5. Kimsiniz?

3.2K 178 20
                                    

Sabah kalktığımda saat ondu. Annemin sesiyle uyandım. Beni aşağıya kahvaltıya çağırıyordu. Hemen pijamalarımı değişerek, bir eşofman takımı giydim.

Aşağı indiğimde masanın başında babam, yanında ise annem oturuyordu. Kahvaltıda pişi, salamlı omlet ve daha bir çok şey vardı.

Yanlarına tam oturacakken kapı çaldı.
'Anne ben bakarım.'deyip kapıya doğru yöneldim. Kapıyı yavaşça açtım. Önümde hayatımda gördüğüm en yakışıklı adam duruyordu. Gözleri siyah denilebilecek kadar kara, şaçları yataktan yeni kalkmışçasına dağınıktı. Üstünde siyah bir pantolon ile beyaz gömlek vardı. Sanki buraya özene bezene gelmişti. Onu gerektiğinden fazla incelediğimi fark edip gözlerimi tekrar yüzüne çevirdiğimde onunda gözlerinin beni incelediğini fark ettim.

İncelemeyi bıraktığında gözlerini gözlerime değdirdi ve bana anlayamadığım ama içimi ısıtan bir bakış attı. 'Kimsiniz?' diye sordum.

'Benim ismim Ateş Sarıyer bana Ateş diyebilirsin. Bu kasabanın kurucusuyum. Buraya kasabamıza yeni gelen insanların nasıl kişiler olduğunu merak ettiğim için geldim. Senin ismin nedir?' O sırada annem misafirimiz içeriye gelmesi gerektiğini söylüyordu.

'İ-ismim Işık. A-annem ve babam ile buraya 1 ay tatil yapmak için geldik.' 'Merhaba, hoşgeldiniz. Buyrun, girin içeri lütfen. Hep birlikte kahvaltı edelim eğer yapmadıysanız.' Diye yanımıza geldi babam.

Kahvaltısını yapmış olsun, yoksa ben kahvaltımı onun yanında yapamayacaktım. Bu görünüşüyle evet ondan çok etkilenmiştim ama bilmediğim adamla da kahvaltı eden bir tip de değildim.

'Evet kahvaltımı yapmadım ama zahmet olmasın size.'

'Yok ne zahmeti oğlum, gel otur bizimle.'dedi annem.

Mecbur bu adamla yemek yiyecektik. Ayaklarımdaki terliklere baktığını görünce ona da bir çift terlik uzattım. Ayakkabılarını çıkarıp terlikleri giymeden bana teşekkür etti.

Mutfağa gidip yerime oturunca onunda bana doğru yaklaştığını fark ettim. Yanımdaki sandalyeye oturdu ve annem ona ayrı bir servis tabağı ve çatal bıçak çıkartıp verdi.

'Kızım, misafirimize annenin yaptığı alıç reçelini uzat.'
'Tamam baba, hemen uzatıyorum.' Yani kendi alamaz mıydı? Yanımdaki yakışıklı adama bakınca beni izlediğini gördüm. Gözlerinde anlayamadığım bir pırıltı vardı.

Reçeli alıp ona uzattım.'Buyrun.' 'Teşekkür ederim Işık.' Aman tanrım. İsmimin her zaman sıradan olduğunu düşünmüştüm ama şimdi onun ağzından duyunca ismimi sevmeye başladım. Yanaklarıma dolan sıcaklığı hissedebiliyordum. Kafamı hemen tabağına çevirip tabağımda olan salatalıkları yemeye başladım. Sonra yan tarafımdan bir boğaz temizleme sesi geldi. Kafamı tekrardan onun tarafına çevirdim ve elindeki ekmek sepetine bana uzattığını gördüm. Gülümseyip sepeti elinden alırken parmaklarımız birbirine değdi.

Elimi sanki elektrik çarpmıştı. Çok değişik bir enerji hissetmiştim parmak uçlarımda. Kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda bu enerjiyi onun da hissettiğinin farkına vardım. Gözlerinde mutluluk ve şefkatle bana bakıyordu.

Ekmekleri tabağıma koyup tekrar masaya bıraktım. O sırada annem ve babamın bizi izlediğini fark ettim. Anneme bir 'Ne var?'bakışı attım. Ama o kaşlarını havaya kaldırıp bana bakıyordu.

'Eee Ateş bey siz nerede yaşıyorsunuz?' Diye araya girdi babam. 'Ateş bey demenize gerek yok efendim, bana sadece Ateş diye hitap edebilirsiniz. Sorduğunuz soruya geri dönecek olursak, ben ormanda yaşıyorum.'

'Nasıl yani, ormanda eviniz mi var?' Diye sözünü kestim.' Evet Işık. Benim ormanda bir malikanem var. Orada yaşıyorum.' Deyip bana baktı.

O sırada annem,' biz salona gidip biraz televizyon izleyeceğiz kızım. İstersen sen masayı toplayabilirsin.' Deyince anneme şaşırmış birşekilde baktım. Onun bu taktiğini adım gibi biliyordum. Bana her zaman birini bulmaya çalışır, ben beğenmeyince yenisini getirirdi. En sonunda hiç birini beğenmediğimde, 'kızım sen yalnız kalmak mı istiyorsun?' Diye azarlardı.

'Tamam anne ben masayı toplayıp o zaman. Ateş istersen sen de salona geç.'
Ateş dediğimde gözünün hemen bir açık kahve tonuna büründüğünü gördüm ama gözümü diğer kırpışımda gözlerinin rengi geri koyu kahverengi renge dönmüştü.

'Yok, ben de size yardım etmek isterim. Sonuçta ben de bu masada yemek yedim.' Bir süre sessizce masayı topladık ama sonra bana sorular sormaya başladı. 'Ormanı sever misin?'

'Evet, orman benim için nefes almak gibi, ormanda yürüyüş yapmayı çok severim.' Cevabımdan memnun kalmış olması gerek ki bana gülümsemeye başladı.
'Peki madem seviyorsun ormanı, evimi görmek ister misin? Sadece biz olmayacağız, kasabadakilerle de tanışmanı istiyorum.'

'Olur.' 'Tamam o zaman, ben senin vaktini daha fazla çalmayayım. Yarın sabah seni buradan alırım.'

'Tamam' deyince kapıya doğru ilerledi ve bana son bir bakış attı. Sanki beni bırakmak istemiyormuş gibi, derin bir nefes aldı ve kapıyı açıp dışarı çıktı. Kapıyı arkasından kapattığımda, kalbim de sanki onun gitmesini istemiyormuşçasına hızlı atıyordu.

Ben seninle ne yapacağım Ateş Sarıyer? Kalbimin neden bu kadar hızlı atmasına sebep oluyorsun?
_________________________________________

Eveet sevgili okurlarım. Bu benim şimdiye kadar yazdığım en uzun bölüm. Tam tamına 690 kelime. Lütfen yorumlarınızı benden eksik etmeyin. Ve bir yıldız hediye etmeyi unutmayın.
Diğer bir bölümde görüşmek üzere...

Sevgili KurdumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin