Keyifli okumalar dilerim...
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen
(Oylarınızı bekliyorum)
Instagram; thenur.klc
❄️Gözlerimi yavaşça aralıyordum. Sanırım kendime gelebiliyordum. Gözlerimi tamamiyle açtığımda önce bir kaç dakika düştüğüm yerde öylece durdum. Düştüğüm yöndeydim hala. Boş gözlerle merdivenlere bakıyordum. Ellerimle yerden destek alarak doğrulmayı başardım. Kalktığım gibi başım dönmeye başaldı. Kendimde değildim, hiç değildim. Bayılmıştım sanırım. Ne kadar süredir burada bu şekilde yatıyordum bilmiyorum. Ne olmuştu hatırlamıyorum. Hatırladığım, ruha soeduğum soru, aldığım cevap ve yere düşüşüm, başka da birşey yoktu zihnimde. Boş gözlerim yere dalmıştı. Ve düşüncelerim beni zehirli bir sarmaşık gibi sarmıştı. Beni ruh seçmemiş olamazdı. Beni o seçmişti bedenini bulmam için. Başka birşey için de burada değildim. Burada olma sebebim belliydi. Ama o bana bildiğim şeylerin dışında bir cevap vermişti. Beni şüphede bırakan. Ne diye beni seçmişti. O seçmediysede beni seçen kim ve niye seçmişti. Ne düşünülmüştü. Tepeden bakınca bedeni ancak bu kızmı bulabilir dendi. Bunlar başıma bu tarz olaylara olan ilgimdenmi geliyordu başıma. Herşeye rahmen ben bir insandım, insan. Göz göre göre burada ölüme terk ediliyordum.
Hem benim bir ailem vardı, bir hayatım, yaşantım, düzenim, ya benim bir arkadaşlarım vardı, buraya gelmeden önce kurulmuş hayallerim. Ama ben hiç olmakistemediğim bir yerde, hiç olmamam gereken bir konumdaydım. Sahi annem ve babam hiç mi merak etmiyorlardı beni. Hala farketmemişlermiydi yokluğumu. Ben onlarım çocukları değilmiydim, tek çocukları. Gözlerim dolmuştu. Ağlamak istemiyordum. Ama düşünmeden de edemiyordum. Gerçekten, ortadan kaybolmam işlerine gelmiş olabilirmiydi. Peki ya arkadaşlarım. Kim bilir kaç gün olmuştu, onlar bilemi beni merak etmemişlerdi. Dolmuş gözlerimi yaşlar akmadan sildim. Cevabını hiçbir şekilde bilmediğim soruların canımı sokmasına izin verecek değildi. Canımla cebeleşiyordum zaten. Odaya gitmeliydim. Oturduğum yerden güçlükle kalktım. Kalktığım gibi başım dönmeye beynim çalkalanmaya başladım. Dengemi sağlayabilmek için birkaç saniye durdum. Sonrasında yürümeye başladım. Adımlarım seyrekti. Gözüm kararıyordu. Normalde iki adımda bitebilecek yol gözümde bir dev gibi büyümüştü. Merdivenlere gelince bedenimi korkuluğa yasladım. Korkuluklara sarılmış çıkıyordum yukarı.
Vücudumun direnebilecek hali hiç yoktu. Dilim ve damağım susuzluktan kurumuştu. Yutkundukça boğazım açıyor, düğümleniyordu. Her an bedenim şuraya yığılabilirdi. Merdivenleri bitirince odaya doğru yol aldım. Ayaklarım yürümüyordu adeta sürünüyorlardı. Odanın kapısı zaten açıktı. Duvara tutunarak odaya girdim. Ardımdan kapıyı kapat adım. Kendimi yatağın üzerine bıraktım. Kollarımı iki yana açtım. Battaniyeyi üzerime çekecek kolumu kaldırabilecek halim yoktu. Gözlerimi kapadığım gibi sol gözümden bir damla yaş süzüldü aşağı. Düşünmeyi bıraktım. Çabalamayı bıraktım. Kendimi daha fazla yormadım. Vazgeçtim, herşeyden herkesden. Bu halde burada ölecektim sanırım. Ama istediğim tek şey uyumaktı. Uykuya dalma çokta uzun sürmemişti. Evimin sokağındaydım. Sokak lambasının altında. Gece olmuş, etrafı aydınlatan evlerin yanan ışıkları ve sokak lambalarıydı. Annem ve babam bizim evimizin önünde, karşımdalar. O kadar özlemişim ki koşa koşa yanlarına gidip sarılmak istiyorum. Suratımda bir gülümseme oluştu sanki nedeni belirsiz. Onlarda bana beni özlediklerini beli eden gözlerle bakıyorlar. Gitmek istiyorum onlara. Yürümeye başlıyorum onlara doğru.
İlerliyorum, bana suratlarındaki sıcak gülücükle bakıyorlar. Bende onlara aynı şekilde karşılık veriyorum. Ben onlara ilerledikçe onlar benden uzaklaşıyordu. Sokak lambasının ışığı hala üzerimde. Ama ben onun altından ayrılalı çok olmuştu. Nasıl hala benimleydi. Odağım annem ve babamdı. Ben onlara her ilerlediğinde onlar benden uzaklaşıyorlar. Elimi uzattım onlara, tutabilmek için. Koşmaya başladım, var gücümle onlara koşuyordum. Ben onlara koştukça onlarda benden hızla uzaklaşıyorlardı. "Anne!" Koşarken anneme bağırıyordum. Kayboluyorlar, benden iyicene uzaklaşıyorlardı. Etraftaki evler teker teker gözümün önünden kayboluyordu. Etraf karanlığa bürünüyordu. Sokak lambaları yok oluyordu. Suratlarındaki gülücük yok oldu. İfadesizce ikiside bana bakıyordu. "Anne!" Bağırıyordum. Duymuyorlarmıydı beni. Oysaki sesim sokağı inletiyordu. Gittiler ve ben onlara yetişemedim. Her yer karanlık olmuştu ama benim etrafım hala aydınlıktı. Kafamı kaldırıp baktığımda sokak lambasının altında olduğumu farkettim. Kaşdırımdaydım. Gözlerimi burada ilk açtığım yerde. Oysaki ben buradan ayrılmıştım. Gitmiştim. Evler neredeydi annem ve babam onlar nereye gitmişti. Ben buradan hiç gidememişmiydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRTIMDAKİ HANÇER
Fantasy"ihanet, ateşte ısıtılmış bir hançer gibi kalbine saplandıysa eğer, yüreğindeki sızı nefesini keser..." 𝑆ı𝑟𝑡ı𝑚𝑑𝑎𝑘𝑖 ℎ𝑎𝑛𝑐̧𝑒𝑟