Ece etrafına ışık saçan, dost canlısı, harika bir kızdı. Herkesle iyi geçinir, kimsenin kalbini kırmaz, hareketlerinde karşı tarafı düşünür, çokça empati kurar, çoğunlukla küçüklüğünden bu yana kendi istediği bir şeyi başkası da isterse, ona vermeyi tercih ederdi. Onunla kimse laubali konuşamaz, ilk konuşmadan son ana kadar nezaketi asla bırakmazdı. Sadece kırmızı çizgilerine dokunulduğu an karşı tarafı buna pişman ederdi. Kim niye ona böyle bir kötülük yapsındı ki...
Küfürler savurarak ağlamaktan şişen gözbebekleriyle Candan'a bağırdı Hakan.
"Ben bir şey yapmadım!"O, Candan'ın gözünde Ece'yi koruyamayan bir zavallıydı. Zararın ona geleceğini düşünmeliydi. Bunların hepsi onun suçuydu.
Candan dişlerini sıkarak kendine hakim olmaya çalışırken, Handan ağlayarak Hakan'a baktı. Konuşurken nefesi kesiliyor, ayakta güçlükle duruyordu.
"Ona ne oldu oğlum? Ece'ye ne yaptılar Hakan?"Hakan ayağa kalkıp gözyaşları içinde Handan'a baktı.
"Yemin ediyorum ben bir şey yapmadım Handan teyze. Yemin ederim. Şu halime bak. Ona bir şey olursa yaşayamam."Candan kolunu tutan güvenlik görevlilerini itiştirerek ona doğru bağırdı.
"Bu şimdi mi aklına geldi zevk düşkünü pislik! Git! Git! Gözüm görmesin seni."
Hakan gözyaşlarını koluna sildi. "Ece yaşasın, size yemin ederim bir daha asla karşısına çıkmayacağım." Hakan'ın gözbebeklerindeki kararlılık tüyleri diken diken edecek cinstendi. Yine her zamanki gibi Ece'nin ne istediği değil, kendisinin neyi isteyip neyi istemediği daha önemliydi.
"Ece'nin karşısına çıkmana ben izin vermeyeceğim!" dedi Candan. Gözlerinden ateş çıkıyordu.
O sırada acil müdahalenin kapısı açıldı. Ece yoğun bakıma götürülmek üzere sedyeyle taşınıyordu. Handan onu öyle görünce acı bir feryatla kızına seslendi.
"Ecee! Ece kızım! Uyan, annem, uyan! Benim senden başka kimsem kalmadı, uyan!" Gözyaşları cümlelerinin arasına girip konuşmasına engel oluyordu. "Sarılamadım bile sana annem sarılamadım." Onu evden kovalayarak gönderdiği için sanki onun bu halde olmasına sebep olan oymuş gibi kendini suçluyordu çaresizce. Sedyeyle birlikte giderek saçlarından, ellerinden öptü biricik kızının.
"Annem uyan, ne olur uyan, aç gözlerini. Yanındayım annem, yanındayım güzel yüzlüm. Aç gözlerini Ece!" Son cümlesiyle birlikte yavrusu kayıp giderken avuçlarından bir anda tüm gücü tükenip bayıldı Handan. Kemal Bey, Handan'ı kucağına alıp boş sedyelerden birine ters yatırdı ve hemen ayaklarını hafifçe yukarı kaldırdı.
Hemşirelere bir yandan serum için talimatlar verirken bir yandan nabzını ölçüyordu. Şansa bakın ki henüz yeni emekli olduğu hastanede, bir daha adımımı atmam diyerek çok büyük konuşmuş olacak ki çok değer verdiği kadın için yeniden bulunuyordu. Aslında onlar daha tanışmamışken Handan'ı yine böyle bir yerde eşi için yükselttiği acı haykırışlarıyla ve dirayetli bekleyişiyle tanımış, belki de ona karşı olan kalbindeki fitil o an ateşlenivermişti de henüz bundan kimsenin haberi yoktu.
"Ece!" diye bağırdı Selin hastane koridorunda. Ancak yetişebilmişti. Handan'ı sedyede baygın bir halde, Hakan'ı başka bir yerde burnuna tampon yapılırken görünce ağlayarak bağırmaya başladı.
"Ece nerede?!"
Hakan'ın omuzları titriyordu ağlarken. Selin'in kulaklarının içinde beyaz gürültüye benzer bir ses cızırdadı o an. Bayılmamak için yanından geçen birine zor tutundu. Ardından abisinin yanına koştu. Delirmiş gibiydi gözleri. "Abi Ece nerede?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKA TUZAK
RomantikÜniversiteyi bitirdikten sonra işler Ece için pek de iyi gitmez. Hayatı, baba evinde, onunla evlenmek isteyen taliplileri ile doludur. O ise en yakın arkadaşı Selin'in büyük kardeşi Hakan'a gizli duygular beslemektedir. Ta ki yolu tanınmış iş insanı...