#1

301 20 15
                                    


31.01.24

Ve gün gelir asla sevilmezsin.

Kumral saçları gözlerine giren adam defterine yazdığı son cümleyi iç geçirerek bir kez daha okudu. Bunca zamandır hissettiği tek şey buydu. Gün gelirdi, gün geçerdi ama o asla sevilmezdi. Bu his hiçbir zaman terk etmemişti bedenini ve terk edecek gibi de hissetmiyordu. Böyle hissetmekten gurur duymuyordu ama kendisinin tam aksi birine delice tutulduğu yağmurlu bir gecede içine ekilen bu hissin tohumlarını söküp atamadığından büyütmek zorunda kalıyordu.

Sevilmediği her gün için aynada kendisinde bir kusur daha buluyor, her gün daha da çirkin geliyordu kendi gözünde sureti. İnsan sevilmek istediği kişi tarafından sevilmediğinde öyle acınası oluyordu ki kumral saçlı genç, Jimin, gün geçtikçe kendinden nefret eder hale geliyordu.

Ailesinden istediği sevgiyi alamamıştı, arkadaşlarından alamamıştı ve ümitsizce son bir kez de Yoongi'ye ayak dirediğinde, tekrar istediği şeyi bulamamıştı ve ne yapacağını bilemiyordu artık.

Annesini çok severdi, babasını çok severdi fakat verdiği sevginin yarısını bile alamamıştı onlardan. Daha da beteri sevgi adı altında yıllarca manipüle edilmiş, hayır dediği ilk seferde de abisinin aksine kapı dışarı edilivermişti. Sanki her zaman bir fazlalıkmış gibi kolayca yapmıştı bunu ailesi.

En yakın arkadaşı Taehyung'un hiçbir zaman en yakını olamamıştı. Kendi kendine, karaya vuran bir balık gibi çırpınıp durmaktan yorulmuştu ve Taehyung ile olan arkadaşlığını sonlandırmasının sebebi de buydu. Sanki artık katlanamıyordu insanlara. İnsanlara olduğu kadar kendine de.

Bir noktada yalnızlık keyifliydi. Jimin'i yerli yersiz bir yerlere davet eden birileri yoktu, kimse ona odasını toplamasını söylemiyordu veya eve kaçta geldiği ile ilgilenmiyordu. Jimin en başta bunun iyi bir şey olduğunu düşünmüştü fakat yavaş yavaş tükendiğini fark ettiğinde yalnızlığın ona eskisi kadar keyif vermediğini de anlamıştı.

Düşüyorum en dibe geceleri

Yalnızken yemek yemek zordu, film izlemek sıkıcıydı ve elinde uyumaktan veya balkonda oturarak mahalleyi izlemekten daha fazla tutunabileceği hiçbir seçeneğe sahip değildi.

Yine balkonda oturduğu bir gece görmüştü zaten içinde kalan son heves kırıntılarını hareketlendiren o insanı. Uzun zamandır komşusu olduğunu bildiği Yoongi'nin uzattığı saçları ile sırılsıklam bir halde, elinde bir kedi yavrusu ile koşuşunu görmüştü ve Jimin heyecanlandığını hissetmişti.

Bir daha asla istemem dediği o şeyi istemişti, Yoongi'nin kendisini çok sevmesini istemişti. Onu çok sevmeyi ve çok sevilmeyi dilemişti fakat Yoongi ile iletişime geçmeye çalıştığı her seferde Yoongi'ye yaklaşmak şöyle dursun aralarındaki o boşlukta bir adım bile atamamıştı.

Vazgeçmişti sonra da. Marketten aldığı kekleri sanki kendisi yapıyormuş gibi Yoongi'nin kapısına götürmekten, sabah işe giderken Yoongi'ye rast gelmeye çalışmaktan ve tekrar ümit etmekten vazgeçmişti. Yoongi'nin kendisi ile bir gram bile ilgilenmediğini kabullenmek zor olmuştu fakat alışık olmadığı bir duygu değildi.

Birkaç gece ağlamıştı, Yoongi'yi düşünmüştü ve sonunda vazgeçmişti işte. Buna bir son verebileceğini düşünmüyordu Jimin. Belli ki Tanrı onu bununla sınıyordu ve Jimin de bulunduğu bu akıntıda kollarını açarak sürüklenmekten başka bir şey yapmıyordu.

Hesap sormak istemiyordu, birilerine kendisini sevdirmek ve insanların etrafında pervane olarak tekrar etrafa saçılmak istemiyordu.

"Yağmur yağıyor." Soğuk balkona Jimin'in fısıltısı yayıldı. Evin içinde sık sık konuşurdu yoksa konuşmayı unutacağından endişe ediyordu. Balkonuna geçen yıl taktırdığı camlar buğulanmıştı ve sadece sokak lambasının etrafa yayılan sarı ışığı seçiliyordu.

limerence | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin