-12. BÖLÜM-

1.4K 91 58
                                    

'O yıldıza basmak ya da basmamak
işte bütün mesele bu.'

Yiiaaa ne kadar özlemişim varya ayhh en çok da kocalarımı biraz ara vermek istedim çünkü kafam çok karışıktı bir türlü bölüm yazamadım ve kendime kısa süreliğine bir dinlenme süreci hazırladım, bitti ve kaldığımız yerden devam ediyoruz!! Bir ton yıldız dolusu sevgileeeer ve öpücükleeer🤍😽

🐺


Sırtım kapıya yaslı bir şekilde duruyordum, Akın önümde,
Alparslan ise kapının arkasında sanki kıracakmış gibi şiddetle vuruyordu. Akın ile kurduğumuz bakışmalar da sözlerimiz değil gözlerimiz konuşuyordu ama daha çok endişeyle. Ben Akın'a kapıyı açarsak biteriz bakışı atarken, o bana açmayalım, çalar çalar gider bakışı atıyordu. Hayırdı işte, olmazdı Alparslan'dı bu, gerekirse kapıyı yerinden söker girerdi bu odaya. Maşallah kapıya geçirdiği yumruklardan bunu çok iyi anlıyordum.

"Napıyorsun lan içerde!" Diye bağırdı Alparslan. Sonra aniden Turgay'a bağırdı. "Lan Çekiç! Hazel orda mı?!" Diye seslendi hatta seslenmek bunun yanında küçük bir mırıldanıştı, bu öküz bildiğin kükremişti.

Eyvahlar olsunkine! Salon Akın'ın odasına uzak olduğu için Turgay'ın sesini net işitemiyordi kulaklarım. Başımızı yakarsan elimden çekeceğin var Turgay!

Akın'a "Ne yapacağız açarsan ölürüz, açmazsan her şekil ölürüz!" Diye söylendim. Cidden şuan ki durumumuz çok
Cefalıydı. K9 gibi nereye gitsek soluğu hemen yanımızda alıyordu. Akın'a soru dolu gözlerle bakıyordum ama ikimizde ne yapacağımızı bilmiyorduk, açarsak ölürdük açmazsak her şekil ölürdük. Yarab! Nedir bu K9'dan çektiğim!

Akın tam ağzını açıp konuşacaktı ki abimin bu sefer kapıya geçirdiği ayak darbeleriyle olduğum yerde sarsılmaya başladım. Sırtım kırılmazsa yaşıyorum demektir. İnşallah kırılır!

Fısıldayarak konuşup "Şimdi bu kapıyı açıyoruz ve Alparslan'a senin sargılarını değiştirdiğimi söylüyoruz tamam mı?" dedim Akın'a ama o beni dinlemiyormuş gibi yapıp boş boş odada dolaştırıyordu gözlerini. Bakışları beni bulduğunda "Ne?" Diyerek başını salladı. Lan ben burada boşuna mı konuşuyorum. Nerenle dinliyorsun beni hayatım!?

Yumruğumu omzuna geçirip "Delirtme beni Akın!" diye bağırmak istedim ama abimin beni duyacağı endişesiyle sesimi alçaltıp konuştum. "Sakın yanlış bir şey söyleme! Zaten seninle tartışmak için yer arıyor! Ters bir şey söyleyipte iyice zıvanadan çıkarma adamı!"

"Ulan ben desem ne olacak!? A desem vahşileşip tıslıyor bana!" Ellerimi havaya kaldırıp 'ben bilmem' ifadesini takındım. Artık bu kapıyı açmalıydım yoksa birazdan o bu eylemi gerçekleştirecekti ama farklı yöntemlerle.

Anahtarı çevirip kilidi açtım ve kapıyı araladım. Anında çatılmış kaşlar ve sert bir ifadeyle karşılaştım. Aman canım yumuşar nasıl olsa! Diyesim vardı ama işte onu söylemek şuan için imkansızın da imkansızıydı.

"Napıyorsun kızım sen içerde!" Eliyle kapıyı biraz daha araladı, Akın kadrajına girdiğinde kaşlarını sanki mümkünmüş gibi iyice çatıp elini havaya kaldırdı ve Akın'ı gösterdi. "Hem de bu pezevenkle!" Hızla koluna girip "sargılarının değişmesi gerekiyordu bende yardım ettim." Dedim sakince ortamı yumuşatmak için ama mümkün mü?
"Sen niye değiştiriyorsun! Doktor musun kızım sen!? Sanane o değiştiremiyor mu!? Nehir doktor! O değiştirebilir!" Dedi ama der demez yanındaki Nehir'i görünce  kaşlarını yine çattı. "Nehir neden değiştiriyor!? Değiştiremez!" Bakışlarını Akın'a çevirip "Sen niye kendi işini kendin halletmiyorsun lan!?" Diye bağırdı.

KURDUN İNİ: KILIÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin