13 2 0
                                    

Sevgili Maria'm kalbim,
Müzikler anılara götürür, insanlar ise anıları oluşturur. Nefret dibe çeker, sevgi kurtarır. Aile kişiliği oluşturur, gençlik ise olgunluğu öğretir.
Bir çift el gömedebilir, çekip kurtaradabilir. Hayat bilinmezlikle dolu bir karmaşadır, karmaşa ise mücadeledir.
Hayatımın gerçeklerini esirgediğim için pişmanlık duyuyordum fakat ellerini daha fazla tutabilmek için yaptığımı bilmeni istiyorum. Gözünde kötü olmamaya çaba gösterirken, beyaz yalan diye önüne sunduğum hatalarımla beni nasıl iyi bilebilirdin ki?
Gelmenin üstünden iki ay geçmişti. Bazı günler yanına geliyor, çoğu zaman da evde takılıyordum. Dikkat çekmemek için yanına gelemediğim günler seni çok özlüyordum. Sonuçta yalan sadece söylenmez, kurgulanırda. Yanında olamayacağım için üzgündüm. Günün hızlı bitmesi için kendimi oyalıyordum fakat zaman hiç geçmiyordu. Öğlen 1 gibi uyandığım günde, dikkatim dağılsın diye bin tane iş yapmıştım ama ne yazık ki saat anca 3 olmuştu. Tüm gün müzik dinler, uzanırım diyordum ama o gün, unuttuğum şeyleri tekrardan bana hatırlatmak için yaşanmış gibiydi.

Plak takmış, uzanıyordum. Belki uyursam gün geçer diye düşünmüştüm. Ben böyle düşünüp, uyumaya çalışırken, zil çalmıştı. İçimde hissettiğim bir korku beni adeta sarsmıştı. Belki Bedri'dir demiştim fakat bir yanımda ya öğrenip, kapıma dayandıysan diye düşünüyordu. Ürkek ve çekingen adımlarımla, titreyen ellerimle açmıştım kapıyı fakat kapıda ne sen ne de Bedri vardı. Tanımadığım sulu ve şişmiş gözleriyle bir kız duruyordu. O kadar alımlı bakımlıydı ki, tarzından bile zengin bir ailenin kızı olduğu belli oluyordu. Açıkcası onun bu bakımlı halini görünce, kendimden utanmıştım. Üstüne giydiği kürkün ağırlığını bile kaldırabilecek bir asaleti vardı. Asıl merak ettiğim, böyle asil ve bakımlı bir kadının, sulu gözlerle kapımda ne işi vardı, beni nereden tanıyordu?
" Nilüfer siz misiniz? "
" evet benim de, siz kimsiniz? "
" ben Hilal sizinle konuşmak istediğim konular var da, müsait misiniz? "
" kusura bakmayın şaşkınlıktan içeri davet etmedim, buyurun içeri geçin. "
" ne kusuru? Asıl siz kusura bakmayın, çat kapı geldim. "
Kız salona geçtiği an şarkıyı kapatmıştım. Hayatımda hiç görmediğim bir kızın benimle konuşacağı konu ne olabilirdi diye düşünmüştüm. Karşısına oturduğum an hıçkırıklarla konuşmaya başlamıştı.
" ben elimde son yazdığı mektupla, insanlara sora sora bir başıma buralara geldim. Beni unutmasından korktum, içimde hissettiğim tüm duygularla gururumu bastırıp geldim. Belki hala bir şansımız vardır dedim, geldim. Şimdi sana yalvarıyorum bizi bir araya getir. "
Resmen dizlerime kadar eğilip, utanmasa ayaklarıma kapanacak kadının neden bahsettiğini anlamamıştım. Bedri'nin karısı olma ihtimali çok düşük olduğu için yanlış mı geldi diye düşünmüştüm. Doğru geldiyse de kimin için gelmiş olabilirdi ki? Benim tanıdığım tek tük insan vardı, o insanlarla da bu kadının işi neydi?
" eğer yardım edebileceksem hiç düşünmeden sevdana yardım ederim lakin kimden bahsettiğinizi anlamadım. İsmi neydi? "
" Mustafa "
Duyduğum isimle içimden bir parça kopmuş gibi oldu. Gözlerim dolmuştu, aklım geçmişe dönmüştü. Ben karşımda tir tir titreyen, gözyaşlarını tutamayan kıza nasıl olur da abim öldü derdim? Bunu daha kendime söyleyemiyorken, ona nasıl söylerdim?
Ağladığımı görünce yanıma gelip sırtımı sıvazlamaya başlamıştı, oysa bunu ben yapmalıydım.
" saçma bir şey dediysem hatamı mazur görün. "
Kız defalarca özür dileyip, ağlama sebebimi sormuştu. Gözyaşlarımı durdurabilsem de dilim varmıyordu.
Bir yanım bilmemesine, bir yanımda unutmuş olduğum durumu tekrar hatırlamama üzülüyordu. Hatırlamadığım, artık alıştığım durumun abimin ölümü olmasına da ayrı içerlenmiştim. Kızla yan yana oturmuştuk, neredeyse yarım saat öyle kalmıştık. Artık anlatmam gerektiğini fark etmiştim fakat dilim varmıyordu.
" isminiz Hilal miydi? "
" evet. "
" anlatsana nasıl tanıştınız? "
Derin bir nefes alıp, sanki az önce hüngür hüngür ağlamamış gibi gülümseyip, anlatmaya başlamıştı. Anıları anlatırken tekrar yaşamış gibi hissetmenin verdiği mutluluğu yüzünde görüyordum.
" babamın iş yerinde çalışıyordu. Aslında babamın iş yerine pek gitmem lakin kaderin işi işte, o gün nedense gidesim gelmişti. Abini ilk o gün gördüm. Göz göze geldik, işte bu adam dedim, hayalimdeki kişi bu kişiydi. Daha sık gitmeye başladım ve abin sonunda adım attı. Başlarda pek anlaşamadık. Kıskançtı, zıtlaşıyordu bu yüzden sürekli küsüyorduk. Arada bana mektup yazardı, arada kapıma gelir özür dilerdi fakat işler son kavgamızda değişmişti. Barışmak için yanına gitmiştim ki, o çoktan gitmişti. Bir mektupla beni öylece bıraktı. Adresi yoktu, elimde avucumda ona dair bir şey yoktu. Çok üzüldüm diye babama durumu açtım, kızdı fakat yardım etti. Ona mektuplar yazdım, bir süre mektuplaştık. Bir mektubunda sağ sol davalarına girdiğinden başının belada olduğundan söz etti. Babam bir gün gizlice odama sızıp, bu mektubu okumuştu. Bana çok kızdı, bir daha mektup yazmamam için beni tembihledi. Dayanamadım çok özledim, bir adresle yollara düştüm. Ailemi bile sildim, buralara geldim. Nolur bana evlenmediğini söyle. "
Her şeyini geri de bırakmıştı. Belki de ona değer veren ailesini, arkadaşlarını, şehrini bırakıp sadece sevdanın peşine düşmüştü. Evlenmemiş olduğunu duymak isterken, daha beterini duyacaktı.
" bak Hilal ne kadar zor da olsa, sana karşı dürüst olucam. Keşke sana iyi şeyler söyleyebilsem, emin ol bu beni de çok mutlu ederdi fakat abim burda değil. "
Söylemeye bir türlü dilim varmıyordu. Direkt gerçeği söyleyebilmek varken, dilim varmadığı için uzatıyordum.
" nolur Nilüfer bana nerede olduğunu söyle. Onun için hayatımdaki herkesi sildim, ona yer ayırdım. Nolur o yeri dolduracak bir teselli ver. "
" Hilal, abim vefat edeli bir yıl oldu. "
Daha fazla ümitlenmesin diye hemen ağzımdan çıkı vermişti fakat keşke öyle yapmasaydım. Hilal bir süre hareketsiz kaldı, duyduklarını sindirmeye çalışıyordu. Sırtını sıvazlamaya bile çekindim. Nedense suçlu hissediyordum, sanki abimin ölümüne ben sebep olmuşum gibi bir pişmanlık, vicdan azabı vücudumu sarsmıştı.
" Hilal iyi misin? "
" ama o iyiydi, o buraya gelirken iyiydi. Nasıl öldü? Söyle Nilüfer lütfen. "
" çatışmalar yüzünden hapise girmişti. İçeri de öldürülmüş. "
" ona sürekli kızdım, sürekli yapma dedim. Bir gün sonunu getireceğini biliyordum ama buraya ne ümitle gelmiştim. Onun için her şeyimi geri de bırakmıştım, oysa o da beni bırakmış. Sevdası için hiç çabalamadan, ona dolu dolu sarılmadan gitmiş olamaz. "
İsyanı, tüm hüznüyle beraber akıp gitmişti. Sadece oturup sırtını sıvazlamıştım.
Son bir vedası olmayan sevda bitmiş olabilir miydi? Yoksa bu bir başlangıç mıydı? Ölüm sevdayı bitirir miydi, başlatır mıydı? Kişinin içinde bitirmeye hazır olduğu sevdayı, anılar tekrar harlar. Anıları da sarsıcı bir tecrübe hatırlatır. İnsan, insana değil, insanın hissettirdiği o hislere, sevdayı öğrenmeye, sevilmeyi sevmeye hazırdır. Bir ümitle, hevesle geldiği yolları, yitirdiği hayallerle dönücekti. Sevda umudu filizlendirebilir de, kurutabilir de. Bilinmezlikle dolu  sevdada iki seçenek vardı fakat kader hep kötü olanı seçerdi. Sevda ne kadar acımasız, bir kere iyi duygular yaşattı diye, bunun ızdırabını bu denli yaşatmak olur mu? Toyluğun getirdiği o tecrübesizliklerimden arınmıştım, çünkü sevdanın ızdırap çektiren, gaddar yönü karşımdaydı ve anlamıştım, sevda asla iyi bir şey değildi, biz sevmek, sevilmek için sevdayı romantize ediyorduk.

Maria'm (GXG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin