Biz hâlâ orada oturuyorduk.
Taehyun da Heeseung'un yanından ayrılmıyodu.
"Jaeyun." dedi bir ses.
Duyduğumuz an ayağa kalktık.
"Jaeyun nerde?"
Heeseung gözlerini açmış kısık sesiyle Jaeyun'u soruyordu.
"Heeseung uyandın mı?"
Kafasını yavaşça Taehyun'a çevirdi.
"Jaeyun nerde? Bıraktı mı beni?"
Gözünden bir yaş geldi.
"Jaeyun seni bırakmış olsaydı biz burda olmazdık." dedim ve ayağa kalkıp Heeseung'un yanına gittim.
Yutkundu ve zorlanarak kafasını bana çevirdi.
"Hoon."
"Günaydın Heeseung."
"Jaeyun nerde? Yalvarırım söyle."
Kafamı kaldırıp Taehyun'a baktığımda bana söylemememi işaret etti gözleriyle.
Geri Heeseung'a döndüm.
"Jaeyun yolda."
"Yolda mı?"
"Evden sana eşyalarını almaya gitmiş-"
"Yalan söylüyorsunuz."
"Söylemiyoruz Heeseung." dedi Taehyun.
"İkiniz de yalan söylüyorsunuz. Jaeyun nerde?"
"Heeseung bak-"
"Taehyun lütfen Jaeyun nerde?"
"Heeseung-"
"Jake üst katta."
"Üst katta mı? Napıyo ki o üst katta?" derken yine gözlerinden yaş gelmeye başladı.
"Üst katta cafe vardı da bir şeyler almaya gitti di mi? Ya da benim nişanlım olduğu için işlemlerimi tamamlamaya çıktı di mi?"
Cevap vermediğimde Taehyun'a döndü.
"Di mi Taehyun?"
"Üst katta ne kafe ne de işlemlerini halledebileceği bir yer var Heeseung."
"O zaman napıyo ki Jaeyun orda?" derken gözlerinden hâlâ yaşlar geliyodu.
"Yukarda sadece odalar var."
"Şaka yapıyosunuz di mi?"
Cevap vermediğimizde sorusunu tekrarladı.
"Şaka yapıyosunuz di mi? Beni korkutmak için şaka yapıyosunuz di mi?"
Taehyun kafasını salladı olumsuz anlamda.