Sevgili Maria'm,
Bir insan kendinden korkar mı, kendinden kaçar mı? Ben korktum, ben kendimden kaçtım. Kafamın içindeki seslerden, yaptıklarımdan, kaçıp yüzleşmediğim kişisel problemlerinden, bana dair ne varsa kaçtım. Yılları devirdim, bu yaşıma geldim ve hala kendime tahammül edemiyorum. Kendimden hala kaçıyorum. Kendimi dinleme cesaretini gösteremedim. Yıllarca cesaretim olmayan, çoğu insanın hayatta bir kere tecrübe etmesi gereken en basit konulardan bile kaçtım fakat buna anlam veremiyorum, insan kendinden nasıl olurda kaçar? Kaçıyormuş işte, kafamdaki düşünceleri dinlememek için her şeye vaktimi ayırdım, zaten bir kendime ayırmamıştım vaktimi. Oysa bir oturup düşünseydim, ne istiyorum bir anlasaydım, kaçmasaydım, korkmasaydım belki de hayatımda yan rolü oynamazdım. Oysa yıllar sonra neden düşünüyorum bu şeyleri, neden umursuyorum fikirlerimi? Artık yıllarım harap olmuş, bitmişti. Yıllar geçtikçe kaybettiğim yıllarıma üzülmeli miydim, yine kaçmalı mıydım?Cenaze evinin üst katında bir misafir odası daha vardı, üçümüz oraya çıkmıştık. Bizden başka kimsenin olmadığı üst katta kapımız kapalı oturuyorduk. Emin baba için akan gözyaşlarım bir türlü durmuyordu ama karşında ağlamak nedense kötü hissettiriyordu.
" Bedri'nin babası mı? "
Gül'ün sorduğu soruya sadece kafamı sallamıştım. Konuşmaktan çekiniyordum. Gül aramızda bir soğukluk hissetmişti.
" siz yine küs müsünüz? "
Dedi ve ben daha sorulan sorunun ağırlığını yaşarken sen hemen evet demiştin. Küs olmamız bir tek beni mi üzüyordu?
Sebebini sormuştun, ikimizde susmuştuk. O an yüzümü kapatıp ağlamıştım. Sanki biriktirdiğim her şey için ağlıyordum. Gül yanıma gelip teselli etmişken, sen başını pencereye çevirmiş bana bakmıyordun bile. Bu denli nefretini nasıl kazanmış olabilirdim?
Yerimden kalkıp yanına gelmiştim, o kadar çaresizdim ki sadece beni gör istedim. Pencerenin önüne oturmuştum.
" neden Maria, neden benden vazgeçtin? "
" evli birini sevemem. "
" bahanen bu oldu dimi? "
" ne bahanesinden bahsediyorsun, evli değil misin? "
" ailemi bilmiyormuş gibi davranma. Sende biliyorsun Bedri'yi sevmiyorum, seni seviyorum. "
" o zaman neden hissedemiyorum? "
" sevgimi nasıl gösterebilirim? Bilmiyorum. Benim için senden öncesi yok, ben sevmeyi bilmiyorum. Hatalarım oluyor, özür dilemekten bile aciz hissediyorum. Ben böyleyim Maria, senin için değişmeye çalışıyorum ama en büyük değişimi sevgim için dinimi görmezden gelerek, aileme karşı çıkarak, yokluğunda, o 5 yılda seni unutmayarak yaptım. Her gün ilk günki gibi üzüldüm. Seni unutup evlenmişim gibi konuşman beni nasıl paramparça ediyor biliyor musun? Bende bazen sevgini hissedemiyorum. Mesela gerçekleri gözardı etmeni kabul edemiyorum. Ailemi bilmiyormuş gibi yapmanı, beni görmemezlikten gelmeni, sanki o kadar yıl bir sen üzülmüşsün gibi davranmanı kabul edemiyorum. "
" gerçekleri gözardı ediyorum çünkü yalan söyledin. Hatanı gizlemek için beni her şeyden uzak tutmaya çalıştın. Ne düşünebilirdim ki?"
Biz tartışırken kapıya biri vurmuştu. Kapıyı açtığımda karşımda Bedri vardı.
" burda mıydın? "
" evet. "
" aşağıda cenaze var ve sen burada arkadaşlarınla eğleniyor musun? "
" eğlenmek değil, aşağısı kalabalıktı diye burada oturduk. "
Bedri içeri bakmıştı. Sen onu öldürecek gibi bakıyordun.
" başın sağolsun Bedri. "
" sağol Gül. "
" Nilüfer ben mektup yazmaya gidiyorum. Sende aşağı in. Annemin yine tansiyonu çıktı, çabuk git ona yardım et. "
Sadece gitsin istiyordum. Başımı sallamıştım ve onay aldığı gibi gitmişti.
Son kez dönüp sana bakmıştım, belki bedenimi senin bedenine teslim ederim diye fakat sen yüzüme bile bakmadan odadan çıkıp gittin. Keşke sevgi bitince acısıda bitse fakat sevgi acısınıda sevmekti. Belkide ben sevgiden mahrumdum.
O günü hatta haftayı düşüncelerle dolup taşmış biri olarak bitirdim. Hafta bitmiş fakat Bedri daha ailesine dönmemişti. Aşağı inesim onunla konuşasım bile yoktu. Sadece yatakta uzanmış, plak dinliyordum. Düşünüyordum, Bedri ile boşansam neler olurdu? Belki seni kazanırdım fakat herkesi kaybederdim. Boşansaydım ailem beni kabul etmezdi, herkes beni ayıplardı lakin buna alışabilir miydim? Emin babaya verdiğim söze hatta abime bile ihanet ediyormuşum gibi geliyordu ama ya sana olan ihanetim, sen benim için daha önemliydin. O gitmeden boşanma işini konuşmak istiyordum ama her akşam yemeğinde kelimeler yemekle beraber boğazıma diziliyordu. Bedri bu hallerimi fark etmiş, sende bir haller var ama neyse diyordu. İşlerimi halledip odama çıkıyordum, yine yatağa kapanıyordum, plak takıyordum sadece düşünüyordum. Bazen keşke düşünmeseydim diyorum, düşünmek iyi fakat bu denli düşünmek bir insanın sonunu getirirdi. Hayatımda hiç olmasaydın, hiç sevmek ne bilmeseydim sıradan hayatım beni bu kadar düşündürmezdi. Çünkü insan ancak yaşadığını hissedince düşünmeye başlar. Ben senden önce yaşamın böyle bir şey olduğunu bile bilmiyordum. Oysa şuan şükür etmem, sana defalarca teşekkür etmem gerekmez mi?
Aklımın bir köşesinde boşanma düşünceleri dolanıyordu. Yanına gelip sana, sensiz geçirdiğim o yılları anlatsaydım. Beraber bu ülkeden gitseydik, senin o büyüdüğün şehiri, sokakları senin gözünden görseydim. Her adımda bana heyecanla o sokakları anlatsaydın, gezip dolaşsaydık ve bir evlat edinseydik. Eğer yaşansaydı hayatımız hayallerimizden daha güzel olurdu. Eminim sen benim gibi yıkık bir harabeyi düzelttiysen, o hayalleri de süslerdin. Oysa her şeyi ellerimle mahvettim.
Hazırlanıp salona indiğimde Bedri, annesiyle sarılıyordu. Uzaktan bakmıştım. Bedri beni fark etmişti.
" nereye? "
" arkadaşıma uğrayacaktım. Sen gidiyor musun? "
" evet "
" yolun açık olsun. "
" acelen yoksa otobüse kadar yürüyelim mi? "
" olur. "
Otobüse kadar yürürken hal hatır sormuştu. Yavaş yavaş yürürken ikimizde düşünceliydik. Bedri bir dükkan görünce oturduk. Karşımda dolu gözlerle sigara içiyordu. Sormak istiyordum fakat bunu kendime hak görmüyordum.
" insan kendisi ölene kadar kimse ölmeyecek sanıyor. "
Ne diyeceğimi bilemiyordum. Bedri sözüne devam etmişti.
" ben yokken anneme destek olur musun? "
" olurum. "
" sağol Nilüfer sana güvenebileceğimi biliyordum. "
Aramızda yine sessizlik olmuştu. İkimizde pencereden bakıyorduk, İnsanların telaşlı hallerini izliyorduk.
" şimdi nolucak? "
" neye? "
" sana ve bana, aramızdaki bu şeye işte. "
Biz demek bile o kadar uzaktı ki. Ne birdik, ne ayrı. Ne seviyorduk, ne nefret ediyorduk. Ne o beni istiyordu, nede ben onu. Ne bir çocuğumuz vardı, nede sevgi dolu bir aile. Çatı altında yaşayan iki kişiydik. Merhametimiz, sevgimiz, saygımız yoktu. Bunlar yerine kavga, şiddet, soğukluk vardı.
" bir şey mi olması lazım? "
" emin baba yok ya, evli olmak zorunda değiliz. Karını ve çocuğunu getirip aile kurabilirsin. "
" boşanmak mı istiyorsun? "
" evet. "
" bunları dönünce konuşalım. "
Masadan kalkıp gitmişti. O ailesine gitmişti, bende sana gelmiştim. Hiç olmaması gereken bir evliliği bitirmek neden bu kadar suçlu hissettiriyordu?
O kadar süredir kapımı çalmayan, beni yok sayan ailemin fikirlerini neden umursuyordum? Ölmüş iki insana karşı neden bu kadar vicdan azabı çekiyordum? Hayatımda hiç yeri olmayan komşuların diyeceklerini neden kafama takıyordum?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maria'm (GXG)
Chick-Lit/\__/\ (=•ㅅ•=) (つ♡⊂)∫ U--U Nilüfer'in yıllar sonra ilk aşkına yazdığı mektuplar vardır. 1978'lerde sağ-sol çatışmalarının fazla olduğu zamanda yaşanılan aşk hikayesi.