28.02.24"Pişt! Park Jimin! Jimin!" Jimin apartman kapısına ulaşmak için minik ara yolda karşıdan karşıya geçmek üzereyken tınısını ezbere bildiği sesi duydu. Ses apartmandan, Yoongi'nin balkonundan geliyordu ve bu ilk başta utanç verici gibi gözükse de Jimin kendisine seslenen Yoongi ile göz göze geldiğinde bunu düşünmeyi bıraktı. "Neden telefonunu açmıyorsun!?" Neredeyse bütün mahalle Yoongi'yi işitiyordu fakat Yoongi'nin bundan herhangi bir çekincesi varmış gibi gözükmüyordu.
Telefonunu kontrol etmek için elini cebine attı kumral saçlı. Telefon hiç çalmamıştı bile ve bunun sebebinin biten şarjı olduğunu fark ettiğinde mesafeden dolayı göremeyeceğini düşünemeden kapalı ekranını kaldırarak Yoongi'ye göstertmeye çalıştı.
Yoongi neden bu saatte evdeydi ki? Gündüzleri kafede oluyordu ve haftanın üç günü de pubda çalıyordu. Bu saatte kafeden ancak yeni çıkıyor olması gerekirdi ki üstünde gözüken eşofmanlarla hiç de öyleymiş gibi gözükmüyordu.
"Buraya gel çabuk, yardıma ihtiyacım var!"
Jimin hızlı adımlarla apatmandaki merdivenleri çıktı. Asansörden korkuyordu ve sekizinci kattaki evine her gün merdiven ile çıkıyordu. Bu günlük kendi evini es geçerek bir kat daha çıktığında Yoongi'yi kapıda bekler vaziyette buldu.
Elinde siyah bir gömlek tutuyordu ve yüzünde sıkıntılı bir ifade vardı.
"Park Jimin lütfen kurtar beni."
Yoongi kendisini alelacele salona götürüp koltuğa oturttuğunda oldukça sevimliydi ve Jimin bu sebeple gülümsemeden duramıyordu fakat eline tutuşturulan ve az önce Yoongi'nin tuttuğu gömlek, bir de önünde iğne iplik ile kalakaldığında gülümsemesi soldu.
Açıkçası dikiş dikmekten nefret ediyordu fakat her akşam eve dönme sebebi Yoongi olmuşken bunu onun için yapabilirdi. Yoongi için her şeyi yapabilirdi.
Yoongi'nin onu sevmesi için, Yoongi'nin gözüne girmek için...
Kalbin benim kalbimin yaslandığı yerde
Hyungunun ona verdiği, hissettirdiği bu duygusal yoğunluğun karşısında onun için dikiş yapmak oldukça minik bir detaydı.
Kopmuş düğme,gömleğe sıkıca dikildiğinde Jimin ipi ağzıyla kopararak işine son verdi. Düğme şimdi sıkıca yerinde duruyordu.
"Beni öyle büyük bir dertten kurtardın ki... Jungkook bunu görseydi, beni bir süre bırak dolabından kıyafet almayı, evinin kapısından bile içeri sokmazdı." Lazım olur diye aldığı ama asla kullanmadığı dikiş setini toplarken konuştu Yoongi. Keyfi yerine gelmişti ve Jimin'e bir kez daha minnettar hissediyordu. Tanıştığı bu adamla arkadaşlık kurmak hoşuna gidiyordu. Yaşadığı yerde bir arkadaşa sahip olmak, Jimin'in yemek yerken veya bir ihtiyacı olduğunda yanında bulunması evdeki yalnızlık hissini azaltıyordu.
Arkadaşları her aradığında, kısa zamanda yanında olamazlardı fakat Jimin'in bunu yapabiliyor oluşu Yoongi'nin onunla olan arkadaşlığını pekiştirmek istemesine sebep oluyordu.
Dikiş setini odasına götürmek için gittiğinde arkasında düşünceli bir jimin bıraktığından habersizdi.
Jungkook kimdi ki? Jimin'in ilk düşündüğü şey buydu.
Yoongi'nin kendisi gibi biri olmadığını elbette biliyordu fakat kendisinin yanında başka birinden aldığı gömlekten bahsederken jimin içinde bir şeylerin kabardığını hissetmişti. Tanıdık bir duyguyu hissetmişti.
Yoongi neden başkasından gömlek alıyordu, neden o kişinin evine gidiyordu?
Jimin Yoongi'nin sahip olduğu tek şey olamaz mıydı? Arkadaş, aile, dost, sevgili...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
limerence | yoonmin
Fanfiction|tamamlandı| istemsiz, coşkulu, yoğun duygusal uyarılma