12

8.6K 427 85
                                    

Hoş geldiniiz! Oy verip yorum atmanız bana yardımcı olacaktır fakat içinizden gelmiyorsa yapmanızı istemem, okumanız bile çok kıymetli🫶🏼

♪ B (Akustik)- Anıl Emre Daldal

Güzel okumalar, keyifle!

*ೃ

Nefret insanı yıpratan bir duyguydu. Bu zamana kadar babamdan hep nefret ettiğimi hissettirmiştim kendime, en çok kendime. 'Sakın!' dedim, 'Sakın onu sevme Til! Yasak bölge.' Onu anlamaya çalışma çünkü bazı eylemlerin bir açıklaması, izahı olmaz. Hayatta en çok kendini anlamaya çalış, herkesten önce kendini düşün, kimseyi sokma hayatına, kimseye güvenme; sevmeyecek onlar da seni çünkü sen kendini sevmiyorsun.

Küçükken babamın dibinden ayrılmazdım, sürekli beni yanından kovardı hatta hiç unutmuyorum, beni bir kış kışlayışı vardı; hala içimde yara, büyük, atlatılamaz bir travma. Köpeği, ne bileyim tavuğu falan kış kışlarsın, onu bile yalnızca saldırgan davranırlarsa... İnsan dünyaya gelmesine sebep olduğu bir canlıya nasıl böylesine umursamaz, böylesine yabancı davranır?

Yedi yaşındaydım; ilkokul birinci sınıf. Okula başlamadan çok önce dadım bana okuma yazma öğretmişti; ilk okuyabildiğim harfin 'v' olduğunu unutmuyorum mesela. Bu ana tanıklık edecek kişi normalde kim olur? Anneniz? Benim yok, hiç olmadı; bir insanın annesinin olması ne demek bilmiyorum. Babanız? Benim var, ama hiç yoktu; bir insanın gerçek bir babasının olması ne demek bilmiyorum, benim babam bana hep bir işveren gibi davrandı. Onun hakkında söyleyebileceğim tek iyi şey sorumluluk sahibi olmasıydı, bana para bıraktığı her an beni ne kadar sevdiğini düşünürdüm çünkü buna ihtiyacım vardı.

Aileniz size hep bir şeyler versin isterdiniz çünkü; benim başka ailem yoktu ki, bir babam vardı. Sevgi vermedi, para istemek aklıma bile gelmedi fakat en azından bana bir şey vermişti; demek ki babam bana verdiğine göre o kağıt çok değerli bir şey olmalıydı. Ne komik, değil mi? Sırf bu yüzden bir sabah kahvaltıda ondan utana sıkıla para istemiştim, gözlerini gazetesinden kaldırıp bir bakışı vardı... Kendimi hırsızmışım gibi hissetmiştim ve "Bir şey demedim, istemiyorum, tamam," diyerek masanın ortasında hüngür hüngür ağlamaya başlamıştım, nefret ediyorum o çocuktan. O çocuğun acizliği beni bu hale getirdi, aynı şekilde onun o bitmek bilmeyen ümidi beni şu an gördüğüm görüntüyle paramparça eden.

Biraz daha güçlü olamaz mıydın? Babanı sevmemeyi deneyemez miydin? Neden hala onu seviyorsun allahın cezası? Niye hala o boktan canın yanıyor?! Ben de insanım ya, sen, küçük kız; yirmi kilo ağırlığındaki o küçük kız, ben seni taşıyamıyorum! Ne yaparsam yapayım senin yaşayamadığın o boktan çocukluğun peşimi bırakmıyor. Bak, ellerim titriyor, nefes alamıyorum. Bir, iki, üç, dört, x karenin türevi iki x, on parmağım var, iki gözüm, bir burnum, iki kulağım; bir kalbim.

Dur artık! Yakalayacaklar beni senin yüzünden! İnsanlar bana güvenerek bir plan yaptılar, bilgileri topladık, kadınlar kurtulacak; hala neyin mızmızlığını yapıp bana nefes aldırmıyorsun? Biri bana dokunuyor, şu an dizlerimden tutup beni kucakladı. Kafam bir boyna gömülü, kimin boynu? Güzel kokuyor, rahatsız olmadım; o zaman kadınları satın alan bir adam kaçırmıyordur değil mi beni? Güvende miyim? MİT' tekiler kim bilir nasıl tepki verecekler? Yamaç'ı haklı çıkardım. On dokuz yaşında küçük bir kızım ben, tecrübesizim. Ne bok yiyecekler sahiden? Belki beni bu işe bulaştırdıkları, benim o aptal egomu, ajancılık hayallerimi dinledikleri için görevlerinden ihraç edilecekler; yıllardır üzerinde çalıştıkları gizli dosyanın en önemli detaylarını benimle paylaştıkları için.

Haleler SöndüğündeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin