...

19 3 0
                                    

Sabah eline geçen mektup, gece 12 gibi bitmişti. Mektup eline geçtiği an kendisini odaya kapatıp, mektubu bitirmeden çıkmayacağını belirtmişti.  Okuduğu şeylerin etkisinden uzun süre çıkamayan Maria düşüncelere daldı. Hastalığı nedeniyle unuttuğu şeyler oluyordu, hatta bazı unuttukları çok ciddi sorunlara yer açabiliyordu lakin Nilüfer'i asla unutmamıştı. Bazen yaşadığı zamanı bile unutup, Nilüferle kurduğu hayallerde yaşadığını düşünürdü. Ta ki kocası gelip ona nasıl olduğunu sorana kadar.  Nilüfer'in dışarıda olduğunu birazdan gelip ona sarılacağını düşünürdü. Sonra yaşadığı zamanı anlar ama evdekilerin kim olduğunu anlayamazdı. Kocası her şeyi tek tek ona anlatırdı lakin o inanmak istemezdi.
Şimdi mektubu bitirmiş ve düşünceleriyle odasında kalmıştı. Bu okuduklarından sonra nasıl çıkacaktı odasından, nasıl kızının yüzüne bakacaktı?
Düşünceleriyle baş başa kaldığı odada sabaha kadar masa başında oturmuştu. Sonunda kendini toparlamış, kızının vurduğu kapıyı açmıştı.
Annesi için endişelenen kız, annesine sıkıca sarılmıştı. Maria kızını çok sevse de şuan düşündüğü kişi değildi. Mektubu ona ulaştıran Gül ile konuşmak istiyordu.
" Lilly odana gider misin? "
Kız tek kelime etmeden gitmişti. Maria çekinerek Gül'ün yanına oturmuştu. Bir süre sessiz kaldılar.
" iyi misin? "
Dedi Gül.
" bilmiyorum, odadan nasıl çıktığımı bile bilmiyorum. Dün okumaya başladığım mektubu gece bitirdim ama düşünmekten masadan kalkamadım. "
" böyle hissetmen çok normal Maria. Lütfen kendini sıkma ve ağla. "
Maria bunu bekliyormuş gibi tuttuğu tüm gözyaşlarını serbest bırakmıştı. İçinde hissettiği acı verici duyguları daha önceden yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyordu. Gül yanında oturuyor, ağlayan arkadaşının sırtını sıvazlıyordu.
" iyi olduğunu duymak isterdim. Bizi getirdiği şu hale bak, yanında olabilirdim. Yıllardır görmedim.  Hakkında hiç fikrim yoktu. Öldü mü, kaldı mı, onu bile bilmiyordum. Bir mektup elime ulaştı ve babamla birlikte o da hayatımdan çıktı. "
" duyduğumda ona çok kızdım. Zaman varken git gör dedim, defalarca yanına gelmeye çalışmış ama kızarsın diye istememiş. Unuttuysan hatırlamanı, düzenini alt üst etmeyi istememiş. "
Maria sinirden ellerini sıkmıştı.  Bağırmaktan, kızmaktan korkuyordu. Kızının onun bu halini görmesini ve  arkadaşına olan saygısından sakince konuşmaya başladı.
" kızmak mı, o kadar bekledim ki Gül. Hep burnumda tüttü. Ben onu nasıl unuturum? Bak hastayım adımı  unutuyorum, yemek yemeyi, uyumayı, kızımı, kocamı, ailemi bile unutuyorum ama sadece onu hatırlıyorum. Aklım bomboş karanlık bir oda gibi, bir onun ışığı yanıyor, aydınlatıyor zihnimi. Bir onun ismini hatırlayıp, sayıklıyorum. "
" Maria böyle durumlarda teselli nasıl ederim, yükünü nasıl hafifletirim, bilmiyorum. Sırtını sıvazlamakla hata mı ediyorum, onu bile bilmiyorum. Mektubu getirmek benim içinde zordu ama getirmeyerek Nilüfer'e verdiğim sözü alt üst edemezdim. "
" en iyisini yaptın Gül. Aslında kızdığıma bakma, benim için de iyi oldu. Hep pişmanlık duydu mu, beni sevdi mi gibi bir sürü şey düşünüp durdum. Cevaplamış gibi oldu. "
Maria mektubu düşündükçe hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Gül sırtını sıvazladı ve öylece oturdular. Ne Maria konuşmak için hevesliydi ne de Gül. İkiside susmanın en iyisi olduğunu biliyordu. Gül Nilüfer'in son anını düşündüğünde ağlamaya başladı. Gitmesi gerektiğini düşündüğü için Maria'nın elini tuttu. Hızlıca veda etmezse gidemeyeceğini biliyordu, bu yüzden konuşmasını hızlı ve düzensiz yapmıştı.
" Maria seni terk etmesini, ilişkilerindeki hatalarını asla onaylamıyorum ama seni sevdiğini bilmeni isterim. Yatakta son nefesini verirken başucundaydım ve hep seni sayıkladı. Maria, Maria özür dilerim, sevgilim, biricik Maria'm affet diyip durdu. Belki ona her şey için kızıp, küsebilirsin lakin sevgisinden şüphe etmen gençliğinize hakaret olur. Nilüfer ailesi yüzünden hep içine kapanık bir kızdı. Cesaret denen şeyin onda olmadığına herkes emindi. Lakin seni tanıdıktan sonra cesaretlenmişti. Ailesine çok kez karşı geldi. Belki sana az geldi, belki sen daha fazla çaba bekledin ama o elinden geleni ve daha fazlasını yaptı. Mektupla beraber getirdiğim, size ait olduğunu söylediği  kutuyu lütfen atma. Onlardan ayrı getirdiğim çiçekleri de o rica etmişti. Maria'mın yanında gidersen bir buket zambak al dedi. "
Bir süre durakladı. Nefesini düzenlemek istedi. Arkadaşıyla ilgili konuştuğunda hep böyle oluyordu. Nefesini düzelttikten sonra devam etti.
" Şimdi gitmem lazım lakin yine gelirim. Lütfen kendini yıpratma, sağlığını ve kızını düşün. "
" dur. "
Ayağa kalkan Gül'ün koluna yapışmıştı.
" nolursun dur. Bari mezarını görebileyim. "
" Maria mezarı burada değil. Yine de gitmekte ısrarcıysan, bir kaç gün sonra tekrar uğrayacağım, o zaman gidelim olur mu? "
Maria cevap vermeden öylece durmuştu. Lilly, Gül'e kapıya kadar eşlik edip onu uğurlamıştı.
...

Maria Gül tekrar gelene kadar kutuyla, mektuplarla kendini oyalamıştı. Tekrar tekrar okuduğu mektupta boğuluyordu ama okuması gerekiyormuş gibi hissediyordu. Kocası ve kızı ara ara odaya girip kontrol ediyordu. Perdeleri bile açmaya hali olmadığı için sabahtan akşama kadar yatağında uzanıyordu. Bir şeyleri anımsamakta zorlanan hafızası, sürekli eskilere gidiyordu. Cenaze zamanı aldığı ayrılık mektubunu düşünüyordu. Çatı katına kendini kapatmış ve ne olucağını düşünüyordu. Annesine mi destek olmalıydı, Nilüfer'i yanına alıp hayallerinin mi peşinden koşmalıydı?
İkilemde kaldığı zamanda ona hangi yolda gitmesi gerektiğini söyleyen o ayrılık mektubu gelmişti. Maria bu anıyı anımsadıkça daha çok üzülüyordu. Kızının yanında olması gerektiği zamanda kendi dertleri yüzünden mesafe koyması da onu bir hayli üzmüştü. Yatakta dönmekten canı sıkılmıştı. Biraz masaya oturup, bir şeyler çizmek istedi. 60'lı yaşlarda birinin böyle olması normal mi diye düşünmüştü. Alzheimer yüzünden dışarı da çıkamıyordu, okuduğu mektup yüzünden hali de yoktu. Odaklanması gereken bir ailesi varken, gençliğine üzülüp ağladığı için kendine kızıyordu ama o mektuptan sonra hayatına devam da edemiyordu.

Aradan zaman geçmiş Gül söz verdiği gibi Maria'nın yanına gelmişti. Maria zar zor odasından çıkmıştı.
"Hoşgeldin Gül."
"Hoşbuldum, nasılsın?"
"Hala aynıyım, nasıl olabilirim ki? Peki ya sen nasılsın?"
"Buradsn gittiğim günden beri iyi hissettiğim söylenemez. Hazır mısın, yola çıkalım mı?"
"Hazırım, gidelim."
...
Maria ve Gül Türkiye'ye dönmüştü. Mezarlığa giderken bir buket zambak almışlardı. Maria yanında getirdiği kağıdı sıkı sıkı tutuyordu. Yazdığı mektubu oraya bırakırsa Nilüfer okurmuş gibi hissediyordu. Belki biri görür, merak eder ve açıp mezarlığa karşı o mektubu okurdu. Maria bunu yapamayacağını iyi biliyordu. Araba durduğunda indiler. Mezarlığı ararken Maria sıra sıra dizili taşlara baktı. Sadece kabarık toprak birikintisinden fazlasıydı. Bir mezarlık ölülere ait değil, anılara aitti. Ölen kişiler o güzel anıları yaşarken yanında olan kişilerle beraber gömülür. Nilüfer'in mezarı baya tepedeydi. Oraya çıktıklarında Maria mezara dikili  papatya gördü.
"Ama o papatya sevmez ki."
Dedi. Yol boyunca kendini tuttuğu için, birden ağlamaya başlamıştı. Hıçkırarak ve titreyerek ağlıyordu. Bedeni ayakta duramayınca mezarın dibine oturdu. Mezarın tahtasına başını koydu. Vücudu ağrılar içindeydi ama canı acımıyordu.
"Yıllar sonra böyle mi kavuşucaktık."
Dedi ve Gül onun ağlamasına dayanamadı. Sırtını sıvazladı. Maria getirdiği zambakları mezarlığa dikerken, Gül su getirmeye gitmişti. Zambakları diktikten sonra Maria suyun gelmesini bekledi.
Gül suyu getirip döktüğünde Maria, yazdığı notu mezarın başındaki tahtaya iğneyle ve tokayla sıkı bir şekilde sabitlemişti.
"Ben sizi yalnız bırakıyım, aşağıda arabada beklerim."
Gül gittiğinde Maria daha şiddetli ağlamaya başlamıştı.
"Nilüfer çok özledim, keşke burada olsaydın sevgilim. Ben yapayalnız hissediyorum. Kimse bana sarılmıyor, kimse sırtımı sıvazlamıyor. Elbet geçicek diyorlar ama geçmiyor. Kaç yıl geçti, büyüdüm ama hala geçmedi. Sensiz hayat ilerlemiyor. Her şeyi unuttun diyorlar ama her şeyim olan seni unutamadım."
Maria ağlarken histerik bir şekilde titriyordu. Gözleri kapalı bir şekilde mezarın tahtasına sarılmış ağlıyordu. Birden vücudunun üstünde ona sarılıp, sıkıca kavrayan bir ağırlık hissetti. Başta Gül sandı ama vücudunda hissettiği ağırlık ona arkadan sarılmış, sanki saçlarını son bir kez öpüyordu.
"Nilüfer, güzel sevgilim."

Maria'm (GXG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin