getirdin."

Kısa bir özet geçip, bana saldırmak üzere olan adamlardan; bu yüzden dayak yediğinden ve hastaneye gitmek istemediği için eve getirmek zorunda kalışımdan bahsettim. Hemen kanepede uzanan çocuğa kaydı bakışları.

- "Hadi git bir sirkeli su yap başına koy."

- "Teşekkürler..." dedim, elinin üzerine avucumu koyarken.

Mutfağa gidip sirkeli su ile döndüm salona. Mırmır, kanepenin arkasına gizlenmiş eve yeni gelen misafiri inceliyordu. "O dost, merak etme." dedim, çocuğun yanına giderken.

Yaklaşır yaklaşmaz yavaşça araladı gözlerini. "Canım yanıyor," dedi, usulca. Hemen elimle sus işareti yapıp "Kendini yorma, birazdan geçecek."

Önce dudağının kenarını sildim. Sonra da düz bir çizgi gibi kaşından geçen çiziğe baktım. Evde saf alkol yoktu: bu yüzden kolonya ile temizlemiştim annemin küçük yorgan iğnesini. "Şimdi canın yanacak ama sakın korkma."

Onayla sallamıştı başını. Bana güvenişi hoşuma gitmişti. İnce yarığa üç sıra atıp, ipi kestim. Yaranın üzerine sürecek bir tentürdiyot yoktu evimizde. Bu yüzden iltihap kapmaması için mutfakta duran zerdeçal tozundan bir karışım hazırlayıp sürmüştüm. Bu ağrısını da alırdı.

Ateşi çıkmış gibi görünüyordu. Sirkeye daldırdığım bez parçasını sıkıp alnına koydum. Her hareketimle canı yakıyormuş gibi görünse de ses çıkarmadan, yarı kapalı gözlerinin altından takip ediyordu beni.

- "Şimdi biraz dinlen: bir şeyin olursa çağırırsın, tamam mı?"

- "Teşekkür ederim." dedi, kısık ve bir o kadar güçsüz gelen kadife sesiyle.

- "Asıl ben teşekkür ederim, beni kurtardığın için..."

Bölüm nasıldı?

Hadi biraz muhabbet edelim 🤗

Hadi biraz muhabbet edelim 🤗

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
TARÇIN KOKULU MUCİZEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin