Kulübün kapısının önünde izbandot gibi duran kudretli, güneş gözlüklü, siyah takım elbiseli adamlar Hakan'ı görür görmez başlarıyla selam verdiler. Sonra kimliğimi istediler. Hakan'a baktım. Sürekli yaptıkları bir şeydi sanırım. Çantamdan çıkarıp kimliğimi gösterdim. Bakıp bana geri uzattı.
Akşamın bu vaktinde neden güneş gözlüğü taktıklarını merak edip yüzlerine bakarken, az kalsın, kulübün şaşaalı ve asimetrik desenli büyük siyah kapısına çarpıyordum.
Hakan, ya sabır çekerek bana baktı ve elimi tuttu. Gözlerimi devirdim. Kalbim bir kez daha tekledi elimi avuçları arasında sımsıkı tutarken. İçimden defalarca ve defalarca bunun bir oyun olduğunu tekrar edip duruyordum.
Duvarları aynalı, tavanı kırmızı renkli ve tavan kısmı loş ışıkla aydınlatılmış dar, uzun koridoru geçtikten sonra müzik sesi boğuk boğuk kulağıma gelmeye başlamıştı bile.
Son kapıya gelmeden önce yüksek bir masanın arkasında derin dekolteli, siyah mini elbiseli bir kadın bizi karşıladı. Ceketlerimizi ona teslim ettik.
Arkasındaki dolaplardan birine ceketleri yerleştirirken arada bir Hakan'a bakıyordu. Kaşlarımı kaldırıp kafamı salladım. Kadının erkek iştahlısı da en az erkeğin kadın iştahı kadar midemi bulandırıyordu. Teyzem bana hastalık bulaştırma konusunda haklı bence. Dur, ne diyorum ben. Allah korusun. Oyuna odaklanmalıyım.
Hakan kadının bakışlarına aldırmadan yeniden elimden tuttu. Kahverengi, bir buçuk insan yüksekliğinde ses yalıtımlı kapıyı geçtikten sonra artık içerideydik. İçerisi hem çok gürültülü hem de fazlasıyla kalabalıktı. Daha önce Selin'le gittiğimiz nezih yerlere de hiç benzemiyordu.
"Burası çok kalabalık." Kulağına doğru bağırdım. Zira yüksek ses kulaklarımı patlatıyordu.
"Merak etme, yanındayım." diye cevapladı. Belimden kavradı. Vücut ısım bu hareketiyle iki derece daha artmıştı.
İnsanlara çarpmamak için kıvrılarak yanlarından geçerken bedenim Hakan'a daha çok yaklaşmak zorunda kalıyordu ve ben bu durumdan çok utanıyordum.
Sonunda insansız bir kısma gelince Hakan'dan bir adım uzaklaştım. İkimiz de bir merdiven aşağıda olan piste bakıyorduk. O, kızı arıyordu, bense pistte müziğin cezbedici sesiyle kendinden geçmiş, sarhoş insanların delirmiş gibi orada burada dans edişlerini izliyordum. Bazı localarda ise nerede olduğunu umursamadan vahşice öpüşenler bile vardı.
Onları yadırgadığımdan değil, sonuçta ilk kez öpüşen birilerini görmüyorum fakat bana hissettirdikleri şey... Yani... Biraz hunharca değil mi? Evet, cinsellik hayvani bir istek olabilir ama şehvet ve arzu kısmı aşkla yapılmıyorsa bu insanı değersiz bir objeden başka bir şey olarak göstermez ki. Öpüşmenin, sevişmenin de bir anlamı olmalı. En azından benim gibi mahallenin bir türlü kimseye nasip olamadığı, kendi dağlarımın tepesindeki kardelenine göre böyle.
Bu manzarayı görünce neden çok fazla taliplimin olduğunu daha iyi anladım. E gözüm kapalıymış benim. Malum görücülerde göz kapalılığı önemli. Kız dediğin öyle her ortama girip çıkmayacak ama erkek, dünyayı keşfedebilir. Cinsiyetçiliğe karşıyım da böyle ortamlara da girmeye gerek yok bence. Nezih bir ortamda, birbirlerinin özel alanına ve etraftakilerin sosyal alanına dikkat ederek eğlenmek daha güzel.
Her neyse... Dans edilen alanın yakınındaki bize ayrılan localardan birine geçtik. Yarı çıplak kadınlar erkekleri baştan çıkartmak istercesine dans etmeye devam ediyorlardı. Bir kısım erkek ve kadınlar da iştahla onlara tezahürat yapıyordu.
"Hadi kızım, salla kalçanı!"Onlardan birkaçının pis pis bakışlarıyla da karşılaşınca derin bir nefes alıp, gözlerimi önümdeki masaya çevirdim.
"Ne o, yoksa beğenmedin mi?" Gerinerek bana baktı Hakan. Neredeyse beğenmediğime hoşnut gibiydi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKA TUZAK
RomanceÜniversiteyi bitirdikten sonra işler Ece için pek de iyi gitmez. Hayatı, baba evinde, onunla evlenmek isteyen taliplileri ile doludur. O ise en yakın arkadaşı Selin'in büyük kardeşi Hakan'a gizli duygular beslemektedir. Ta ki yolu tanınmış iş insanı...