Sevgili Maria'm geleceğim,
Bu aralar yaşadığım yere sığamıyorum. Zaten hiç buraya ait hissedemiyorum. Evi güzelleştirirsem kabullenirim diyorum, hevesleniyorum. Sonra bir buket çiçek alıp kenara koyuyorum, bakıyorum, özen gösteriyorum fakat bir gün uyanıyorum, soluyor. Hevesim yine kursağımda kalıyor, küsüyorum. Her şeye küsüyorum. Ağlayasım geliyor, hüngür hüngür ağlıyorum. Bir çiçek için bile bu kadar ağlıyorsam yazıklar olsun bu halime diyorum. Kendime kızıyorum. Sonra fark ediyorum ki, çiçekler bahanemmiş. Biri bana dokunsa, vurdu der ağlarmışım. Kendime üzülüyorum fakat bir yanım bunları hak ettiğimi söylüyor. Gece olunca insanlar zaten daralır fakat artık benim için sabahlarında bir tadı yok. Kahvaltı için masaya oturuyorum. Daralıyorum ve kalkıyorum sofradan, giyinip hemen sokağa çıkıyorum. Bir sahil kenarına gidiyorum. İnsanlar eğleniyor, hayatlarına devam ediyorlar. Anlıyorum sorun benmişim. 67 yaşında hayattan bu kadar nefret ediyorsam, sorun ben miydim? Neydi beni bu denli hayattan uzaklaştıran, yaşamdan alıkoyan?
İnsanlar bir şeyler için çabalıyor diyip kendime kızıyorum. Sonra benim de çabaladığım aklıma geliyor. Bazılarının çabası boş yeredir diye düşünüyorum, benim çabam da boştu. Kırık tuğlalarla ev inşa etmişim ve olduğuna ikna olup, içinde yaşamaya çalışmışım. Ev başıma yıkıldığında, ağlamışım. Sonra ne bekliyordum ki diyip kendime kızmışım. Benim çabam böyleydi.Annem akşam namaza çağırmıştı. Bana olan küslüğü bitmiş gibiydi. Namaz kılarken annem bana yaptıklarımın yanlış olduğunu söylemişti. Ne yaptığımı anlamamıştım. Sana hissettiklerimi okuyacak hali yoktu ya. Yine dinle alakalı konuşmuştuk ve yaptıklarımın yanlışlığı yüzüme çarpmıştı. Bir kızı sevmiştim. Benden günahkarı olamazdı. Odama koşar adım gitmiştim. Kendimi odaya kilitleyip yatakta uzanıp düşünmüştüm. Düşündükçe içim daralıyordu. Yaptıklarım yanlıştı fakat bunu bilerek neden devam ediyordum? Düşündükçe sorularımla baş başa kalıyordum. Kendimi şu sokaklara atsam, belki rahatlardım diyorum. Sonra kendimce, seni bu yasaklarınla Tanrı kabul etmezken sokaklar neden kabul etsin? Diyordum Fakat sonra yine düşüncelere dalıyor ve yine diyordum ki, duvarlara çarpa çarpa giden şarhoşları, tinercileri, hırsızları, evsizleri ve bir sürü günahkarı kabul eden bu şehir beni niye etmesin. Bir sürü ayıplığı, namussuzluğu saklamış bu şehirler, beni mi dışlarmış, hadi ordan diyorum fakat ben kirli zihniyete sahibim, susmuyor ya şu kahrolası kafam. Yine düşündükçe düşündürüyor, ağlattıkça ağlatıyordu. Anlamıyorum benim zihniyetim neden bana bu denli düşman, ne diye sürekli üzüyor beni? Ben kötü olduğum içindir yahu başka neden olucak diye yanıtlıyor ve sorularımla, sorunlarımla baş başa kalıyordum.
Dine karşı gelerek, yasak olan bir sevgiye kendimizi bağlı kılınca, hayatımızda ne değişmiş olucak ki? Sevgiden mi, yoksa yasak şeylere olan merakımızdan mı? Tanrı neden sevgiyi yasak kılmış ki, madem yasak kılındı, ben neden böyle hissediyorum? Tanrı'nın sevmediği bir kul muyum? Yoksa sevdiği kul olduğum için mi bu imtihanı yaşıyorum? Fakat tanrım lütfen beni affet. Ben bu imtihanla baş edemem. Ya bu imtihanı benden al ya da beni sevdiğin kullarından sayma. Çünkü ben bu imtihanda Maria'mı yalnız bırakamam.
O an seni, Tanrı'ya karşı tercih etmiştim. Geçenlerde bir laf okumuştum. " Eğer birini Tanrı'dan daha fazla severseniz, Tanrı o kişiyi sizden alır. " Tanrı seni bu yüzden mi benden almıştı? Ya da ben hatalarımı böyle mi ört pas ediyordum?
Özür dilerim Maria'm korkum yüzünden seni kaybetmiştim. Sabah olunca yine dün ki şeyleri tekrarlayıp, pencereden kaçmıştım. Sana kavuşmak için çok sabırsızdım. Yine de bugün yanına gelme sebebim farklıydı. Yarın kesinlikle pişman olacağımı bile bile senden uzaklaşmak için yanına gelmiştim. Yine vazgeçicem diye seninle korkuyla konuşmuştum ama bir yanımda beni vazgeçirmeni istiyordu. Maria senden uzaklaşmak isteme sebebim korkuydu. Aksini lütfen düşünme. Çok üzgünüm seni üzmüştüm. Bana kızgın ve kırgın olmakta haklıydın. Benden nefret etsen buna saygı duyardım fakat istemezdim. Bil ki bana olan nefretin, benliğime olan kızgınlığın ve sana olan sevgimi yok sayarak hissettiğin öfkeden korkuyordum.
Bu sefer dükkana gitmiştik. Camı yapılmıştı. Annen içeriyi temizliyordu. Ona gitmesini söylemiştik. Baş başa kalmak istemiştik. Temizliğine yardım etmiştim. Önce dükkanı temizlemiştik, sonra bize kahve yapmıştın ve beraber o cam kenarındaki minderde oturup sohbet etmiştik. Ayrılma fikrim yine gitmişti. Sana karşı koyamıyordum. Hemen fikirlerimi değiştiriyordun.
İlk verdiğin kitap hakkında sohbet etmiştik. Sonra bana Almanya'daki hayatını anlatmıştın. Küçüklük anılarını anlatırken, araya bizim gelecekte orada yaşayacağımızı sıkıştırıyordun. Yine gelip aynı şeyleri söylesen, yine inanırım. Beni böyle şeylerle kandırsan, bile bile kanardım.
" bugün okula gittiğimde hastanedeki arkadaşlarımdan ikisi çıkmıştı. "
Bu olayı konuşmak moralimi bozuyordu. Suçlu hissediyordum. Sanki bunu biliyormuşsunda, yüzüme vuruyormuşsun gibi oluyordu.
" tekrardan geçmiş olsun fakat böyle üzücü şeyler konuşmasak olur mu?"
" üzgünüm Nilüfer aklım hala o olayda fakat seni rahatsız ediyorsa konuşmam."
" rahatsız ettiğini düşünmüyorum. Sadece hatırladıkça üzülmeni istemiyorum. Benimleyken mutlu olacağın şeyler konuş istiyorum. "
Gülümsemiştin. İğrenç biri olduğumu öğrenmenden korkuyordum. İçimi kaplayan korku yüzünden, konuyu dağıtmak istiyordum. Sanki konu üstüne birazcık düşünsen benim suçlu olduğumu anlarmışsın gibi hissederdim.
" Nilüfer "
" noldu?"
" sana bir şey sormam lazım. "
" tabi buyur. "
Sanki söylemeye korkuyor gibiydin. Meraklanmıştım. Bir anda ayağı kalkmıştın. Dükkanın ucundaki gramofona plak seçip takmıştın.
Ayten Alpman- ben böyleyim çalmaya başlamıştı. İki yıl önce çıkış yapan bu şarkıyı, ilk kez seninle dinlemiştim. O şarkıyı senden sonra bulmak için çok çabalamıştım. Bulduğumda açıp seninle dans ettiğimiz günü hayal eder, ayağa fırlar, tek başıma dans ederdim. Yanıma gelip elini uzatmıştın. Elini tutup kalkmıştım.
" Maria ben dans etmeyi bilmem ki"
" bedenini bedenime, ruhunu ruhuma yasla güzel Nilüfer. "
Dediğin gibi yapmıştım ve bedenimi sana teslim etmiştim. Vücudumu saran benliğinle sen, beni yönlendiriyordun. Kolunla belimi sarmıştın. Boşta kalan elinle kolumu boynuna atmıştın. Sonra ellerimiz havada kavuşmuştu. Sana bu kadar yakın olmak beni heyecanlandırıyordu. Adımlarına eşlik etmeye çalışıyordum. Daha sabah ayrılma fikriyle yanına gelmiştim. Oysa şuan kollarının arasında eriyordu vücudum. Lodosa takılmış bir poşet gibiydim. Ordan oraya sürüklüyordun. Sana eşlik etmek imkansızdı.
Günün geri kalanında biraz daha sohbet etmiş. Dağınıklığımızı toplamıştık ve hava kararmaya başlayınca beni eve bırakmıştın. Evde beni bir felaket bekliyordu fakat ben bu durumdan habersiz elini tutmuş, salına salına yürüyordum. Sokakta gençler duvarlara bir şeyler yazıyordu. Umursamadan yürümüştük. Eve yaklaşınca senden uzaklaşmıştım.
" güzel Nilüfer farzet ki bu gece seninle uyurum. Bedenim sadece bir görseldir, seni kandırmasın. Kalbim hep seninle, ruhumsa az önce dans ettiğimiz o dükkanda. "
" Maria aynı şeyleri hissettiğimizi bilmek bile seni sevmeme yetiyor fakat gitmem lazım. Senden ayrıldığım an kahroluyorum. Bugün için teşekkür ederim. "
Arkamı dönüp gitmiştim. Benim eve girmemi bekliyordun. Ne bir adım ileri ne de bir adım geri atıyordun. Sadece orada dikiliyordun. Her gün beraberken birbirimizi bu kadar özlememiz normal miydi?
" eyvah "
Demiştim. Korkup yanıma gelmiştin. Bu kadar yüksek sesle söylediğimi fark etmemiştim.
" bir şey mi oldu?"
O an korkudan titrediğimi hatırlıyorum. Beni kaldırıma oturtmuştun. Saçlarımı okşamıştın. Soru sormak için sakinleşmemi bekliyordun. Titremem biraz bitince merakını gidermiştin.
" Nilüfer iyi misin?"
" Maria pencerem kapalı. Fark etmişler. Evden kaçtığımı fark etmişler. Ben şimdi ne diyebilirim, ne uydurabilirim?"
O kaldırımda öylece oturmuştuk. Sana sarılmıştım. Saçlarımı okşamayı bırakmamıştın. Beni teselli etmeye çalışıyordun. Düşünüyordum, ne derim diye düşünüyordum. Nolurdu ailem böyle olmasaydı? Kısıtlamak yerine her gün iki saat izin verselerdi, kaçmazdım ki. Ben ağlayıp, korkudan titrerken, sen benim saçlarımı okşayıp teselli ederken, evin kapısı açılmıştı. Annem kapıda duruyordu. Yüzü ne kızgın ne üzgündü. Hemen senden uzaklaşıp ayağı kalkmıştım. O an annem donuk bakıyordu. Yüzünde bir ifade yoktu fakat ben bakışları altında ezilmiştim. Sanki içimi delip geçmişti. Konuşmadan kızmıştı fakat annemin çenesi susmazdı. O arsız dili sinirlenince pekte sivrileşirdi.
" alman kızı "
Demişti. Korkmuştum. Seni kırmasından korkmuştum. Sakin durmaya kendini zorluyor gibiydin. Yine de sakince cevap vermiştin.
" buyurun efendim. Bir şey mi oldu ?"
" kızım senin yüzünden hiç adeti olmayan hareketler sergiliyor. Arsız olabilirsin ama bir daha senin, kızımla konuşmanı istemiyorum. "
" peki nasıl isterseniz. "
Demiştin ve bana son kez bakıp evine gittin. Göz teması bile kuramamıştım. İçinden çok sinirlendiğini biliyorum. Seni savunmadığım için bana kızgın olduğunu biliyordum fakat sustum. Yine beni anlamanı istesem bencillik olucaktı fakat ailelerimiz farklıydı. Maria'm senin de ailen zor insanlardı, biliyorum ama senin ailen hata yaptığı zaman, hatalarından ders çıkarır ve yapmamaya çalışırlardı. Baban uzakta olsa bile yanında gibi hissettirmeye özen göstetirdi. Senin için çabalayan kişilerdi. Bu çabayı benden de bekledin fakat ben ailen gibi olamadım, ailem gibi oldum. Ben böyle gördüm dedim ve hareketlerimi düzeltmedim. Benim ailem hata yaptığı zaman üstüne daha kötü hatalar yapıp, o hataları hatalarla kapatmaya çalışırlardı. Özür dilemek nedir bilmezlerdi. Bizim ailede özür dilemek acizlikti. Hatayı kabul edip kırdığımız kişinin gönlünü almak yerine daha çok hata yapıp, bak o hatayı kapattım derdik ya da karşı tarafın hatalarını yüzüne vurarak kendimizi ört pas ederdik. Oysa bir özür, tatlı dil ve küçük bir hediye her şeyi halledebilirdi. Ben senden bu mektupta defalarca özür diliyorum. Özür dilerim Maria'm hayatım, o güzel gözlerine bakıpta yalanlar konuştuğum için, karşımda olmana, destek beklemene rağmen seni savunmadığım için, her saniye seni terk etme düşünceleriyle boğuştuğum için ve sana ailen gibi olmak yerine, kendi ailem gibi olduğum için özür dilerim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maria'm (GXG)
ChickLit/\__/\ (=•ㅅ•=) (つ♡⊂)∫ U--U Nilüfer'in yıllar sonra ilk aşkına yazdığı mektuplar vardır. 1978'lerde sağ-sol çatışmalarının fazla olduğu zamanda yaşanılan aşk hikayesi.