-6. BÖLÜM-

2.4K 162 105
                                    

'O yıldıza basmak ya da
basmamak İşte bütün mesele bu.'

Yeni kapağı nasıl buldunuz kaç gündür nasıl bir şey yapacağım hakkında fikir yürütüyordum ama bir türlü istediğim şekil olmadı şuanlık böyle olsun bu gayet iyi ama kapak tasarımlarında çok iyi değilim eğer beğendiyseniz değiştireceğim ama yok beğenmedim diyorsanız şuanki kapak fotoğrafı kalacak, ve bu arada kalın yazıdan ince yazıya geçiş yapacağım çünkü kalın yazıların çok göz yorduğunu fark ettim bu bölümde ve sonraki bölümlerde full ince yazıyla yazacağım kitap tamamlandığında ilk 5 bölümü düzenleyeceğim , uzun olmasını dilediğim yeni bir bölüme hoş geldiniz:)) yıldızlar kadar sevgiler ve öpücükler🦋🤍

Not: Yeni kurguma göz atmayı unutmayın!!

"madem masumum Nehir,
neden masumiyetliğin yükü bu kadar ağır?"

Hazelden:

Halsizliğin beni esir aldığı yeni bir güne uyanmıştım, dünün yorgunluğunu hala atmış sayılmazdım ama bana yorulmak yoktu olmamalıydı biz Türk askeri yorulmak nedir bilmeyenlerdendik ve öyle olmayada devam edecektik. Abdil itini şükürler olsun ki yakalayabilmiştik ama onu yeni yakalayışımız daha yolun başında olduğumuzu gösteriyordu. Bu soysuz köpekleri yok etmeden hiçbirimiz şehit olmaya niyeti yoktu.

Hiç uyumadığım için hafif karışan yatağımı düzeltip odamdan çıktım, iyi bir duş alıp tüm yorgunluğumu atmak istiyordum. Banyoya girip kıyafetlerimi çıkardım, koluma dikkat ederek kendimi sıcak suyun kollarına bıraktım, sıcak suyun altına girmek beni o kadar gevşetmişti ki kuş gibi hafif hissetirmişti, bu hissiyatı seviyordum.

Duştan çıkıp vücudumu havluyla sardım ve hiç oyalanmadan banyodan çıktım, odama girdiğimde dolabımın önüne geçip giyeceğim kıyafetleri seçtim. Bu gün tugaya olabildiğince erken gitmek istiyordum normalde tugaya gitmem yasaktı çünkü yaralıydım ve iznim vardı ama Abdil elimizdeyken sorguya girmek istiyordum. Akın ile dünkü konuşmamızda beni götüreceğine söz vermişti ki zaten söz vermese bile tek başıma gideceğimi bildiği için hiç düşünmeden direkt söz vermişti.

Dolabımdan seçtiğim kıyafetleri üstüme geçirdim ve komodinin çekmecesine bıraktığım silahımı belime yerleştirip odamdan çıktım.

Mutfaktan gelen seslerle Nehir'in uyanmış olduğunu anladım, mutfağa gidip direkt sandalyeye oturdum.

"Ooo şefim, yine döktürüyorsunuz bakıyorum."

Yüzündeki buruk gülümsemesiyle bakıyordu suratıma, dün akşam ona herşeyi anlatmıştım, iyi olmadığımı söylüyor kendime zarar vereceğimden korkuyordu.

Nehir.

Belki de artık evim diyeceğim insandı. Belkisi bile geçmişti bu işin, o gerçekten benim evimdi.

"Hadi ama Nehir, değiştir şu yüz ifadeni anlattığıma pişman ettin."

"Sadece... sadece... bilmiyorum Hazel... çok ağır şeyler yaşıyorsun ve ben bunu sadece izliyorum, izlemekle yetiniyorum, bu... Bu çok can sıkıcı bir durum elimden bir şeyde gelmiyor bu daha çok sinirimi bozuyor," eliyle alnını sıvazlayıp bir "oofff" çekti.

"Beni düşünmeyi kes Nehir. Ben iyiyim iyi olmak zorundayım çünkü her ne kadar kötü olduğumu söylesem de değişen hiçbir şey olmayacak, hayatın kuralı bu belkide.
Beni düşünme Nehir. Beni düşünürsen ömrün çürür benimle ömrünü çürütme boşver be şef." Yüzüme kondurmuş saydığım ama konduramadığım gülümsememle bakışlarımı ne zamandır izlediğim zeminden çekip Nehir'e baktım.

KURDUN İNİ: KILIÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin