Uyarı: Cinayet, ceset gibi sahnelere hassasiyeti olanlara 3. paragrafı okumamasını öneririm.
Bölümün şarkısı: Chopin - Raindrop Prelude
Keyifli okumalar<3
🕸️
Masumiyet... Bu kelime birçok insanda farklı kavramları anımsatıyor. Kimisi olaya felsefi bir açıdan bakarken, kimisi adalet bakış açısından bakıyor, bazılarıysa eskiden yayınlanan bir diziyi hatırlıyor. Eğer, bir insan suç işlediyse masum değil, ama işlemediyse masum. Değil mi? Şimdi bir genç düşünün. Bir kız arkadaşı var. Bu genç çocuk kız arkadaşını katletmekten hüküm giymiş durumda. Burada olay çok açık değil mi? Kız masum, çocuksa suçlu. Peki ya size kızın aslında çocuğu en yakın arkadaşıyla aldattığını desem? Kim masum, kim suçlu şimdi?
Buradan şunu anlıyoruz aslında: Hiçbir zaman tam olarak masum bir taraf olmaz.
Gördüğüm görüntünün gerçekliğini sorguluyordum. Önümde, kanı çekilmiş bir ceset vardı. Teni karbeyazıydı. Paramparça olmuştu. Biraz başımı eğip baktığımda kalbinin yerinde olmadığını görmüştüm. Fakat diğer iç organları da yerli yerinde sayılmazdı. Sanki birisi kızı öldürdükten sonra özenle kanını çekmiş, daha sonra da yine özenle iç organlarının yerini değiştirmişdi. Oda düzenliydi, polislerin bir iz bulamayacağına adım kadar emindim. Fakat yine de her yer kan kırmızısına bürünmüştü. Tavan vantilatörü ve tavanın büyük bir kısmı bile kandı. Kanın kıza ait olduğunu tahmin etmek çok da zor değildi. Kızın yüzü tanınmaz hale gelmişti. Profesyonel biri tarafından canice katledilmişti.
Adım seslerini duyduğum an kendimi toparladım. Birazdan kargaşa olacaktı ve burada kalmanın bir anlamı yoktu. Tam merdivenlere yönelecekken üzerime gelen büyük kalabalıktan dolayı durdum. Geriye doğru gittim, az kalsın hepsi beni ezip geçeceklerdi.
Müdür yardımcıları, öğretmenler, öğrenciler.. hepsi koridora toplanmıştı. Herkes donup kalmış ve korku dolu bakışlarla cesedi inceliyordu. Hatta kalabalığın arasından bir kız korkudan bayılmıştı bile. 1 dakika 24 saniyeden sonraysa bir çocuğun telefonuyla kayıt almaya başlamasıyla diğer öğrenciler de telefonlarını kaldırıp kayıt almaya başladılar.
Çoğu öğrencinin gözleri cesedin yanında durduğumuz için bize takılmıştı. Garip bakışlar fırlatıp korkuyla aralarında fısır fısır konuşuyordular. Açıkçası umrumda bile değildi.
Müdür yardımcıları kendini toparladığı an içlerinden Yusuf hoca kalabalığı yarıp öne geçti.
"Öğrencileri serbest bırakıyoruz! Evlerinize gidebilirsiniz. Olayı çözmek için polisler gelecek."
"Siz dördünüz hariç! Biz bırakınca gideceksiniz." Eyvah.
Herkes yavaş yavaş dağılmaya başladı. Öğretmenler de her bir öğrencinin telefonunu alıp görüntüleri teker teker silmeye başladılar. Hala arkamızdan dedikoduların döndüğüne emindim.
"Neden ki hocam?" dedi Leyla korkudan kısılmış sesiyle.
"Olay anında burda olduğunuz için. Kayıtlara bakacağız. Eğer suçunuz yoksa bırakacağız. Polislere bildiğiniz ve gördüğünüz herşeyi anlatın."
Yusuf hoca da baya gerilmişti. Hatta hepsinin deli gibi korktuğuna emindim fakat soğukkanlı kalmaya çaba sarf ediyorlardı. Sonuçta öğretmenlerdi.
Sonra daha babacan bir tavırla "Merak etmeyin gençler. Ben sizin suçsuz olduğunuzu biliyorum. Böyle bir cinayeti birkaç dakikada işleyemezsiniz." dedi ve Murat'ın omzunu hafifçe patpatladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK KALPLER
Gizem / GerilimAdını gözlerinden, soyadını ruhundan almış bir kızın hikayesi... Gece Tutsak derslerinde oldukça başarılı, iyi bir üniversite kazanmak hayaliyle yanıp tutuşan, asosyal bir genç kız. Okul hayatının son yılını başka bir lisede bitirmek ona her ne kada...