Sevgili Maria'm,
Bizim asla son cümlemiz, son vedamız olmadı. Son kez sarıldık lakin isteğimiz dışında gelişti. Aldığımız çiçeği senden sonra bir kere sulama cesaretinde bulundum, senden sonra bize dair yerlere tekrar gidemedim ve senden sonra nefes dahi alamadığım bu ülkeyi bende terk ettim. Dönme ihtimalin vardı ama yine o ihtimale kanıp hayatımı harabe etmek istemedim fakat şimdi soruyorum sana hayallerimizi bizi kandırmak için mi kurdun?
Eve geldim, Bedri'de gelmişti. Salonun ortasında ağlıyordu. Yanına gidip bir şey sormadan ağladım. İkimizde ağladık, sarıldık lakin biliyorduk tesellimiz asla biz olmadık.
" Nilüfer hayatım bitti. "
Neden bile diyemedim çünkü ikimizinde bitmişti. Açmaya korktuğum mektubu tutan elim titriyordu. Bu mektup, çöküp ağladığım merdiven, girişinde bağırdığım daire ve hepsi şahitti ki hayatım bitmişti.
" yine kavga mı ettiniz? "
" evet ettik ama son kavgamızmış Nilüfer, bilmiyordum. "
" noldu, terk mi etti? "
" evet Nilüfer terk etti ama bu sefer dönüşü yok. "
" siz yine barışırsınız deme öyle. "
" öldü. "
Yine kavgadır demiştim ama haklıymış, son kavgalarıymış. Gecesinde kavga etmişler ve Bedri sabah evi terk edeceğini söyleyip, bavulunu doldurmuş. Ayrı yataklarda uyumuşlar ve sabah Bedri karısına veda etmeye gittiğinde kadın intihar etmiş. Bir anlık kırgınlıklar bazen böyle biter, sabah gönlünü almaya vaktin olmaz. Kadın beni öğrenmiş ve ben bunun vicdan azabını senelerce çektim. Geride bıraktığı çocuğa karşı ömür boyu pişmanlık duydum. Bedri'de öyleydi, o da pişmanlık duydu. O günden sonra ne çocuğunun yüzüne bakabildi, ne de bir insan gibi yaşamına devam etti. Ruh gibi sadece görüntüsünü gösterip, odasına çekilirdi. Kendisini alkole vermişti lakin kimse çocuğa nolucak demiyordu.
Bedri aşağıda ağlarken uyuya kalmıştı, ben ise yukarıda bana yazdığın mektubu okuyordum. Aklımda az önce Bedri ile konuştuklarımız, elimde ise yazdığın mektup vardı.Sevgili Nilüfer,
Güzel sevgilim vedamın aniden olduğunu biliyorum lakin ölümlerde aniden oluyor. Son sarılışımızın bana verdiği güç sayesinde şuan daha iyi hissediyorum yoksa inan kendimi kaybederdim. İnsan kendi ölene dek kimse ölmeyecek sanıyor ama hayat bu düşüncenin saçma olduğunu acı tecrübe ile öğretiyor. Yanımda olmadığın halde öyle hissettirdiğin için müteşekkirim. Sana veda edemediğim için çok üzgünüm ama ne halim vardı ne cesaretim. Sana uzun süre mektup yazamayacağımı söylemek istiyorum, çünkü bu zamanda ailemin yanında olup, onlarda teselli bulmak istiyorum. Elbet bir gün döneceğim lakin sana bir zaman veremiyorum. Şimdi vücutlarımız uzak ama kolyeyi görmen, çiçeğimizi sulaman, Şans'ı sevmen, kalbine dokunman bile sana ne kadar yakın olduğumu hatırlatır.Sevgilerle Maria.
Ne zaman döneceğini bile bilmiyordum, içimde hissettiğim bir sızı ve bu sızı için bir sürü sebebim vardı. Aşağı kata inmeden önce yukarıda ağlamıştım. Sana mektup yazmam için bir adres vermiştin lakin ben ne yazarım bilmiyordum.
Aşağı indiğimde Bedri telefonuyla konuşuyordu. Hoparlörde konuştuğu için kulak misafiri olmuştum. Oğlunun konuşmayı bilmediği için çıkardığı sesini duyuyordum ve bu ses bile vicdanımı zorluyordu. Aklıma annemle ettiğimiz kavga, vedan, benim yüzümden biten evlilik geliyordu.
Merdivenlere çökmüş oturuyordum. Telefonu kapattığı gibi tuttuğu hıçkırıklar haykırışlara, gözyaşları sellere dönüşen Bedri'nin yanına gitme cesaretinde bulunamamıştım. Sadece merdivenlerde oturup bakıyordum, düşünüyordum. Bizi düşünüyordum ve sonumuzun olmayacağı gerçeğiyle ilk orada yüzleşmiştim. Bazen ilişkiler uzaktayken düşündürür. Bende düşünüyordum ve kabulleniyordum lakin kabullenmek istemediğim şey ilişkimizin bitişiydi.
Bedri beni fark edince üstüme yürümeye, suçlamaya başlamıştı. Ona da kızamıyordum, hayatının bir parçası gitmişti, çocuğu ortada kalmıştı ve birini suçlaması gerekiyordu. Belkide kendim dışında özellikle bana kötü davranan herkese bu kadar anlayışlı olmasaydım, bu kadar çabuk kandırılmazdım.
" her şey senin yüzünden oldu. Belki, belki de seni öğrenmeseydi bunlar başımıza gelmezdi. Belki de gece gönlünü almalıydım, ondan, bizden, hayatımızdan kaçmamalıydım. Peki ya şimdi ne yapacağım? Peki ya böyle o ne yapmış oldu? Hayır, hayır. Suç ne senin ne de benim, her şeyi bir anda silen onun. Belki de suç benim ama ben yine kaçıyorum, suç ailemin olabilir mi? Herkese iftira atıyorum, herkese kızıyorum. Şu yoldan geçen kediye, köpeğe bile suç atar oldum lakin suç benim, suç bizim ilişkimiz. "
Apar topar ağzından çıkan kelimelerle devrik cümleler kuruyordu. Ne bir anlam yüklüyordum, ne de suçunu itiraf etmesini. Öylece oturmuştum, bencilliğimi hayatımın her zerresinde yansıtıyordum ve ben yine seni düşünüyordum, yazdığın o mektubu, hayatımızı, yazla birlikte bizi terk eden sevgimizi düşünüyordum lakin bazen düşünmekten de kaçıyordum.1 ay geçmişti.
Sen gelmemiştin. Kaç gün mektup için nöbet tuttmuştum ama nafile senden iz yoktu.
Hayatım yine kayıp gidiyordu, Bedri yüzünden vicdan azabı çekiyordum. Ona da bu acımı itelemiyordum, yaşadığı acıyı bile bir bana açmıştı.
Ya senin acın? Yanında bile olamamıştım, oysa ellerini tutmam lazımdı. Boynuna atlamam ve geçti demem lazımdı. Tesellin, yeni ailen olmam lazımdı.
Yıllar geçti ama hala o yazı anımsıyorum. Odamıza vuran o güneşin cıvıl cıvıl ışıklarını, duş almadan önce yorgun halde yatmamızı, akşam süslenip yemek yemeye gitmemizi, hafif esen rüzgarları, balkonda beraber kitap okumamızı, ilk içtiğimde yanımda olmanı, çimenlere uzanıp saatlerce geçmiş hakkında konuşmamızı, yaz yağmurunda ıslanmamızı, beraber aldığımız duşları, sevişmemizi, hazırladığımız o kahvaltıları, yazdığın şiirleri, çizdiğin resimleri, diktiğin elbiseleri, yüzmeyi öğrettiğin günü, deniz gibi mavi gözlerini, beni saran vücudunu, yaz meyvelerini özellikle en sevdiğin meyveyi bile anımsıyorum, özlüyorum.
Bir ay olmuştu Maria, kaçtığın kişi mi olmam lazımdı? Ağladığında göz yaşlarını silmem gerekmez miydi?2 ay geçmişti
Camdan gözlerimi yollara dikiyor, dükkana gidip geliyordum. Bana ayıracak gözyaşın bile kalmamıştı.
Bedri ile kavgalarımız şiddete dönüşmüştü. Annem ona her şeyi anlatmış, benden nefret etmesine sebep olmuştu. O gün Bedri yine dalgın dalgın balkonda sigara içerken beni yanına çağırmış, sohbet etmişti. Belki de o gece balkona çıkıp onunla sohbet etmeseydim aklım bu denli karışmazdı.
" bir kız için mi benden boşanmak istedin? "
" zaten aramızda sevgi yok, kızı bahane etmeyelim. "
" bilmek istiyorum. "
" öyleyse evet, bir kız için. "
Herkes kız olmanı sorguluyordu. Bilmenin ne faydası olucaktı ki? Cinsiyeti öğrenmek sevgiyi değersiz mi kılıyordu?
