6- Tuzak

61 8 0
                                    

Gece kulübünün önünde polis ve ambulans arabalarının kırmızı mavi ışıkları gecenin karanlığını acımasızca aydınlatıyor, kalabalık ve karmaşa dışarının sessizliğini zorla bozuyordu. Sakin olan gece bir kızın ölümüyle aniden hareketlenmişti.

Yanı başındaki adam, doktor olduğunu söyleyen orta yaşlarda biri yanına gelene kadar kıza kalp masajı yapmaya devam etmiş, Hakan'ın da gelmesiyle birlikte istemeye istemeye ortadan kaybolmak zorunda kalmıştı. Anlaşılan başının belaya girmesini istemiyordu.

Hakan Ece'yi o şekilde görünce aklını karanlık bir odaya hapsetmiş olacak ki delirmiş bir vaziyette bağıra çağıra ağlamaya başladı. Çevredekilerin onu sakinleştirmesi de ne yazık ki hiç kolay olmadı.

Polis ekiplerinin de gelmesiyle birlikte kulüp önünde daha büyük bir kaos ortaya çıkmıştı. Polislerden biri kalp masajı yapmaktan yorulan adamı dinlendirmek için görevi devralırken diğerleri kulüpten kimsenin dışarı çıkmasına izin vermiyor, aynı zamanda ortalığı sakinleştirmeye çalışıyordu.

Yorgunluktan titreyen kollarını iki yanına serbestçe bırakan doktor birkaç saniyeliğine ancak dinlenebilmişti. Derin bir nefes aldıktan sonra kızı dikkatle inceledi, olayın bir cinayet mi yoksa intihar mı olduğunu anlamaya çalıştı. Adli tıpta çalışırken yıllarca bu tür vakalarla uğraşmıştı.

Bunun için önce kafada bir travma izi olup olmadığına baktı, ense sertliği aradı, ardından nefesini koklayıp dil ve dudaklarına baktı. Morarma, kuruluk, kanama ve ısırma izleri aradı. Gözlerine ışık tuttuğunda ise tahmin ettiği yeterli kanıya vardığını düşündü.

Sonuç belliydi; nemli deri, kurumuş dudaklar, ağzındaki aromatik koku, ışığa tepki vermeyen genişlemiş göz bebekleri, bilinç kaybı, kendiliğinden solunumun durması... Hepsi genç kızın aşırı doz uyuşturucu maddeden dolayı komaya girdiğini gösteriyordu.

Hakan tasmasından kurtulan köpek gibi Ece'nin yanına fırladı. Polisler onu engellemeye çalışsa da bağırarak onları savuşturup yüzünü avuçları içine aldı ve saçlarını okşadı.

"Ece! Aç gözlerini, Ece!" Hıçkıra hıçkıra ağlayarak yüzüne kapandı. "Affet beni Ece. Affet! Yaşamak zorundasın. Hayır, ölemezsin! Sana ihtiyacım var."

Polis soru işaretiyle bir Hakan'a bir karşısındaki doktora baktı. Adam üzüntü ve endişeyle kafasını sallıyordu.

"Ona ne olmuş olabilir doktor?" dedi polis. O sırada arkadaşlarından birine seslendi, o da yorulmuştu. Başka bir polis kalp masajını devraldığında suni solunumun artık yeterli gelmediği aşamaya geçmişlerdi artık. Ambulans bir an önce gelmeliydi.

Polis, adamın omzundan tutup yeniden sordu.
"Kızı inceledin. Ona ne olmuş olabilir?"

"Yüksek doz uyuşturucu." dedi adam sakince. "Ya da uyuşturucu maddeye alerjisi de olabilir." Polis derin bir nefes bıraktı. Yerde masumca yatan gencecik güzel kızın halini, ailesini düşününce içi cız etmişti. Böyle olayları defalarca ve defalarca görmüşlerdi. Daha az önce telsizlerine aşırı doz uyuşturucu maddeden kendini öldüren bir şahsın anonsu geçmişti. Kimse henüz Ece'nin değil uyuşturucu alkol bile kullanmadığını bilmiyordu tabii.

"Şu an komada görünüyor. Çabuk olunmazsa..."

Hakan, adamın söyledikleri karşısında daha fazla sakinliğini koruyamadı. Ağlamayı bırakıp onun boynundan tuttu hiddetle.

"Ne diyorsun sen be! Ne uyuşturucusu! Ece alkol bile kullanmaz."

İki polis Hakan'ı adamdan güçlükle ayırmıştı.

"O halde biri ona tuzak kurmuş olmalı." diye bağırdı doktor boynunu ovalarken. "Bu da cinayet demek oluyor."

Gelen ambulans sesinin gürültüsü Hakan'ın duyduklarına acı bir ağıt gibi eklendi. Bu kötü bir kabus veya korkunç bir şaka olmalıydı. Aşkına tuzak kurmaya kim cesaret edebilirdi ki?

AŞKA TUZAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin