(10) Bir Nefes
Bir ayağımı duvarın üzerine koymuş karşımda ki mekânı izliyordum. Bir kaç kişi daha çıkıyordu, onlar da çıktıktan sonra başlayacaktım. Her ne kadar karaktersiz aptallar ile dolu bir mekân olsa da olayla ilgisi olmayan kişilerin canını yakmak istemiyordum. Başımı kaldırdığımda gökyüzünde hiç yıldız olmadığını gördüm, neden etraf hâlâ bu kadar karanlık belli oluyordu.Üzerimde bir ceket yoktu, kısa bir elbise ile kasvetli rüzgara maruz kalıyorum ama ben üşümek yerine neden yanıyorum? Korku mu bu? Yine mi cesaretimin önüne geçiyordu? Ne zaman cesaretim korkularımın yerine geçecek? Neden geçmiyor?
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes çektim içime. "Anne, neden rüyama girmedin? Neden daha kötü biri olmama izin veriyorsun?" Onun mezarına gittiğimde, benim daha kötü biri olamama izin vermemesini söylemiştim. Ancak o günden sonra sadece kâbus görüp, kan ter içinde uyanıyordum. "Anne neden benim değişimimi izlemekten başka birşey yapmıyorsun? Aklıma neden gelmiyorsun? Neden rüyalarıma girmiyorsun? Anne sen beni sevmediğin için mi gittin?" Gözümden süzülen bir yaşı elimin tersiyle sildim. Bugün bambaşka olan bir kadın ağlamamalıydı. Bugün kendini gece mafyası ilan eden bir kadın ağlamamalıydı. Ben değiştiğime inanıyordum ve artık bunu engelleyecek kimse kalmamıştı. Ecel gelse bile ben bu kadın olarak ölecektim.
Artık zamanın geldiğini anladım ve terasın en tenha ve görülmeyen köşesine geçip silahı hazırladım. Annemin kâbus gördüğümde hep geri uyumam için nefeslerimi saymamı söylerdi. Şimdi de öyle yapacaktım. Bu kâbusu dindirmek için onun öğrettiği gibi kendi nefesimi değil, öldürdüğüm her nefesi sayacaktım.
Derin bir nefes aldım, silahın dürbününden bir adamın alnını hedef aldım ve, "bir nefes," diyerek onu alnının çatından vurdum. Adamlar silahlarına davranırken başka bir adamı hedef aldım. "İki nefes," dedim ve onu da kalbinden vurdum. Belki o kalpte birisi yatıyordu ama acımadan vurmuştum. Saymaya devam edip bütün adamları indirmeye çalıştım. Üç nefes, dört nefes, beş nefes...
Saydığım her nefeste bir insanın canını almıştım. Artık kimseyi göremeyince ayağa kalktım ve kendi kendime, "bitti mi?" Diye sordum. Olmuş muydu? Başarmış mıydım?
Arkamda ki tiz kadın sesi, "bitti," diyince hızla arkamı döndüm. Burada ters giden bir şeyler vardı.
Hâkim Bakış Açısı - Mekân
İçeri de kalmış üçlü yanlarında ki kızla beraber Halit'in karşısında duruyorlardı. Halit zafer gülümsemesi ile Yalçın'a bakıyordu, kazandığını sanıyordu ama neyin olduğunu hâlâ bilmiyordu. "Halit, ölüm vaktin geldi." Yalçın kendinden emin konuşunca Halit pis pis sırıttı. "Öyle mi Yalçın Barut? Şimdi sana bir hikaye anlatacağım iyi dinle." Yalçın başını dikleştirip konuşacakken Halit susmadan devam etti. "Bir gün beyaz saçlı bir kız, aptal bir adamın peşine takılır." Yalçın beyaz rengi duyduğunda bile geriliyordu, çünkü aklına albino kız gelip duruyordu.
Halit hikayesini anlatmaya devam etti, "bu kız çok saf olduğu için adama inanmış ve onunla Halit'i devirmeye gitmiş." Yalçın artık Artemis'ten bahsettiğini anlamıştı, anlattıkları neye bağlanacaktı bilmiyordu ama dinlemekten kendini alamıyordu. "Bu kız onunla beraber gitmiş ve adamları indirirken bir anda yakalanmış, şimdi kafasına sıkılacak. Malesef Yalçın, zaaflar'dan vurma gibi bir huyum var." Yalçın'ın eli yumruk olunca Halit'in suratına geçirmek istedi ama bunu yaparsa etrafında ki adamlar yanında ki arkadaşları daha kendini koruyamadan öldürebilirlerdi. Bu yüzden mantıklı düşünüp ani bir hareket yapmamaya çalıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/360979399-288-k291950.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARTEMİS (Düzenleniyor)
Teen Fiction"Belki de cehennem cennete olan aşkından yanıyordu..." Annesini saldırıda kaybeden kız, bir gece ansızın üç mafya'yı suç üstü yakalar. Mafyaların onu evlerine getirmesi ile kim olduklarını öğrenir ve annesinin katilini bulmak için onların arasına gi...