Sevgili Maria'm yıldızım,
Bugün bu mektubu yazarken o günleri tekrar düşünmem gerekti, bir yandan iyi olmuştu çünkü ne kadar çocukça davrandığımı daha iyi fark etmiştim. Bazen sevdiğim kişileri hayatımdan uzaklaştırmak isterdim, çünkü kendimi tanıyordum. Ben aptal hatalara sürekli yenik düşen biriydim. Ailemi sevmediğimi, uzak durmam gerektiğini söylüyorken içten içe affediyordum. Şuanki Nilüfer'e sorsan böyle davranmazdım. Sadece içimi dökmek istemiştim fakat öyle demek gerekli miydi, ama ya onların dedikleri, niye onları konuşmuyorum, niye sadece kendime kızıyorum, çünkü biliyordum. Ailem bana asla adım atmazdı, yine benim çabalamam lazımdı ve onlar adım atmadıkça, ben onları içimde affetmiştim.
6 ay boyunca görmediğim ailemle ilgili haberleri Gül dedikodu arasında verirdi, bilirdi ki ben soramazdım. Abimin tutuklandığını söylemişti. Bu dönemde sağ sol çatışmalarına katılan herkesi gözaltına almışlardı, hatta önlem olsun diye şüphe duyulanlar bile toplanmıştı. Bu yüzden şaşırmamıştım, aksine bu kadar geç olması şaşırtmıştı. Tutuklanmasını bile göz ardı etmiştim. Gül annemin perişan olduğunu söylemişti fakat ben ona karşı acıma duygusu bile hissetmiyordum. Boşver demiştim, kahrolsun. Zaten böyle yaparsa bu azdı bile.
Aradan iki ay daha geçmişti. Bedri Türkiye'ye gelmişti, geldiği gibi odasına çıkıp mektup yazmaya başlamıştı, sonra hazırlanıp annesine gitmişti. Eve geldiğinde uyumuştu. Zaten hep böyleydi fakat yüzü bir düşüktü.
Ertesi gün erkenden uyanıp çıkmıştı. Telaşlı bir hali vardı. Saat sabah 6 gibiydi. Aldırış etmemiştim çünkü bilmediğim bir sebepten dolayı, içim daralmıştı ve gece boyu uyuyamamıştım. Bedri gittikten sonra salonda uyuya kalmıştım. En deliksiz ve rahat uyuduğum uyku olabilirdi. Çok rahattım. İçeri ışık vuruyor ve hafif sıcaklık insanı mayıştırıyordu. Rahat, derin ve huzurlu bir uykunun bile uyandığımda bana faydası olmayacaktı. Ne yapsam elimde patlıyordu.
Uyandığımda baş ucumda Bedri duruyordu, dalmış gibiydi. Bugün ki hali beni korkutmaya başlamıştı.
" Bedri iyi misin? "
" seninle bir şey konuşmam lazım. "
Ben koltukta doğrulmuştum, kapı çalmıştı. Ben açmak istediğimde Bedri otur diyip, kapıyı açmıştı. Gül telaşlı bir halde içeri koşup bana sarılmıştı. Ne olduğunu anlamamıştım, kötü olucak ne yaşanmış olabilirdi ki?
Gül Bedri'ye bakmıştı. Bedri kafasını hayır anlamında sallayınca Gül dibime oturmuştu, Bedri karşımıza oturunca konuşmaya başlamıştı.
" Nilüfer, babamın yanından geliyorum. Böyle şeyler nasıl söylenir, pek bilgim yok. "
Yeni uyandığım için mi, hayatım sıradan ilerlediği için midir, bilmem ama aklıma kötü bir şey gelmiyordu.
" abini hapishanede öldürmüşler. "
Gül bana sarılmıştı fakat ben hareket edemeyecek kadar, algılarımı yitirmiştim. Kalbime hissettiğim bir acı vardı, sanki biri hançer saplamıştı. O ana dair hatırladığım şeyler, kalbime giren ağrı, kesilen nefesim, titreyen ellerim, kendimi tutmama rağmen durmayan göz yaşlarım, kötü bir haber aldığımdan habersiz bir gülümsemem aklımdaydı. O an birileri ağladığımı, isyan ettiğimi görürse nankör der gibi hissediyordum. Olduğum yerde sallanmaya başlamıştım ama bu sallanma istemsiz oluyordu. Hıçkıra hıçkıra ağlamamak için kendimi tutuyordum fakat gözyaşlarım öylece akıp gidiyordu. Dediğim o kadar şey aklıma geldikçe kendime vurmaya, saçlarımı yolmaya başladığımı hatırlıyorum. Tutmaya çalıştığım haykırışlarım boğazımda dizilmişti, su verseler yutamazdım. Bir süre koltukta oturup ağladıktan sonra susmuştum. Cenazeyi görene kadar, sadece abimin ismini duyduğum için ağlamıştım, çünkü ben onun ölümünü bile kabul edememiştim.
" Gül annem beni görmek ister mi, bana sarılmak ister mi, tesellimi kabul eder mi? "
" elbette eder o senin annen. "
" ama ben onlara çok kırıcı konuştum. "
" bunları düşünme olur mu? "
Cenaze olana kadar kendimi odaya kapatmış, düşünmüştüm. Bir insan ölünce akılda iyi kalır, ben abimle iyi anılarımızı hatırlıyordum. Bu yüzden çok vicdan azabı çekiyorum. Kötü hallerini hatırlasam, yine ondan nefret ederdim, hoş şuan en kötüsü de olsa severdim. O gün odada ettiğimiz sohbette sarılmamız aklıma geliyordu, küçükken bisikletimi almaya çalışan çocukları dövdüğü, annem bana kızdı diye anneme kızışı bu küçük olaylar bile iyi hissetmeme sebep oluyordu ve ben iyice hayal gücüme gömülmüştüm. Gittikçe hayal gücümde her şeyin iyi olduğunu fark etmiştim. Kötü olan anıları aklımda romantize ettiğimi, bu yüzden aileme asla kırılmadığımı fark ediyordum.
Cenaze saati gelmişti. Gül ve Bedri'nin ailesi yardım etmek için önden gitmişti.
O gün Bedri odaya gelip hazırlanmam gerektiğini söylemişti. Yataktan kalkıcak halim yoktu. Biraz yatakta oturmak istemiştim. Bedri baş ucuma oturmuştu. Bana bir kağıt uzatmıştı. Titreyen ellerimle, yaz gününde üşüyen vücudumla tutmaya çalıştığım kağıdı açmıştım, açmak mı iyiydi yoksa okumamak mı, bilemiyorum. Belki kötü bilsem bu kadar üzülmezdim. Belki herkesi kendimce affetmesem, kin tutsam böyle olmazdı fakat hayatımdan komple çıkmış birini Kötü hatırlamak istemem.
" babam sana vermemi tembihledi. İster gelince oku, ister şimdi. Ben salonda seni bekleyeceğim. Bir şey olursa seslen. "
Zaten kendimi yıpratmıştım, daha ne olabilir ki, diyip okumuştum. Keşke bu hataya düşmeseydim.Sevgili kardeşim,
Bir abi olarak asla sorumluluklarımı yerine getirmedim, bunun için özür dilerim. Sevgi göstermeyi bilmem, sadece içimde yaşarım, arada şakalar yapar, çok nadir sevgi sözcükleri söylerim ve seni kıranlara kızarım benim abilik anlayışım budur. Sanma ki aileme hiç kızmadım, çok kızdım. Evlilik için bana kızabilirsin ki, kızmıştın, haklıydın. Ailem senin için yaşlı birini bulmuştu, ben ise Bedri olsun diye direttim, çünkü Bedri'den sana zarar gelmez. Seni korumak için attığım adım bile tehlikeli olabilir, özür dilerim ve sen yine de beni affeder misin?
Son zamanlarda senin için çok korkmuştum. Yataktan bile çıkmıyordun, umarım şuan iyisindir. Ölümümü hissediyordum, bu yüzden yazdıklarım, ölünce sana verilsin istiyorum. Şuan okuyorsan sakın ağlama. Zaten benim gibi birini toprak bile kabul etmez. Abicim sen beni örnek alma, abimizi örnek al. Bir yeğen doğur, sakın ismimi verme. Senin üstünde bir gram hakkım yok, günahım var.
Burada eskileri düşünmeye bol bol vaktim oldu. Hatırlar mısın, babam bize hediye ne istersiniz dediğinde sen bez bebek istemiştin, ben ise kırmızı kamyon istemiştim ama senin aklın kamyonda kalmıştı. İnat etmiştim, vermemiştim. Ne aptal bir abiymişim, senin olsun Nilüfer, şuan istesen sana her şeyimi feda ederim abicim. Üzgünüm ben aptallık ettim. Bir kamyon için bile seni kırdım.
O gün çaya geldiğimizde sana bakmaya yüzüm bile yoktu. Sanma ki küstüm, asla. Ailem sana küstüğü için onlara çok kızdım. Umarım ölümüm sizin aranızı düzeltir, umarım annem hak ettiğin değeri bana değil de sana verir. Sen çok saf ve masumsun, hak ettiği değeri görmeyen bir sanatsın. Sen benim en değerlimsin. Sevdiğin abin olamadım fakat ben abimden daha çok seni sevdim. Söylediğin ya da yaptığın bir hata varsa sakın pişmanlık duyma, bil ki seni affettim. Sana kırılmadım, kendime kızdım. Sana neler yaşattığımı biliyordum. Sırf öldüğüm için beni affetme, eğer içinden gelmiyorsa affetme, inan hiç kırılmam. Sahte bir affediş, her şeyi daha berbat eder, beni daha çok üzer. Umarım hep sağlıklı ve iyi bir ömür sürdürürsün. Yeğenim olursa da benim yerimede sev.Seni çok seven abin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maria'm (GXG)
ChickLit/\__/\ (=•ㅅ•=) (つ♡⊂)∫ U--U Nilüfer'in yıllar sonra ilk aşkına yazdığı mektuplar vardır. 1978'lerde sağ-sol çatışmalarının fazla olduğu zamanda yaşanılan aşk hikayesi.