01.06.24
"Kafayı yemişsin." Jimin'in kocaman kahkahası Han Nehrindeki yürüyüş yolu boyunca yankılandığında Yoongi elini küçük olanın beline atarak hafifçe kenara çekti. Jimin'in karşıdan gelen insanlardan kaçınmasını sağlarken oldukça havalıydı fakat kumral olan farkında değilmiş gibi davranmaya devam etti.
"Ne? Olabilirdi, mantıklı gelmiyor mu sana da?"
Yani, pek mantıklı gelmiyordu aslında ama Jimin, Yoongi'nin hevesini kırmak da istemiyordu çünkü o hâlâ yaptığı bu şeye inanıyor gibi gözüküyordu.
Çocukluğundan kalma bir anıydı.
Renkli televizyonların henüz yeni çıktığı bir dönemden bahsediyordu.
Karşı komşularının renkli televizyonları çocuk aklında bir heyecan yaratmıştı ve Yoongi, siyah beyaz olan televizyonlarının renkli göstermesini sağlamak için çatıya çıkarak komşusunun çanak kablolarını ve kendilerine ait çanak kablolarını kesip yerlerini değiştirdiğinde iki televizyonu da nasıl bozduğunu anlatıyordu.
Çatıya çıktığını söylediği kısımda kumral olanın yüreği ağzına gelse de kabloları söktüğü kısımda kahkahasını tutamamıştı.
Jimin, Yoongi'nin çocukluğunun bu kadar haşarı olduğunu bilmiyordu ve Yoongi bundan bahsederken sanki o günlere dönmüş gibi masum bir ifade takınmıştı.
"Ama olmaz mıydı Jimin? Bi' düşünsene, çanakların yerini değiştirdim."
"Off, gülmekten karnım ağrıdı. Olurdu, olurdu ama kader demek ki.. yoksa senin düşüncen harika hayatım."
"Hayatın mıyım ben senin?" Damlamak üzere olan dondurmasından yalayıp Jimin'e çevirdi gözlerini. Boştaki elini de küçük olanın omzuna atarak bedenlerini biraz daha yakın tutmak için kullanmıştı.
Bir hafta içinde birlikte geçirdikleri vakitlere ekledikleri öpüşmeler ve sevgi sözcükleri haricinde ilişkilerinde pek de bir farklılık olmamıştı ve Yoongi bunu seviyordu.
Jimin ile en başından beri rahattı ve şimdi de rahat olmaya, öyle hissetmeye devam ediyordu.
Yapışık ve abartı laflar yoktu aralarında. Ellerinin birbirleri üzerinde dolaşmaktan alıkonmadığı bir ilişki de yaşamıyorlardı.
Her şey dozunda ve öyle güzeldi ki Yoongi yolun başında endişe ettiği şeyleri yaşamadığı için neredeyse her gün şükrediyordu.
"Olmak istersen bütün hayatım sen olabilirsin, bunu biliyorsun." İki gün önce Yoongi'nin üstünde direttiği randevu olayı gerçekleşmişti ve Jimin ile geceyi ellerinde şarap kadehleri ile sonlandırdıklarında Yoongi kafasını Jimin'in dizleri üstüne bırakarak huzur hakkında konuşmuştu.
Jimin farklıydı. Çok farklıydı fakat bu farklılık Yoongi'yi telaş içinde hissettirmekten uzaktı. Huzur doluydu.
"Jimin." Yoongi gözleri ile Jimin'in eriyen dondurmasını işaret ettiğinde Jimin telaş ile dondurmasına döndü.
Bazen küçük olanın açık ve cilve dolu cümleleri Yoongi'yi utandırıyordu ve Yoongi böyle durumlarda kendisine şaşırıyordu.
Jimin'in bütün hayatı olmak dünya üzerinde yaşayan herhangi bir varlığın reddedemeyeceği nadir tekliflerden biriydi.
"İstediğinde ne kadar da açık biri oluyorsun." Jimin'in dondurma üzerinde olan ilgisini kendine çekmek için biraz bekledikten sonra konuştu Yoongi. Eli ile hâlâ Jimin'i kendisine hapis etmiş durumdaydı.
Dar omuzları sıkıca sarmış durumdaydı.
"Sadece sana."
"Eh, bir başkasına da bunları söylüyor olsaydın ciddi sorun çıkarırdım zaten."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
limerence | yoonmin
Fanfiction|tamamlandı| istemsiz, coşkulu, yoğun duygusal uyarılma