Sevgili Maria'm,
Azla yetinmeye seninle tanıştıktan sonra alıştım. Bir hafta diye kabul ettiğimiz günler yıllara dönüşmüştü ve her şeyden habersiz ayrılmıştık birbirimizden. Hayatımızın akışına karşı gelseydik, yine de ayrılıklar olur muydu?
Sana son kez sarıldığımı bilmeden tüm vücudunu sarmıştım.
" İçimde kötü bir his var. "
Bana kolyeni vermiştin. Yanımda hissettirmen içindi. Aynı anda evden çıkmıştık. Önce beni kapıya kadar bırakmıştın, sonra evine gitmiştin.
Eve geldiğimde annem ağlıyordu, ona sarılmak istediğimde beni reddetmişti. Bu hareketlerine alışkındım. Salona geçip oturduğumuzda annem konuşmak istiyor fakat lafı açamıyor gibiydi. Biraz öylece sessiz oturmuştuk sonra annem lafa direkt girmişti.
" şu alman kızın seninle kaldığını duymuştum, inkar ettim. O kadar laf söyleyenler oldu, boşverdim lakin bu sözlerin arkası kesilmiyor. Dünde sizi denizde sarmaş dolaş görmüşler. Nilüfer Bedri'ye hiç yanaşmıyorsun, bugüne kadar ağzından bir erkek ismi duymadım. Bu alman kız bir dönem gittiğinde yataklara düşmüştün, ihtimal vermedim lakin şuan düşünmeden edemiyorum. Geçen gün İclal ablan bana gavurların garip adetlerinden bahsetti, inan hiç konduramadım ama artık aklım karışıyor. Bana doğru söyle bu kızla arkadaş mısın? "
Susmuştum, yalan söylemem lazımdı ama kelimeler ağzımdan çıkmıyordu. Öylece oturmuş, gözlerimi yere dikmiştim. Zaten Bedri gelince her şey düzelecekti, hayallerimizi yaşayacaktık bu yüzden saklamaya gerek var mıydı? Annemde ben sustukça hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı fakat ne yalan söyleyerek ne de sırtını sıvazlayarak teselli edesim vardı. Annem dizlerine vurarak, isyan etmeye başlamıştı. Abimin öldüğü gün ağladığı gibi bağıra çağıra ağlıyordu.
" neden Nilüfer, neden bir kere de normal bir çocuk olmadın, neden biz hep seninle uğraştık? "
" benimle mi uğraştınız? Siz abimden bana vakit bile ayırmadınız. "
" seni nankör kaltak, nasıl bu duruma bile abini katarsın? Edepsizliğini oğluma laf atarak savuşturma. "
Annem söylenmeye, evde dolaşmaya, bir yerlere vurmaya başlamıştı, ben ise sakince koltukta oturuyordum. Ağlayasım bile yoktu, pişman bile değildim. Annem yere yığılmıştı, kaldırmaya bile tenezzül etmemiştim. Sinirini alamamış, bana vurmaya başlamıştı. Kendimi savunmak bile istemedim. Kolumu tutup sıkıyor, omzuma vuruyor, saçımı çekiyordu lakin söylediği şeyler daha sinir bozucuydu. Sonunda pes etmişti. Önüme çöküp, dizlerime kafasını koymuştu. Ağlamaya, isyan etmeye devam ediyordu. Bu ilişkide olduğum için mi iki kızın aşkı bana normal geliyordu?
Aradan baya süre geçmişti. Annem hala ağlıyordu. Sonunda ellerimi tutup bana yalvarmıştı.
" Nilüfer güzel kızım nolursun bırak şu saçmalığı, ben konuyu kapatmaya hazırım. Gider o kızla konuşurum, bir daha sana yanaşmaz. Bedri'ye de derim artık gitmesin o ülkeye, burada baban ona işte bulur. Hem sende kocana hasretsindir. Hastaneye de gideriz, iyileşirsiniz. Çocukta yaparsınız, hem çocuk evliliğe iyi gelir. Kimsede öğrenmeden konu kapanır, nolur kızım. Hem kocanda uzakta ya ilgisiz kaldın. O yüzden düştün bu illet hataya, ben seni anladım, affetim de. "
" Anne hata dediğin şey benim aşkım, ne dersen de umrumda değil. Maria'dan vazgeçmem. "
" Nilüfer neler diyorsun annecim, ne aşkı? O bir kız farkında mısın, erkek mi kalmadı memlekette? "
" sorunda bu anne, erkekler umrumda değil. Sevemiyorum, yanaşmıyorum. "
" ne demek sevmiyorum? Sen evlisin farkında mısın? "
" evet, farkındayım. Sizin yüzünüzden olduğununda farkındayım. Ben Bedri'yi severek evlenmedim ama aklın kalmasın boşanıcaz ve Maria ile buradan gidicem. "
" hayır boşanmıcaksın, saçmalama bir kız için evliliğini bozmaya değer mi ya, delirdin mi sen?"
" Anne evliliğimi sen nerden biliyorsun ki, gelip sorduğun mu var? "
" gençsin diye kanın kaynıyor ve bu evlilik sana sıkıcı geliyor ama ben senin annenim iyiliğini düşünüyorum. Bir anlık hevesle evliliğini yıkıp gidiceksin, peki ya sonra, kim sizi böyle kabul eder ki? "
" Anne Bedri evli. Başka ülkeye gitme sebebi iş değil, karısı ve oğlu var. Ayrıca daha ailem kabul etmiyorken kimseden kabul beklemiyorum. "
" yarrabi sen aklıma mukayyet ol, deliricem. Kocanada sahip çıkamadın öyle mi? Sen bir kızla fingirdeşip, ona yanaşmazsan başka kadınlara gider tabi. Rezil ettin, mahvettin hepimizi. "
" ya yok artık bunu da mı benden bildin? "
Daha fazla konuşmadan evden çıkmıştım. Annemse arkamdan bana hakaretler ediyordu. Benim gibi bir evladı olmadığını söylüyordu, hoş ne zaman vardı ki? Aklımda düşüncelerle ilerliyordum. Sana olan sevgimi çevremdeki herkese anlattım. Sevgimin artık içimden taşıcak kadar çok olduğundan, bana en güzel duyguları hissettirdiğinden, yumuşacık sarı saçlarından, okyanus kadar derin, dalgalar kadar şiddetli bakan mavi gözlerinden, kıvrımlı vücudundan, domaninant gözüksende gülünce yumuşacık hissettiren gülüşünden ve sana dair her şeyden bahsettim lakin insanlar senin bir kız olmana takıldı. Başta herkes beni sakince dinleyip, sevgimin naifliginden söz etti ve bana ilişkiler hakkında tavsiye verdiler. İlişki hakkında biraz daha detaya indiklerinde bir erkeğe değilde bir kıza bu duyguları hissettiğimi öğrenince hepsi bunun saçma bir heves oldığundan bahsetti. Sıkıcı hayatımdan kaçmak için aradığım yöntem olduğunu söylediler fakat ben değil miydim bu duygularla dolup taşan, madem bir hevesti neden hepsi ilişkimin naif bir gençlik aşkı olduğundan söz etti?
Aradan 3 gün geçmişti. Seni görmek istiyordum. Daha şimdiden böyleysem bir hafta nasıl dayanıcaktım sensizliğe fakat şuan gençliğime bakıp gülüyorum, o Nilüfer sensiz bir ömür geçireceğini bilseydi bu duruma gülerdi.
Sizin apartmana gelmiştim. Zili çalıyordum, sesleniyordum fakat kimse kapıyı açmıyordu. Annenle bir yere gitmiş olsan, anneannen ve deden evde olurdu. Onlar kesin duyar açardı ama bana küssen kapıyı açmazdın. Yine de kötü düşünmek istemedim ve eve gittim. Yarın yine denerdim, belki gerçekten ailecek bir yere gitmiştiniz. Belkide anneannenler duymamıştır.
Ertesi gün olmuştu yine geldim ve yine cevap yoktu, korkmaya başlamıştım. Akıl almaz düşünceler kafamı kurcalıyordu.
Bir gün daha geçmişti. Sensiz beş gün olmuştu. Hala senden ses seda yoktu. İki gün sonra gelicektin diye öylece oturmuştum. Yapacak bir şeyim yoktu ve bu durum beni daha çok korkutuyordu. Bana verdiğin kolyeyi tutuyordum, içinde bizim fotoğrafımız olan o kolye yanımdaymışsın gibi hissettiriyordu. Bir anda aklıma annemin seninle konuşmaya geldiği düştü, ya yaptıysa böyle bir şey ailen bizi öğrendiyse, birbirimizle görüşemezdik.
Bir hafta bitmişti, nasıl geçirdiğimi ben bile bilmiyorum. Korku, endişe, halsizlik, çok düşünmekle birlikte gelen mide bulantıları, baş ve kalp ağrısıyla geçmişti. Bir olay olunca hemen kötü düşünüyordum, bu yüzden kendime çok kızmıştım lakin hayatımda iyi bir şey olmuyordu ki, özellikle konu aşkım olunca her şey ters gidiyordu. Kader bir kere mutlu ettiyse bin kere üzüyordu.
Yine gelmiştim kapına bir hafta bitmişti artık senin gelmen lazımdı ama bu sefer ben geliyordum. Kapıya vurdum, seslendim. Ses yoktu ama bu sefer üst komşunuz Leyla abla camdan bana bakmıştı.
" kız Nilüfer bekle orada kapıyı açıyorum. "
Dış kapı açılmıştı ve sizin kata çıkmıştım. Annemin geldiğini daha şiddetle düşünmeye başlamıştım. Leyla abla üst kattan yanıma inmişti. Kapının yanındaki dolaptan bir mektup çıkarıp bana verdi. Üstünde ismim yazıyordu.
" geçen seslendim ama beni duymadın. Kadının kocası ölmüş, neleri varsa topladılar taşındılar. Nereye demişti? Dur dilimin ucunda- "
" Almanya mı? "
" he uzun yaşa emi, evet oraya gittiler. Kızları varya Maria mıydı neydi, ismi bir garip kız, bunu sana vermemi istedi. "
" teşekkür ederim Leyla abla. "
" ne demek kuzum. Hadi ben gittim. Annene selamlarımı ilet. "
Merak ediyordum ama daha fazla soru soramıyordum. Gitmiştin, mecburdun ama kapımı çalmadan nasıl gidebilmiştin? Elimde tuttuğum mektupla merdivenlere çöküp oturmuştum. Her şey bitmiş miydi yoksa geri gelir miydin? Kader seni unutmam için önüme engeller koyuyordu, belki de unutmalıydım ama nasıl unuturdum o anıları? Lakin beni böyle bir belirsizlikle bıraktın, varsın olsun, o güzel canın sağolsun bencilliğin zamanı değildi ya, beni mahveden seni teselli edecek bir el uzatamamaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maria'm (GXG)
Genç Kız Edebiyatı/\__/\ (=•ㅅ•=) (つ♡⊂)∫ U--U Nilüfer'in yıllar sonra ilk aşkına yazdığı mektuplar vardır. 1978'lerde sağ-sol çatışmalarının fazla olduğu zamanda yaşanılan aşk hikayesi.