Merhabalar, biliyorum bölüm çok geç geldi. Aslında geçen hafta yayınlayacaktım ama bir kaç aksilik nedeniyle anca bu saatte bu vakte kaldı. Kusura bakmayın.
Sizi çok beklettim o yüzden telafisi olarak bir bilgi vereceğim, biz Ardenin bedenini 16. Bölümde buluyoruzzzz.
Bölümü oylamayı ve bolca yorum yapmayı unutmayın lütfen
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum
Keyifli okumalar dilerim 🦋
⭐
Ait olmayan anılar, senin zihninde canlandı, bir labirenttsin ölmeden kurtulabilecek misin?
Duru, çok erken öğrenmişti Ardenin kim olduğunu. Vakti şimdi dağildi ama kitapta yazanlara engel olamıyordu ve engel olamadığı için kız onun bir tanrıça olduğunu öğrenmişti. Ardenle beraber geride kalan 10 tanrıçayıda öğrenmişti.
Tek sorun, daha onlarla tam anlamıyla tanışmamış olmasıydı. Ama tanışacaktı, nasıl, ne şekilde olacaktı belli değildi ama tanışacaktı. Ve tanıştığı tanrıçalar, onun kadar iyi niyetli kişilikte değillerdi. Hepsi güçlerini kötülüğe kullanan, iylikten oldukça uzak kişilerdi. Ve Ardenin, gece güzeli onların ortasında fazla saf ve masumdu.
Arden, sahip olduğu tek şeyi onlardan nasıl koruyacaktı. Üstelik bu halde. Eğer bedenine sahip olmuş olsaydı, gece güzelinin tek bir saç teline dahi zarar verecek olsalar hepsini buna pişman ederdi. Ama sorun şu ki bedeni yok. Durunun bedeni bulma konusunda elini çabul tutması gerekiyordu, özellikle de Rhea kendini açık etmişken.
Yolun sonuna mı yaklaşıyorlardı yoksa asıl yol yeni mi başlıyordu.
&
Aklım almıyordu. Sanki oda hareket ediyordu, herşey gözümün önünde üçe bölünüyor, sağa sola sallanıyorlardı. Dengemi sağlayamıyırdum, ayakta durmak oldukça zordu.
Geriye doğru sendelediğimde tutunacak bir yer aradım, ama bulamadım. Bu kadarı da fazla değilmiydi ama, ben bu öğrendiğimi nasıl kabullenecektim. Nasıl? Ruh, yani Arden karşımadaydı ve durmak dışında başka birşey yapmıyordu. Dediği tek şey, ben Arden, savaş ve yıkım tanrıçası Arden. Düzgün bir açıklama yapmamıştı.
Şuan allak bulaktım kafam karışıktı. Ne yapacağımı ne diyeceğimi ve nerede duracağımı bilmiyordum. Ben... Neyin içerisine düşmüştüm böyle. Gözlerimde bir yanma hissi vardı, vücudumun her bir zeresinde uyuşma vardı. Sanki kanım damarlarımdan ince ince çekiliyordu. Gözlerim odanın her bir noktasında geziniyor, bir tek ona değmiyordu. Ama değdi, en son onda durdu bakışlarım, Ardende.
Ona bakıyordum, ama onun bakışları benim üzerimdemiydi pek emin değildim. Dengemi zar zor sağlamıştım. İleri doğru bir adım attım, "Sen, gerçekten bir tanrıçasın, öylemi?" Sesimde tuhaf bir tını vardı. Kabullenemeyiş. Şuan nasıl bir halde olduğunu bilmiyordum, ne hissediyor onu da kestiremiyordum. Duvarda belirmeye başlayan yazılara kaydı gözlerim.
"Kabullenmesi, hatta inanması zor ama, evet. Ben bir tanrıçayım."
Hep araştırdığımda karşıma çıkan ve benim büyük bir ilgiyle okuduğum, fazlasıyla ilgi alanım dahilinde olan tanrıçalardan biriydi. Hadi ama, ben onların gerçeklik payı olduğunu hiç düşünmedim ki, ben sadece ilgi çekici geliyor diye okuyordum. Ki heyecan olsun diye. Ama şimdi, gerçekliğiyle yüzleşiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRTIMDAKİ HANÇER
Fantasy"ihanet, ateşte ısıtılmış bir hançer gibi kalbine saplandıysa eğer, yüreğindeki sızı nefesini keser..." 𝑆ı𝑟𝑡ı𝑚𝑑𝑎𝑘𝑖 ℎ𝑎𝑛𝑐̧𝑒𝑟