14.05.24
Jimin kıvrıldığı sert göğüse göz yaşlarını akıtmaya devam ederken gözlerini daha fazla yaş akmaması için sıkıca kapatmayı denedi fakat gözlerinin önüne inen perdeleri her seferinde hayatının farklı bir bölümünü göstermeye başladığında bunu yapmaktan vazgeçti.
Bir tanesinde henüz on altı yaşındaydı, lise üçe gidiyor olmalıydı ve sınıflarında saçları beline kadar uzanan bir kız vardı. Jimin şimdi onun ismini bile hatırlayamıyordu fakat içinde hissettiği o heyecanı hatırlayabiliyordu. Hajun'a anlatırdı çünkü. Okuldan döner, daha üstünü çıkartmadan abisinin odasına dalar, onun yatağında saatlerce ve susmadan konuşurdu. Hajun'un şefkatli ifadesinin içinde yarattığı sıcaklığı hatırlıyordu Jimin.
Gözlerimi kapattığımda tek gördüğüm şey sen oluyorsun
Bir tanesinde de ilkokula yeni başlamıştı. Hep içe basarak yürüdüğünden mi bilinmez sık sık düşer bacaklarını yara yapmadan gelemezdi eve. Annesinin görse kıyameti koparacağı, dizleri yırtık okul formasını götürürdü Hajun'a. Hajun önce Jimin'in yara olmuş dizlerini öper, sonra da acısı hâlâ Jimin'in içini titreten batikonu dökerdi yaraya. Annesi görmesin diye yırtık pantolonu yamuk da olsa diker, en azından deliği kapatırdı.
Başka bir tanesinde ise bisiklet sürmeyi öğreniyordu Jimin ya da ilk kez abisi ile dışarı çıkıyordu.
Hajun'un jimin'e aldığı ilk hediye bir anahtarlıktı mesela ve Jimin içinde yanan o öfkeye rağmen dolabının dibinde bir kutuda hâlâ saklıyordu minik, mavi renkli anahtarlığı.
Zaman sürekli değişiyordu fakat kumral olan abisi ile ilgili olan anılarını ve düşüncelerini aklının en ücra köşelerinden çıkartıp bir sunu haline getirmekten vazgeçemiyordu.
Hazırlıksız yakalanmıştı, kesinlikle böyle bir şeye hazırlıksız yakalanmıştı fakat bu zaten daha öncesinde hazır olabileceği bir şey de değildi.
Her şeyin mahvolması şaşılacak bir şey mi?
"Shh, sorun her neyse geçecek." Yoongi büyük ellerini kumral saçlar arasında gezdirirken fısıldadı.
Jimin'in her zaman hayalini kurduğu bu an yaşanıyordu fakat kumral olan böyle olsun istememişti. Yoongi'nin göğsüne sığınmıştı, saçları okşanıyordu fakat hissettiği şey kesinlikle huzur değildi, mutlu değildi. Tam tersine tarifsiz bir hissiyat ile ve midesinde duran, hâlâ geçmemiş o bulantı hissiyatı ile harmanlanmış berbat bir şey yaşıyordu şu anda.
"Merak etme, sorun her ne ise geçecek." Dudaklarını Jimin'in saçları üzerine yerleştirerek konuştu Yoongi. Annesi ne zaman kötü hissetse kendisine hep böyle yaptığından Yoongi sadece daha önce gördükleri ve içgüdüleri ile yaklaşıyordu jimin'e.
Nefesini Jimin'in saçları arasına üflüyor, dudaklarını saç diplerine değdirerek konuşuyor ve elleri ile de dağınık tutamları iyiden iyiye dağıtıyordu. Annesinin göğsüne kıvrıldığında hissettiklerini düşlüyor ve bunun jimin'e de iyi hissettirdiğini farz ediyordu. Elinden şimdilik bu kadarı geliyordu.
Kumral olanı üzgün gördüğü, ağlarken gördüğü ilk sefer değildi fakat onun için böyle endişelendiği ilk seferdi Yoongi'nin. Kapıda Jimin'i gördüğü ilk birkaç dakika ne yapacağını da bilememişti lakin şimdi görüyordu ki zaten yapabileceği pek fazla bir şey de yoktu.
Jungkook kapısını çalıp birden Jimin hakkında konuşmaya başladığında Yoongi sorunun boyutu hakkında korkmuştu çünkü Jungkook'u tanıyordu. Onun Jimin'i bir tehdit olarak gördüğünü biliyordu ve o dahi bir şekilde Jimin'in yanında olması gerektiğini savunuyorsa Yoongi zaten korkmalıydı da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
limerence | yoonmin
Fanfiction|tamamlandı| istemsiz, coşkulu, yoğun duygusal uyarılma