20

8 2 0
                                    

03.11.202?

Bugün, yalnızlık üzerine yazmak istedim. Aslında, yalnızlığın konu başlığı olup olamayacağı üzerine başta tereddüt yaşadım. Ama bir hayalet'in en büyük niteliklerinden birisinin yalnızlık olduğuna kanaat getirerek aldım kalemi elime.

Uzunca bir süredir yalnızım. Klinikte bir ay arayla odama giren maskeli birisi bana iğne vurup götürüyor ve uyandığımda vücudumda bir sürü iğne izi görüyorum. Sonrasında ise bir hafta boyunca dinmek bilmeyen ağrılar ile birlikte kusuyorum.

Her neyse, yanlızlık diyordum. Yukarıda bahsini ettiğim gibi, o maskeli adamdan ve günde üç kez odama yemek getiren balık etli bir kadından başka kimseyi görmüyorum.

Konuşacak kimsem yok.

Konuşacak çok şeyim var ama ne yazık ki kimse yok. Tüm gün bu odanın içinde kendi nefes seslerime katlanarak ölümü bekliyorum.

Bazen çığırarak iğnelerden kaçmaya çalışan benim gibilerin sesini duyuyorum. Fakat kısa süre içinde o sesler de kesiliyor.

Burası, korkunç bir yalnızlığa itiyor beni.

O kadar hiç gibi hissettiren bir yer ki, zaman bile anlamını yitiriyor burada. Çünkü dört duvarın arasında ne tarafa başımı çevirsem, ezberlediğim bir görüntü ile göz göze geliyorum.

Dinle, hayat'ın neyle geleceğini bilemeyiz. Belki çok kalabalık ortamlarda yapayalnız kalacaksın. Hatta yeri geldiğinde yalnızlığını seninle paylaşan tek şey kitaplar veya filmler olacak.

Tüm bunların dışında, sen bunları okuduğunda muhtemelen gök'e karışmış olan bana ait olan satırlar sanadır. Yalnızlığın ateşine damlatılan bir damla su bile olsa, benim satırlarım seninle.

Belki ben yalnız öleceğim ama sen yalnız yaşama sakın.

Ona bunları yazmak ne kadar mantıklı bilmiyorum. Çünkü,umudunu yitirmiş bir insan karşısındaki için ne kadar fayda sağlayabilir kestiremiyorum. Fakat yine de verdiğim kararın arkasında duracak ve yazmaya devam edeceğim.

Bu mektubuma da diğerlerine uyguladığım işlemleri uyguladım. Çekmeceye yerleştirip yeniden kilitledim.

HAYALET MEKTUPLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin