25.03.24
"Birkaç gece, sonra gideceğim."
Jimin elinde büyük sayılabilecek bir çantayla birlikte evine adımlayan abisinin üzerinden gözlerini ayırmadı. Onu onaylamamıştı fakat abisinin, kendisinin onayına ihtiyacı olmadığını ve istediği şey bu eve girmek ise eninde sonunda gireceğini biliyordu.
Bu her zaman böyleydi. Abisinin yapmak isteyip de yapmadığı, yapamadığı hiçbir şey yoktu ve ucu bucağı olmayan istekleri Jimin'i hep korkutmuştu. Şimdi neden buraya geldiğini düşünürken korktuğu gibi.
"Annemle mi tartıştın? Ya da babamla? Ne bu çanta?" Oturma odasının kenarına bırakılmış çantayı ayağı ile yokladı Jimin. Aslında içinden geçen tek şey, hemen şimdi o çantayı ve orada Yoongi'yi görmeye alıştığı koltuğunda oturan abisini kapının önüne koymaktı fakat bir şekilde vicdanı buna el vermedi.
Annesinin sesi kafasının içinde bir yerlerde abisinin büyük olduğunu, abisi için susması gerektiğini ve eğer abisi istiyorsa elinden gelen her şeyi yapmasını fısıldıyordu.
"Yok." Elbette tartışmamıştı çünkü o Jimin değildi. Belki bağırıp çağırmıştı, belki evin bütün huzurunu kaçırmıştı fakat evlat diyip annesinin de babasının da bağrına basılmıştı, Jimin'in aksine.
"Ne o zaman bu? Neden burada kalıyorsun?" Bir kez daha ayağı ile çantayı dürttü Jimin. Sesindeki soğukluğa engel olamıyordu, engel olamadığı gibi abisine bakışlarıyla onu burada istemediğini de belli ediyordu lakin Park hajun tüm bunları umursuyormuş gibi gözükmüyordu.
"Bak, başım ciddi manada belada tamam mı? Bir süre ortalardan kaybolmam lazım. Çok kalmayacağım zaten evinde, biraz idare et."
Bundan yedi yıl öncesini hatırladı Jimin. Abisinin kumar borcu yüzünden evlerine kadar dayanan birkaç adamı hatırladı. Annesinin bütün bileziklerini bozdurmasını, bir de Jimin'in zar zor biriktirdiği üç kuruşluk bursuna el koyarak abisinin borcunu ödediği zamanları hatırladı.
Ve hissettiğim tüm korkular kulağına fısıldayacak
O gün bir kez daha nefret etmişti o evde olmaktan ve şimdi abisi buraya gelerek burayı da nefret ettiği bir şey haline getiriyordu.
"Annem halletmeyecek miydi? O kadar mı borca girdin?"
Ayaklarını koltuğa boylu boyunca uzattı hajun. Kardeşinin evine en son ne zaman gelmişti? İlk taşındığı zaman mıydı? Pek hatırlayamadı fakat dün gece evlerine yakın bir sokağın köşesinde belki de öldürülmekten son anda kurtulduğunda aklına buradan başka bir yer gelmemişti.
Birkaç gün uzaklaşsa, ortalarda dolanmasa kapanırdı bu mevzu da.
"Yemeğin var mı? Açım ben." Sinir park Jimin'i baştan ayağa kadar titretti.
"Yok yemek falan! Konuşsana! Ne kadar borcun var da yine kaçıyorsun?"
Abisi ona öyle baktığında Jimin pişman olur gibi oldu. İçindeki nefrete, kine rağmen abisiydi koltuğunda oturan kişi. Ona bir şey olacak olsa Jimin içinde binbir parçaya ayrılırdı.
Çok iyi bir örnek değildi belki ama Jimin'in onunla güzel zamanları geçmişti. Çocukluğuna ait anılardı bunlar. Bir zamanlar abisini gerçekten çok sevmişti. Onun sevgisini hissetmişti. Büyümek miydi onları birbirinden koparan şey yoksa abisinin, ailesinin tutumları mıydı emin değildi Jimin. Gerçi kumar batağında yüzen bir adamla da bir daha samimi olmak ister miydi bilmiyordu.
"Dolapta bir şeyler var, açsan ısıt ye." Daha da bir şey sormadı.
Jimin'in yüz hatlarına oldukça benzer yüz hatları ile hajun dolaptan aldığı yemekleri ısıtıp tek başına yedi. Jimin kendi odasına çekilmişti. Onu kontrol edip etmemek arasında kararsızca salonun ortasında durduğu sırada zil çaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
limerence | yoonmin
Fanfiction|tamamlandı| istemsiz, coşkulu, yoğun duygusal uyarılma