" Nilüfer boşanmak istemiyorum aksine nikah kıyalım istiyorum. "
" annemin yanına gittiğin ne kadar da belli. "
Gitmek istiyordum fakat sözlerinin acımasızlığı beni adeta yerime geri savurmuştu. Korkularım olmasa belki dediklerini komik bulurdum lakin ben korkak biriyim ve onlar söylemese de her ihtimali düşünüp korkuyorum.
" o sadece bir kız Nilüfer. Sana bir gelecek, bir aile, bir çocuk sunmaz. Sadece hayal kurmanı sağlar. Bak ne zamandır yanında değil. "
" ne saçmalıyorsun? "
" onu beklediğini biliyorum. "
" neden sana vakit ayırdıysam, dinlemek istemiyorum. "
" hayır istediğini biliyorum, bunları zaten sen kendi kendine konuşuyorsun ve birinin söylemesi seni korkutsa da buna ihtiyacın var. Sana iki seçenek sunucam ve bir ay daha vakit vericem. Yine kararın boşanmak olursa asla engel olmam. Hemen önyargılı olma ve dinle. Nilüfer sevgiler biter, görüyorsun ya. Öylece ortada kaldım. Bir gün ilişkiniz bittiğinde ayrılık size de uğradığında ne yapıcaksın? Kim yanında olucak? Sildiğin ailen mi, sırf onun için terk ettiğin ben mi, bir anda gidip geri de bıraktığın arkadaşların, akraban ya da ülken mi? Hiç düşünüp kendini yorma çünkü cevabı biliyorum kimsen. Kimse yanında olmayacak, zaten herkesin karşı olduğu bir ilişki için herkesi karşına almış olucaksın. Şimdi hayallerinden arınıp, gerçek hayata döndüğüne göre sunduğum seçenekleri söylüyorum. İlk sunduğum seçenek evlenmek, Almanya'ya gidip oradaki evime yerleşmek, çocuğuma anne olman ve çocuğumun hep seni annesi bilmesi. İkinci seçeneğim boşanmak ve cicim ayları bitene kadar hayal dünyasında yaşamanız. "3 ay geçmişti
Kolay bir dönem olmadığını biliyordum lakin üç ay bitmişti, düşünüyordum. Hayallerimizden mi kaçıyordun?
Sahile gidiyordum, deniz yine korkutucu geliyordu. Anılarımız bu şehiri yaşanmaz hale getirmişti. Geceleri sensiz kaldığım bu yatakta kabuslar görüyordum. Sabahları ışık alan evin perdelerini çekmiştim. Biliyorum sensizken yaşamdan kaçıyorum, en basit şeylerden bile nefret ediyorum. Fakat kim olsa böyle yapardı Maria.
Üç ayın geçip gitmesi hayatımında gitmesine sebep olmuştu. Belki de bana kızıcaksın, seçeneğin bu olmadığını söyleyeceksin ve ben sana haklı olduğunu söyleyeceğim. Sadece kaçıp gitmek istedim. Bizim aşkımızda hep mesafeler olucaktı, küçücük bir olayın sonu bile aylarca uzak kalmamıza sebep oluyordu. Böyle ilişkilerde kavuşmalar iyi olurken, biz bir daha ne zaman uzak kalıcaz diye düşünürdük.
Belki kötülük yaptığımı düşüneceksin, ayrılık yüzünden bana çok çok kızıcaksın ama ben ilişkimiz için en büyük fedakarlığı yapmıştım. Bir aile istiyordun, ben bunu sana veremezdim. Aile veremediğim gibi huzurlu bir evimizde olmazdı. Hayallerimiz hep iyiydi lakin hayal olarak kalınca iyiydi. İkimizde biliyorduk ki yaşansa böyle olmazdı, kimse bizi kabul etmezdi. Ayrılık yüzünden bana hep kızmışta olabilirsin ama bir kere üzülmen bin kere üzülmenden kurtardı seni.
Karamsar havaya rağmen geçtiğim serin balkonda hava bile etki etmiyordu. Düşüncelerim yüzünden daraldığım vücudumu ateş basmıştı. Elime aldığım ilk kağıt kalemle masanın başına oturmuştum.
Ve o gün, gecenin bir yarısı sana en acımasız vedayı yazmıştım.
Hep yarım yamalak kalan, bir vedası gibi bir başı da olmayan ilişkimize sonunda bir vedayı layık görmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maria'm (GXG)
ChickLit/\__/\ (=•ㅅ•=) (つ♡⊂)∫ U--U Nilüfer'in yıllar sonra ilk aşkına yazdığı mektuplar vardır. 1978'lerde sağ-sol çatışmalarının fazla olduğu zamanda yaşanılan aşk hikayesi.