12. Özgür Bir Hayat

2.1K 139 32
                                    

Annemin beni hafifçe sarsması ile uyandım. Oysa ne kadar güzel bir rüya görüyordum.
Ormanda bir kulübe de günlerdir aklımdan çıkmayan kurt ile birlikte yaşıyormuşum ve her gün kırsalda piknik yapıp vakit geçiriyormuşum. Bütün olumsuzluklardan uzakta bir hayat istemek suç değildi.

'Kızım uyan, doktor bey geldi ayağına bakacakmış. Bak eğer iyiysen ayağının üstüne basabileceksin. Üstünü de değiş, pijamalarla aşağı inme.'deyip odadan çıktı. Pijamalarımı çıkarıp gri bir eşofman takımı giyince kapatmış olduğum yeni telefonumu açtım. Telefonuma teker teker bir sürü mesaj dolmaya başladı.
'Işık nasılsın? Seni merak ettim.'
'Işık orada mısın?'
'Dinleniyor musun?'
'Yoksa sana bir şey mi oldu?'
'Işık cevap ver lütfen' ve bunun gibi 30 mesaj.
10 Cevapsız Arama
Mesaj yazmayıp Ateşi direk olarak aramaya karar verdim. Belli ki çok telaşlanmıştı.
Telefonu ilk çaldırışımda açtı, 'Işık iyi misin? Seni gerçekten çok merak ettim.'

'Sana da merhaba Ateş. Ben iyiyim, mesajlarını da şimdi gördüm. Yatağımda uyuya kalmışım telefonumu da haliyle kapattım. Eğer seni telaşlandırdıysam senden çok özür dilerim.' 'Ne özrü Işık, sen iyisin ya. Bu bana yeter de artar bile. 1 saat daha bekleseydin kesinlikle sizin evin kapısında olurdum.' 'Tamam o zaman. Benim şimdi kapatmam lazım doktor gelmiş, ayağıma bakacak. '

'Sen öyle diyorsan kapatalım. Ama seni tekrardan arayacağım, belki buluşuruz ne dersin? Neyse seni daha fazla tutmayım. Görüşürüz Işık, ayağına dikkat et lütfen daha da fazla yaralanması istemem.' 'Görüşürüz Ateş.'deyip telefonu kapattım. Ateş ile konuşurken kalbim göğüs kafesine çarpıyordu. Sanki vicudum onun yanımda olmasını istiyor gibi heyecanlanıyordum.

'Işık doktor seni aşağıda bekliyor! Onu beklemeyelim istersen kızım.'Diye çağırınca telefonu yatağımın üstüne attım ve ayağıma çok fazla yük bindirmeden aşağıya indim. Mutfak tezgahının önünde geniş omuzlu, uzun boylu, sarışın mavi gözlü, beyaz ceketli bir adam vardı. Ateşin omuzları kadar olmasa bile yine de geniş omuzları vardı ve güçlü görünüyordu. Karşısında annem kahvaltı için yumurta kızartıyor, babam ise yanında ona birşeyler söylüyordu. Benim geldiğimi görünce ikisi de gülümsedi. 'Doktor bey, bu kızım Işık. Işık bundan sonra bu doktor seninle ilgilenecek. Sana önceden bakan doktor başka bir hastanede iş buldu ve hastahane buraya çok uzak olduğu için buraya gelemiyor.'deyince babam, adama doğru dönüp baktım. Mavi gözlerinin konuşmanın en başından beri benim üstümde olduğunu fark edince gözlerim açıldı ve nazik bir şekilde 'Merhaba Doktor bey, tanıştığımıza memnun oldum.'dedim.

Onun ise gözünde farklı bir pırıltı vardı. 'Doktor bey demenize hiç gerek yok. Bana Demir diyebilirsiniz. Bende tanıştığıma çok memnun oldum Işık fakat bence bu kadar ayakta durduğun yeterli. Lütfen buraya otur.'deyip yanındaki bar sandalyesini çekti. 'İlk önce karnını doyur sonra ayağına bakalım.' Yanına oturduğumda annem bana seslendi. 'Kızım bir yardım yok mu? Gelmişsin aşağıya da, biraz yardım et masayı kuralım.'
'Anne-'
Benim konuşmama fırsat vermeden Demir araya girdi. 'Ayağının durumunu bilmiyorum. O nedenle o hareket etmesin. Ben size yardım edeyim.' Deyip sandalyeden kalktı ve çatalları mutfak çekmecesinden çıkardı. 'Yok oğlum sen otur ben yaparım.' demesine rağmen Demir onu dinlemedi ve çatalları simetrik şekilde dikmeye başladı. En sonda çatalı benim önüme koyunca gülümsedi ve tabaklarıda aynı şekilde koydu. Bütün masayı kurduktan sonra yanıma oturdu, ellerini masanın üstüne yerleştirdi.

İki üç dakika sonra annem elinde iki tabak kocaman omletlerle döndü. Anneme bu adam neden bizimle yiyor bakışı attığımda gözlerini kocaman açtı. Bu hareketi bir şey söyleme yoksa terliği yersin demekti. Bakışlarımı görmüş olmalı ki Demir bana gülümsemesiyle dönüp, 'Geldiğimde annen birlikte kahvaltı yapmamız için çok ısrar etti, kıramadım.'dediğinde ona hafif bir gülümseyip tabağımdaki omlet ve bir kaç zeytine geri döndüm. Hızlıca yemeye başladım. Tabaktaki bütün şeyleri yediğimde, Demir'in tabağını çoktan bitirmiş bana bakıyor olduğunu fark ettim. 'Yemeğini yediysen ayağına bir bakalım.' Başımı sallayıp ağrıyan ayağımın üstüne basmamaya çalışarak ayağa kalktım. Hemen yanımda belirdi ve kolumu tuttu. Yavaşça salondaki koltuğa oturduğumuzda ilk önce bana dokunmak için izin istedi ben ise onaylar bir kafa sallamakla ona cevap vermekten kurtuldum. Eşofman altımın paçasını dikkatle açtığında saygılı ayağımı gördü. 'Şimdi sargıları çıkaracağım ve ayağının durumuna göre hareket edeceğiz.' Sargıları yavaşça çıkardı ve şimdi kabuk bağlayan yarayı ve şişliği az da olsa gitmiş dizimi gördü. 'Evet buralar biraz şiş ama yara güzelce kapanıyor gibi görünüyor. Eğer sana verdiğim kremleri düzenli kullanırsan yaranın izi de kalmaz. Fakat dizinin durumunu ayağının üstüne basmadan bilemem. Şimdi yavaşça ayağa kalkıyoruz tamam mı?' 'Tamam.'

Sevgili KurdumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin