Uyandığımda baş ucumdaki saat 09.05 i gösteriyordu. Yorganım Ateş gibi kokuyor, gözlerimi bu yabancı odada gezdiriyordum. Burada ne işim olduğunu anlayamazken ansızın dün başıma gelenler aklıma geldi. Bu Ateş'in odasıydı. O peki nerede uyudu? Yataktan kalkmaya çalıştığımda yine dizimin acısıyla yatağa düştüm.
Dünden daha az ağrıyordu ama hale daha hareketlerimi engelliyordu. Kapımda aniden bir tıklama sesi belirdi. 'Gel' Ateş içeriye girdi ve beni baştan aşağı süzdü. Neden bu kadar bakıyor anlamamışken birden odamdan gittiğinde kıyafetlerimi çıkardığım ve dolabından bir tişört alıp üstüme geçirdiğim aklıma geldi.
Gözlerim şimdi açık olan baldırlarıma gitti. Hemen baldırlarımı tişört ile kapattım ve kafamı Ateş'in yüzüne doğru çevirdim. Gözleri sarımsı bir renge bürünüp aniden karardı. Boğazımı temizleyerek 'günaydın, neden gelmiştin?' Diye sordum.
Yutkunup gözlerime baktı.' Seni aşağıya kahvaltıya götürmek için gelmiştim. Birde daha iyi bir doktor çağırdım ayağını inceleyip teşhisi koyacak.' 'Sana kıyafet de getirdim deyip elindeki çantayı yatağımın üstüne bıraktı. 'Giyinebilirsin değil mi? Giyindikten sonra da beni çağır seni götüreyim. ' Diyerek bana baktı. Çantayı açtım içinde bileklerime kadar uzanan beyaz bir uzun etek ve açık mavi bir üst vardı. 'Giyinirim. Kıyafetler için teşekkür ederim.' 'Önemli değil.'diyip odadan çıktı.
Kıyafetleri giymek için çantadan çıkardığımda hepsinin üstünde etiketleri vardı. Bu nedense içimi rahatlattı.
Giyindim ve kıyafetler bana tam oldu. Ölçülerimi nereden bildiki? Neyse Ateşi çağırdım ve beni yeniden kucağına alıp aşağı indirmeye başladı.
'Uykunu iyi alabildin mi? Şimdi nasılsın?'
'Evet, bugün haledaha bacağım ağrıyor ama dünden daha iyi.' Diyerek ona gülümseyerek baktım. O da bana minik bir gülümseme vererek yemek odasına girdik. Oda bayağı büyüktü neredeyse 80 kişinin sığacağı biçimde bir büyüklüktü. Aynı şekilde kocaman up uzun tahtadan bir yemek masası vardı.En başta iki sandalye duruyordu ve üstlerinde altın renkli işlemeler dikkatimi çekmişti. Diğer sandalyelerin böyle birşey yoktu. Beni altın işlemeli sandalyelerin birine oturttu ve gözlerimin içine baktı.
'Seni daha sonra tanıştıracaktım ama dinlemediler. Seni görmek istiyorlar.' Dedi. 'Kiminle beni tanıştıracaksın?' Diye sorarken kapı birden açıldı ve içeriye bir sürü insan doluşmaya başladı. Hepsinin de odağı bendeydi.
Bana doğru senkronize bir şekilde yürümeye başladılar yüzlerinde merak ve bacağıma baktıklarında acıma duygusunu görebiliyordum.
Ateş önüme geçti ve bana 'Bak bu sana biraz tuhaf gelebilir ama bu kasabada bizler kan bağımız olmasa bile aile gibiyizdir. Ev de çok büyük. Bu nedenle bu insanlarla birlikte kalıyorum. Onlar kafaya yeni geldiğin için seninle tanışmak istiyorlar. Bunun senin için bir sakıncası var mı?'
'Yok ne sakıncası olacak. Tabi ki tanışalım.'deyip gülümsedim. Ateş önümden yavaşça çekildi ve benim yüzüm tekrardan içerideki insanlara çevrildi. Onları incelerken bir kişi öne adım attı ve kendini tanıtmaya başladı.'Merhaba, sizinle meydanda tam tanışamamıştık. Ben Leyla, tanıştığımıza çok memnun oldum Lun- Işık. Ben buranın doktoruyum ve ne zaman bir sağlık sorunu olsa ben yardımcı olurum.'
'Bende seninle tanıştığıma memnun oldum Leyla.'Neredeyse herkes teker teker kendini tanıtınca en sonda kalan yaşlı bir kadın bana doğru yavaş yavaş yürümeye başladı. Gözlerine baktığımda renksiz olan gözleri bana onun kör bir kadıncağız olduğunu gösterdi.
Yanıma gelince, Ateş hiç konuşmadan omzumu hafif sıktı ve 'bu da bizim en yaşlı üyemiz, Bell Anne.' dedi.
'Tanıştığıma memnun oldum Bell Anne, nasılsınız?' 'Ne kadar da kibarsın ve güzelsin çocuğum. Lütfen izin ver ellerini tutayım.'dedi.
Benim güzel olduğumu veya olmadığımı bilemezdi değil mi? Ellerimi açık avuçlarının üzerine koydum ve ellerimi kavrayıp sıkıca tutmasını izledim. Yüzünde küçük bir gülümseme belirdi ama tam tamına 3 saniye sonra o güzel tebessüm gitti ve yerini dehşete kapılmış bir ifade aldı. Sonrada konuşmaya başladı.
'Kızım... Sen şuanda hayatının en mutlu dönemlerinden birinde olacaksın. Her şey sana kolay ve mutlu görünecek. Artık yaşama amacının ne ile bağlantılı olduğunu anlayacaksın. Fakat geleceğinde... kötü şeyler de görüyorum. Hayatın tehlikede olacak ve sevdiğin kişiler sana yardım edemeyecek. Sadece kaderindeki kişi seni kurtarabilir. Bu nedenle çok dikkatli ol güzel kızım . Herkese güvenme çünkü güvendiğin insanlar seni arkandan bıçaklayabilir.' Deyince ben şoka girdim. Nasıl yani? Benim neden hayatım tehlikeye girecek? Ve kaderimdeki kişi kim?
Ben şoktan sessiz kalınca Ateş karşımda durdu ve 'Güzelim, yüzüme bak lütfen.'dedi. Gözlerim gözlerini bulduğunda içimde kopan fırtınalar dindi ve tekrar huzurlu kişiliğime döndüm. O sırada kadın 'Ben kahvaltımı yaptım. Gidiyorum. Kızım sen benim sana söylediklerime dikkat et tamam mı? ' deyip odadan çıktı.
Ateş gözlerime bakıp, 'endişelenme her şeyi halledeceğiz. Sen şimdi iyileşmeye bak' deyip diğer insanlara döndü. Onların da burada olduğunu unutmuşum. Hepsinin onlar da duydu. Off.
Ateş, insanlara oturun komutu verdiğinde hemen yerlerine geçip oturdular. Ve isminin Delta Sabri olduğunu düşündüğüm adam Ateş yanıma oturduktan hemen sonra onun yanına oturdu.Adamın çok tuhaf bir ismi vardı. Herkes yerlerine yerleştikten sonra kapıdan içeri 8 tane hizmetli ellerinde nefis görünen çeşit çeşit kahvaltılıklarla girdi. İlk önce bizim önümüze sonrada diğerlerinin önüne koyulan tabaklar çok lezzetli görünüyordu. Resmen ağzımın suyu akmıştı. Tam yemeğe başlayacakken çok tanıdık olan bir ses işittim kulaklarımda.
'Bu kız ne arıyor burada? Hale daha bu evde ve mutlu mutlu yemeğini yiyor. Bunu evine şutlayacağını söylemiştin Ateş!'
_________________________________________
Eveeet... canım okuyucularım. Sizce kim bunları söyledi? Ve gerçekten Işık' ın hayatı tehlikede olacak mı? Yeni bir bölümde görüşmek üzere.Bu bölümün sınırı: 20 yorum
80 yıldızdır.
Diğer bir bölümde görüşmek üzere...
Sizleri öptümm 😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Kurdum
Hombres LoboIşık Çelikel Bir fantastik yazar, iki öğretmenin tek kızıyım.Hayatım her zaman sakin geçti, hiç bir zaman huzurlu olmadığımı fark ettim. Onunla tanışana dek... Ailece şubat tatilini dolu dolu geçirmek için gittiğimiz kasabada çok tuhaf insanlar ve...