Bölüm 3

8K 38 13
                                    

O cuma gecesi otoparktaki ayaküstü görüşmeden sonra işler çok hızlı ilerlemişti. Pazartesi öğlen birlikte yemeğe çıkmış, yakındaki kebapçıya gitmişlerdi. Can'ın ufku pek geniş değildi. Bengi'ye "Kebap yer misin?" diye bile sormayı akıl edememişti. Bengi kebabı da kebapçıları da hiç sevmezdi çünkü dışarıda yemek deyince kocası Cem'in de tek aklına gelen kebapçılar olurdu.

Bengi ses etmedi. Tavuk şişini sakince yedi ve Can'la güzel bir saat geçirmenin keyfini çıkardı. Ertesi akşam iş çıkışı kahve içmeye gitmişlerdi. Sonraki akşam yine kahvecideydiler. Ardından Bengi Can'ı öğlen yemeğine davet etmiş ve yakındaki AVM'nin içindeki güzel bir Kafe'ye götürmüştü. Bugün de bu dağ başındaki parkta, sosyal tesiste oturuyorlardı.

"Daha önce boşanacağını bilmediğime inanamıyorum." Can duyduğu bilgi karşısında çok şaşırmıştı.

İstanbul'a, Ataşehir'e tepeden bakan, ağaçlar arasında, yemyeşil bir parkta belediyenin sosyal tesislerindeydiler. Çaylarını yudumlarken, görkemli manzaraya pek bakmadan, gözleri birbirlerinin gözlerinin içinde sohbet ediyorlardı.

"Ben de inanamıyorum, ama olacak. Boşanıyoruz.. Ayrıca senin bunu umursadığını da sanmıyordum," diye omuz silkti Bengi.

"Umursamam mı? Sırf evli olduğun için böyle çekingen davrandım. Bu yüzden asla flört etmedim. Mesafeli de görünmüş olabilirim. Sadece kendim gibi davranmaya çalışıyordum. Sorun şu ki, çok umurumdaydın."

Bir an bakıştılar. Bengi yalan çukuruna iyice gömüldüğünü hissetti ama durmak istemiyordu, çünkü her şey çok yolunda gitmiş ve işler umduğundan daha hızlı ilerlemişti.

"Hiç bilmiyordum Can."

"Mesele de buydu. Evli bir kadınla ilişkiye giremezdim."

"Yasal olarak hâlâ evliyim biliyorsun."

"Evet ama durum farklı. Tekrar bir araya gelmeyi planlamıyorsunuz, değil mi?"

"Tanrım hayır! Boşanma davasının sonuçlanmasını bekliyorum."

"İşte bu, durumu farklı kılıyor. Ayrıca, bu seninle bir şansım olabileceği anlamına da geliyor."

Bengi yumuşak bir sesle cevap verdi. "Benimle kesinlikle bir şansın var." Ve onun küçük yuvarlak plastik masanın üzerinde, boş çay bardağını yanında duran elini tuttu. Can kocaman, kemikli elinin üzerinde Bengi'nin minik, yumuşacık elini hissedince bir tuhaf oldu, bedeni aşk ateşi ile sarsıldı.

"Peki, şimdi ne olacak?"

"Seni evime davet ederdim ama biliyorsun..." Bengi yalanda sınır tanımıyordu. Hangi eve davet edecekti? Daha fazla saçmalamamak için dilini ısırdı.

Can, Bengi'nin yüzüne kaymış gevşek bir saç parçasını kulağının arkasına itti. Bengi biliyordu, ne kadar isteseler de buluşup sevişmeleri kolay değildi. Bu olaya böyle kontrolsüz dalmasının bir nedeni de buydu. Can'la konuşup eğlenmek, bol bol dertleşmek, böyle flört etmek hoşuna gidiyordu ama o sadece kocasıyla sevişmek istiyordu.

Aslında Can'ın da böyle bir talebi yoktu. Bu sözleri de kadın duymak ister diye ediyordu. Ona bu buluşmalar, sohbetler yetiyordu ama boşanma aşamasına gelmiş bir kadına yetmeyeceğini bildiği için konuşuyor, vaatler veriyordu. Bengi "Gel sevişelim!" dese kadının evine gitmemek için binbir bahane uydururdu.

Bengi, Can'ın kendisine bu kadar ilgi duyması karşısında hâlâ şoktaydı ama bunun her dakikasından keyif alıyordu. Olayların nereye gittiğine dair hiçbir fikri yoktu ve düşünmek de istemiyordu. "Bu işin sonu ne olacak?" diye zihninin olasılıklarla uğraşmasına izin vermiyordu. Sonunda iyi vakit geçirmeyi hak ediyordu, değil mi?

Dörtlü İlişki (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin