• (14) Ölümün İnce Sesi •

211 53 1
                                    

18 NUMARA sunar...

(14) Ölümün İnce Sesi

Üzerime giydiğim hostes elbisesine bir baktım. Çok kısa bir eteği vardı, dekoltesi ile sanki bir hostes için değilde erkekleri baştan çıkarmak için kullanılan bir elbiseydi. Yalçın gömleğinin yakalarını düzelterek içeri girince aynadan onu süzdüm. Siyah ona çok yakışıyordu, bunu söylemekten asla vazgeçmem. Üzerine bakmayı bırakıp bana dönünce sertçe yuktundu. Beni baştan aşağı süzen mavi gözleri kocaman açılınca dudağımın kenarı kıvrıldı. "Ne o mafya lider? Beğendin mi?" Dediklerim ile kendine gelip öksürdü ve yanıma geldi. "Sen hostes olmasan da olur, bu kıyafet çok kısa değil mi?"

"Kız kardeşin de aynısını giyiyor ama sen beni mi kıskanıyorsun?" Gözlerini devirdi onu bu hareketi yaparken çok sık görmezdim. "O aptal beni dinlemiyor ki, benim yanımda ki kadınım ol yeter bence."

"Ben zaten senin yanında ki kadınım." Kollarımı boynuna dolayıp gözlerine baktım. Gözlerinde bir ifade yoktu, bakışları o kadar derin ve tutkuluydu ki içinde kaybolacak gibi hissediyorum. Derin bir nefes alıp ondan uzaklaştım. "Bence, artık aşağıya inelim, herkes bizi bekliyor." Başını salladı ve bana yol verdi. Arkamdan gelirken gergin olduğunu hissedebiliyordum ama çaktırmadan yürümeye devam ettim. Herkes bir şeylerle uğraşırken başını kaldırıp bize baktı. Hazırdık işte, yine tehlikenin kucağına gidiyorduk. Cihan yanımıza gelip, "başkanım herşey hazır," dedi.

Dışarı çıktığımızda hava yeni yeni kararıyordu. İki gün geçmişti o konuşmadan. Plan şöyleydi; biz çoktan karşı heyetin hazırladığı hostes ve hostları imha etmiştik. Herşey normal gibi uçağa elimizi kolumuzu sallayarak girecektik. Uçağın arka kapısından Yalçın ve diğer erkeklerin girmesini sağlayacak ve onları uçağa sokacaktık. Bu kadar basitti. Ancak, birçok mafya o uçakta olduğu için öldürme işini o lanet adam tuvalete gittiği ya da bizim onu bir yere götürdüğümüz an işini bitirecektik. Umarım başarılı olabiliriz, çünkü bir uçakta, birçok düşman mafya ile birlikteyken onlardan taraf birini öldürecektik, bu fazla etik değildi.

Yol boyunca tek kelime etmeden dışarıyı seyretmiştim, tabii Yalçın da beni. Korkuyordu, bunu dışarıda olan bir insan bile anlardı. Korkusu, günler önce yaptığı hatadan kaynaklanıyor, onu rahat bırakmayan vicdan azabı ile başa çıkamıyordu. Benim kocam, sevgili kocam bir mafya ve bende onun suç ortağı. Düşüncelerime burnumdan güldüğüm an etrafıma baktım ve kimsenin duymadığını anlayınca tekrar önüme döndüm. Lakin birisi beni görmüştü, o kişi Yalçındı. Dikiz aynasından sürekli bana bakıyordu. Ah o mavi gözleri yok mu? İnsanı deli ediyor! Bu manyak adam ve karizması ile nasıl başa çıkacağım? Sanırım en imkansız olana düştük. Kıs kıs kıs, ne? İçimden kıkırdarsam kimse duymaz.

🤫

Sonunda uçağa girmiştik. Etrafta bulunan siyah takım elbiseli mafyalar aç gözler ile üçümüzü izliyordu, özellikle de beni ve bu çok rahatsız ediciydi.

Hepsine yalandan gülümsemeler atarak arka kapının olduğu yere doğru yürüdüm. Perdeyi elimde açıp arka tarafa geçtim ve sonunda kapıyı buldum. Araladığım kapı karşımda ki mavi gözleri ile duran Yalçın'ı görmemi sağladı. Gülümseyerek içimi ısıttı ve hızla kendini uçaktan içeri attı, diğerleri de binince kapıyı kapattım. "Artemis, sen yerine geç, bizde saklanalım." Onu başımla onaylayıp az önceki perdenin arkasından çıktım ve etrafta ki insanları inceledim. Ozan'ı görünce yüzümü buruşturmamak için zor durdum. Yanında ki kadın ise ona sarkıntılık yapıyordu. Dayan Artemis, senin hep bir sözün vardır. Bugün zaten cehenneme gidecek...

ARTEMİS (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin