#3

89 17 10
                                    

13.03.24

Yoongi, Yoongi, Yoongi, Yoongi... Jimin önünde duran kağıda defalarca karaladığı isme bakarken gülümsemeden edemiyordu. Yoongi'nin üzerindeki etkisi buydu işte. Sadece ismiyle bile Jimin'i deli divane ediyordu ve bazen de sadece tek bir hareketiyle Jimin'i yerle bir ediyordu.

Aslında bu korkunçtu. Jimin hayatının ipliğini Yoongi'ye doluyordu ve Yoongi o iplikle ne yaparsa yapsın buna ayak uydurmaya çalışıyordu. Yoongi o ipliği çekerse daha çok çekiliyor, Yoongi ipliği keserse de yapan Yoongi'dir diyip boyun eğiyordu.

Delicesine Yoongi'yi istiyor ama bir ayağını da frenin üzerine koyarak oradan hiç ayırmıyordu.

Kalbim avuçlarının içindeydi

"Jimin, selam." Kısa küt saçları ve geniş çerçeveli gözlüğü ile jiyoon, Jimin'in görüş alanına girdiğinde Jimin minik elleri ile Yoongi yazılı kağıdın üzerini kapattı. O harfleri tek tek çizerken oldukça mutluydu fakat şimdi utanmış hissediyordu.

Kim otuzuna merdiven dayadığı halde önündeki kağıtlara hülyalı bir şekilde sevgisini yazardı ki...

"Selam."

Sohbet gericiydi.

Küt saçlarını eli ile sürekli geriye ittiren iş arkadaşı Jimin'i iş çıkışı bütün ekibiyle birlikte içmeye çağırmak için dakikalarca konuşmuştu ve Jimin konuşmanın bir çoğunu dinlememişti bile ama davet edilmeye çalışıldığını anlıyordu.

Beklenmedikti. Genelde Jimin'i davet etmezlerdi ve Jimin bunun biraz da kendi hatası olduğunu biliyordu. Öyle soğuktu ki onlara karşı, birkaç kez kendisi hakkında yapılan dedikodulara kulak kabartmıştı ve herkesin onun hakkında bunu düşündüğü bilgisine ulaşmıştı. Bu sebeple şimdi çağrıldığı için minnet duyarak kabul mü etmeliydi yoksa her zamanki Jimin olup reddederek marketten aldığı keki ile Yoongi'nin kapısının dibinde mi bitmeliydi emin değildi.

Gerçi Yoongi'nin masasında ağladığı günden sonra oldukça utandığı için Yoongi'den kaçındığı bir hafta geçirmişti. Bunun gereksiz olduğunu biliyordu çünkü Yoongi onunla gerçekten ilgili bir hyung gibi oturarak derince sohbet etmişti. Jimin'in sıkıntısını veya derdini irdelememişti fakat ona bazen insanların kötü hissediyor olabileceğini bir çocuğa anlatır gibi defalarca anlatmıştı

Sana tüm kusurlarımı gösteriyorum

Jimin onun kendisi adına o akşam nasıl endişe ettiğini görmüştü ve her ne kadar aklına bu durumu kullanma fikri gelse de yaşından, olgunluğundan utanmıştı.

Eh, yine de hoşuna gitmediğini söyleyemezdi.

"Söz vermek istemem, işlerim oldukça yoğun." Şimdilik geçiştirmek en iyisiydi. Olur da Yoongi'den hâlâ kaçınmak isterse birkaç bardak soju içer, bu gün puba gitmeyecek olan Yoongi'ye yakalanmadan da eve çıkardı.

Yoongi balkonunda oturuyorsa ya da Jimin'in evine inerse işte o zaman kaçamazdı fakat hiç değilse şansını denemiş olurdu.

"Nasıl istersen. Gelmek istersen şirketin karşısında oluyoruz, en azından yarım saat uğrarsın." Başıyla onayladı Jimin. Konuşma uzamadı.

İki taraf da uzatma meraklısı gibi gözükmüyordu zaten ve sohbet olur da uzasaydı Jimin rahat hissetmeyeceğini biliyordu. Merak ettiği bir şey yoktu, Yoongi ile olan iletişiminin aksine yabancı, daha doğrusu kendisine yakın görmediği insanlar, ile konuşurken tutuktu ve insanların da onunla konuşmaktan çok hoşlandığını sanmıyordu.

"Yine yapıyorsun." Jimin kendi kendine fısıldadı. Şu hayatta kendisini böyle alaşağı gören tek insan kendisi olmalıydı ve bunu istemsizce yapıyordu. Bu hayatının bir parçası gibiydi. Jimin'i utandırıyor, çirkinleştiriyor ve suskunlaştırıyordu.

limerence | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin