Yeni bir başlangıç sizin için. Biliyorum. Okunma sayısından ya da bölüm azlığından çekiniyorsunuz ama her şeye rağmen şans vermeyi deneyebilirsiniz. Gelişmeye açık her eleştiriniz, birer şaheser. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Şimdiden teşekkür ederim. İyi okumalar!!
BİRİNCİ BÖLÜM
🪢
"Yaşam ve ölümü
aynı anda beklemekti benim yaptığım"
🪢
Kelimelerim bir bütün olup bana hizmet edebilseydi, evet, başarabilseydim sana küfrederdim abi. Bana öğretmeye çalıştığın beş harften ve sana dair her şeyden nefret ediyorum. Saygı, iki heceli. Büyüklere, küçüklere ve tabii senin o aptal çevrene. Hayır, yalnızca bir kişiye.
Bilmeni istiyorum abi. Yine ve yine. Ben senin arkadaş çevrene -senin deyiminle- alıcı gözle hiç bakmamıştım ama sen benim en yakınıma... Her neyse. Ne de olsa günün sonunda saygısız, ahlaksız ve namussuz olan yine ben olmuştum. Günün sonunda kapıların ardında büyüttüğün kardeşine; yaftalar vurup hakaretler savuran insanların, ailesi olmuştun sen. Yapabilseydim, başarabilseydim eğer yüzüne tükürür; arkamdan söylenen her sözle seni anneme şikâyet ederdim.
Yapamadım. Ben ne zaman konuşmaya çalışsam sen ve beni sürekli anladığını iddia eden ablam, beni dinlemedi bile. Annem? Annem, hastaydı zaten. Ne zaman dizine yatıp yüzüne bakmak istesem siz hep üzerimde belirdiniz. Annem, 2 katlı bir ev ve biz. Olsun. Ne olsun Beyza? Yalan, iftira ya da... Her neyse.
Kapıya bir kez daha vurarak geri çekildim. Hala açılacağını düşünüyordum ama tablo o kadar netti ki bir kere bakan insan, burada birilerinin yaşamadığını anlayabilirdi. İyi ama onlar neredeydi, nerede kalıyorlardı? Karşı evin ışıkları yanıyordu, mahalle aydınlıktı ama bizim evden ses bile gelmiyordu. Veranda içindeki masa ve sandalyelerle birlikte pis içindeydi. Yutkundum ve kapının önünden ayrılarak bahçeye doğru ilerledim. Elim pantolonumun cebindeki telefona gitti. Onları- özellikle de abimi- neredeyse hiç aramamıştım ama ablama Ankara'ya döndüğüme dair bir mesaj atmıştım. İletilen mesaja geri dönmemişti ama okuduğundan emindim. Hiç mi merak etmemişti beni?
Sıkıntılı bir nefes verdim ve bahçenin girişinde bıraktığım valizimi göz önünden kaldırarak kendimi sokağa doğru attım. Evimi unuttuğuma dair şüphe duyuyordum ama hayır, benim diktiğim ağaçlar yerli yerindeydi. Bütün inadımı yerle bir ederek arama kısmına girdim ve Emir yazan numaranın üzerine tıklayarak beklemeye başladım. Telefonun açılacağına dair o kadar umutsuzdum ki karşı taraftan gelen ses, beni bir anlık afallatmaya yetti. "Ne var?"
"Emir?"
"Ne var kızım, bir şey mi oldu? Ne diyeceksen adam akıllı desene."
"Neredesin?"
Nefes sesini işittim. "Naz'ı ara benim işim var." dedi ve bir anda kapattı. İtiraz etmeme bile müsaade etmedi. İzin verseydi ablamın aramalarıma, mesajlarıma geri dönmediğini söyleyecektim ama yüzüme bir tokat gibi çarpan gerçeklik, olduğum yerde kalmama yeti. Histerik bir gülüş yerleşti dudaklarıma. Ablam, büyük ihtimal Neslihan'ın yanındaydı. Bu yüzden ne aramalarıma ne de mesajlarıma geri dönüyordu. Abim? O da parkta olmalıydı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
VUKU
RomanceAnkara'nın bir mahallesi, kız oğlana abi diyor. Beraber büyümüşler. Kim ne diyebilir ki? Gerisine ne hacet? Kader insana yine münasibini bulmuş. Yıllar geçmiş aradan. Herkes döverken Alperen yine Beyza'yı korumuş. Kız okumuş, oğlan kök salmış mahall...