7

9.4K 525 218
                                    

Merhabaa! Oy verip yorum atmanız bana yardımcı olacaktır fakat içinizden gelmiyorsa yapmanızı istemem, okumanız bile çok kıymetli🫶🏼

♪ Sana Bir Gün Anlatırlar- Çağan Şengül
Hepsi Geçti- Melike Şahin

Güzel okumalar, keyifle!

*ೃ

Sevgili Günlük,
Gerçi artık sana başka bir isimle seslenmem gerekecek çünkü artık her gün yazamıyorum. Şimdi eğer bir alnın olsaydı kırıştırıp bana anlamayan gözlerle bakardın. Sıradan bir cümlenin iki kişi arasında çok şey ifade etmesi bana hep çok özel gelir. Sen bir kişi olarak sayılmıyorsun gerçi ama benim için o kişisin; benim ruhumun en boğuk sesisin.

Neden yazmadığımı anlatayım. Ya da şu an neden yazdığımı? Sekizinci yaşım. Sonuna üç nokta koymuyorum çünkü kimsenin seni tamamlayamayacağını, bunun için çok geç olduğunu biliyorum.

Kalbimde garip bi' his var... Öldürmüyor ama güçlendirmiyor da, garip. Kalbimin orta yerine aynı gün içinde iki yumruk yedim. Bir yumruğun sahibinin verdiği acı anlaşılabilirdi, istemesem de o yumruğun geleceğini hep hissettirdi. Diğeri... Noktalar tamamlasın onu. Benim için nokta, başkası için satır başı.

Uyandım. Bitti rüya.

Sen benim günlüğümsün, beni az çok tanımışsındır. Şimdi ne yaşadın da tekrar yazmaya başladın, dediğini duyar gibiyim. Babam beni sevmiyormuş. Öyle...

Bir de şey... Neyse. Bildiğim yerden devam edeyim ben, kaldığım yeri unuttum.

Biliyorsun, yaklaşık on beş gündür seninle görüşmüyoruz. Yazmak benim için hiçbir zaman dinlendirici bir eylem olmadı, bugün ise daha zor. Hep kötü şeyler paylaştığımız içindir belki ama yazmak, bir nevi yazar olmak bazen korkunç geliyor.

Takvimde tarihler milattan sonra ve önce diye ikiye ayrılıyor ve dünyadaki herkesin bir miladı oluyorsa benimki de sensin sekiz yaşındaki minik. Sekiz yaşına kadar hep mutlu şeyleri doldurdun günlüğüne, bir masal kitabın olsun diye. Ama sekizden sonra kitabını dev canavarlar ele geçirip bir havuza attı, onunla birlikte sen de boğuldun. O duruyor, merak etme; senin anına sakladım onu ama bakmadım ne durumda diye. Bunu benden bekleyemezsin. Mezarın nerede bilmiyorum bile, bilsem oraya, yanına gömerdim.

Sekizden sonra hayatın hep gri ve karanlık taraflarını gördüm. Beyazlar en büyük düşmanım olmuştu. Korktum, iğrendim insanlardan, en çok kendimden. İnandım. Sevilmeyi hak etmeyecek biri olduğuma en çok kendimi inandırdım. Yoruldum. Dinlenemem, bilmiyorum...

Sekizden sonraki dönemde yazmaya devam ettim. Yazmak bazen korkunç geliyor, çok istedim defterleri yükümü paylaşacak sayfalarla doldurmayı. Sürekli denedim, her seferinde rahatlamak şöyle dursun korkunç bir iğrenme hissi peyda oldu; kendimden, hayattan, dünya düzeninden, en çok da kendimi ciddiye alma seviyemden.

Zihnim öyle dalgalı ve dertlerim öyle sıradan ki bazen 'tüm sevgileri toplayamadığın için tüm acıların galibi olmalıyım' diye düşünüyorum, eleştirdiklerimin toplamıyım diyorum. Bazen de bir hayatın var, başka kimi ciddiye alacaksın...

Şu an da on dokuzuncu yaşımda o hayatı çoktan yok ettiğimi fark ediyorum. İntiharı düşünmekle intihar etmek arasındaki boşluk...

Birinde alınan nefes, diğerinde son nefes...

O boşluğu dolduracak bir gün fiiliyete geçmemek için yıktığımız kalplerin cesetleri. Seni koruması için var ettiğin cesetlere basarak ilerleyeceksin kendi intiharına. Onlar öldüğüyle kalacak, sen yok ettiğin kendinle...

Haleler SöndüğündeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin