11

5 1 0
                                    

12.11.202?

Buraya nasıl düştüğümü anlatmanın vakti geldi.

Terk edilişimin 22. Günüydü. 22 gün boyunca evden çıkmamıştım. Dolapta hiçbir şey kalmamıştı, ev leş gibiydi. Çıkıp marketten bir şeyler almam, ve bu döküntüden kurtulmam gerekiyordu. Zihnim o kadar bulanıktı ki, gece saat 12'de dışarıya çıkarsam başıma bir şeyler gelebileceğini hesaba katmamıştım. Gece vakti dışarıda neredeyse hiç insan olmayacağını, bundan ötürü de insanlarla göz göze gelmek zorunda kalmayacağımı bilmek güven vermişti.

Üzerime bir pantolon geçirdim. Beyaz montumu da giyip markete gitmeye başladım. Üç sokak ötedeki markete ulaştığımda, kapalı olduğunu gördüm. Aldırmadan iki sokak ötedeki başka bir markete yürümeye başladım, hayatımın en büyük hatasını yaptığımı bilmeden...

Ana caddeyi geçip marketin olduğu sokağa saptım.
Market, iki izbe binanın arasında bulunuyordu. Önüne ulaştım. Lambalarının kapalı olduğunu görünce, arkamı döndüm gitmek için.

Karşımda iki tane göbekli amca vardı. Leş gibi alkol kokuyorlardı. Tekinsiz tipler olduklarını anladığım için, hızlıca yanlarından geçmeye çalıştım.

Nasıl olduğunu anlayamadan, adamlardan birisi saçlarımdan tutup marketin yanındaki duvarın yıkık binanın duvarına çarptı bedenimi.

Çok sert çarpmış olsa gerek, başımın kanamaya başladığını hissettim. O kadar korkmuş ve şoka girmiştim ki, tek kelime dahi edemedim. İkisi de aç gözlerle bedenimi süzüp üzerime doğru yürümeye başladı.

Diğerinden biraz daha uzun olan sakallı adam, biraz daha yaklaştığında, kaçmaya çalıştım. Fakat henüz iki adım atmışken, saçlarımdan tutup yere savurdu beni.

Ben yere düşer düşmez, vücudumun üzerine uzanarak iki kolumu başımın üzerine sabitledi tek eliyle. Diğer elini ise, pantolonumun düğmesini açmak için kullandı. Altında çırpınıp bağırmaya başladım. Dizlerimle kendisine vurmaya çalıştım. Fakat o, burnunu boynuma yaslayıp kokumu içine çekmeye başladı.

Nefesinden gelen o pis kokuyu, her hücremde hissediyordum. Kaskatı kesildim. İğrenç elleri vücudumda gezinmeye başladığında, çığlıklar atmaya başladım.

"Bırak beni! Yardım edecek kimse yok mu? Bırak beni iğrenç herif!"

Kimse yoktu.

Bırakmadı.

Çırpındım. Yemin ederim ki, pis ellerinden kurtulmak için çırpındım. Ama kurtulamadım. Bağırdım. Kimse çığlıklarımı duymadı. Kimse beni kurtarmak için gelmedi. Ve ben, kendimi o iğrenç ellerden koruyamadım.

O gece, iki adam da defalarca kez bana dokundu.

Bunun adı, tecavüzdü.

Canım yandı. Onlar bana dokundukça ben biraz daha acıdım ve yavaş yavaş öldüm.

Ruhumu öldürdüler.

Hâlâ nefes alıp veriyor oluşuma bakmasın kimse, ben çoktan öldürüldüm.

Sabaha kadar defalarca kez tecavüze uğradım. En son, bedenim çektiği acıyı kaldıramadı, bilincim kapandı.

Ne kadar süre bilincim kapalıydı bilmiyorum. Uyandığımda vücudumda tek bir iz dâhi yoktu.

Başımdaki o derin izin geçmesini sağlayacak kadar uzun süre uyumuştum.

Bu klinikte açtım gözlerimi. Ne kadar süredir burada olduğuma dair fikrim yok.

Hıçkırıklar içinde satırlarımı sonlandırdım. Bu sefer bağırarak ağlamaya başladım. Bütün suskunluklarıma ve öldürülüşlerime ithafen bağıra bağıra ağladım.

Saç olmayan başıma vura vura ağladım.

Öldürülmüş ruhumu, gözyaşlarıma ve çığlıklarıma gömerek ağladım.

Öyle bir ağladım ki, tüm dünya bir an olsun utansın istedim. Ben ve benim gibi olan nicesi için bu dünyanın çok kısa süre de olsa utanmasını diledim.

Çünkü bizler, kendi bedenimizden yeterince utanmıştık.

Üstelik, suçlu bile değilken.


HAYALET MEKTUPLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin