#8

143 20 69
                                    

04.05.24

"Kimse bana sevmenin böyle acı verici
bir eylem olduğundan bahsetmemişti" diye mırıldandı genç oğlan aynadaki yansımasına bakarken.

Henüz yirmi yedi yaşındaydı fakat gözlerinde, alnında birikmiş kırışıklıklar, yorgun çehresini daha da beter bir hale sokuyordu. Baygın bakışları her an pes edebilirim diye bağırırken genç oğlanın tek yapabildiği elindeki kapatıcıyla beğenmediği yüzünde bir o yana bir bu yana fırça geçmekti.

Akşam alacağı sahnenin son provasını az önce odasında avazı çıktığı kadar bağırırken yapmıştı fakat eksik hissediyordu.

Konu vokali değildi, konu kazandığı para değildi, konu sadece yeni gelen gitaristti. Jungkook kafasında hâlâ boşalmış o sandalyenin yerini dolduramamıştı, tıpkısının aynısı olsa da gitarlar aynı sesi vermiyor gibiydi ve kendisini berbat hissettiğini açıkça fark ediyordu.

Şu aralar bir kapana sıkışmış gibiydi.

Derimin altında bir kıymık, dolanır dolanır tenimi

Bir yanda annesi, bir yanda kardeşi, öbür yanda doğru düzgün kuramadığı arkadaşlıkları ve artık evine hiç uğramayan Yoongi vardı.

Sevdiği birini kaybetmenin ağırlığı ile yüzleşmiş gibi hissediyordu.

Annesi için alışveriş yapan Yoongi, kardeşine oyuncaklar alan Yoongi artık yoktu sanki. Aralarındaki kopmak üzere olan aşınmış ip artık yerinde değil gibiydi.

"Oğlum, gelirken biraz çilek alır mısın  Junghyun dünden beri sayıklayıp duruyor." Annesinin tekerlekli sandalyesi ile kapısının dibine gelmesine alışkındı Jungkook. Gerçi bu aralar bu durum bile sinirini bozuyor gibiydi.

Babası, annesi tekerlekli sandalyeye düştüğünde terk etmişti evi. Nerede, kiminle, ne yapıyor? Uzun bir süre haber alamamışlardı ve biliyorlardı. Onun artık geri gelmeyeceğini biliyorlardı ve evin en büyük erkeği olarak Jungkook bir şekilde bütün yükümlülüğü sırtlanmak istemişti.

İstemişti çünkü lisedeki bir erkek çocuğunun içinde barındırdığı gurur ve özgüven ile bunu yapabileceğini düşünmüştü.

Yaptığı sayısız meslek vardı. Garsonluk yapmıştı, çok iyi olduğu matematikten özel ders vermişti küçük çocuklara, kuryelik yapmıştı ve bir şekilde evi geçindirmeye; o zamanlar bebek olan kardeşinin ve tekerlekli sandalye üzerinde duran annesinin bütün ihtiyaçlarına koşmaya çalışmıştı. İyi de idare ettiriyordu fakat bunun kendisini nasıl da yıprattığını yeni yeni fark ediyordu. On yıldır düşünmediği şeyi şimdi düşünmeye başlıyordu ve bunda içinde bulunduğu kötü ruh halinin de etkisi vardı.

Liseyi yeni bitirmiş bir çocuğun evini geçindirebiliyor olması büyük bir irade istiyordu. Eninde sonunda o da çocuktu çünkü. Annesinin ya da babasının eline harçlık tutuşturması gereken yaştaydı. Kız ya da erkek arkadaşları ile doyasıya eğlenmesi, vakit geçirmesi gereken yaştaydı fakat Jungkook kendisini feda eden isim olmuştu.

Fedakar davranmış ve gençliğini, şimdi de yirmili yaşlarını ailesine feda etmişti.

Birileri bağır çağır aklımda, hiçbir şeyi duymuyorum

Üniversiteye gidememişti, hayatını sadece birilerinin ihtiyaçlarını karşılamak üzerine harcamıştı. Giden yaşları geri gelmeyecekti ve Jungkook bunun kendisini mutsuz ettiğini şimdi şimdi anlıyordu.

"Alamam, geç çıkıyorum zaten. Çileksiz de yaşayabilir." Söylediği anda pişman olacağını bilse de asabi bir şekilde cevap verdikten sonra elindeki fırça ile yüzüne biraz daha kapatıcı yedirmeye devam etti Jungkook. Gözleri çoktan dolmuştu.

limerence | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin