Jisung
Pastayı getirmeleriyle mumları üflemiştim ardından pasta kesimi ve dağıtımı olmuştu.
Şimdi ise yüksek boylu yuvarlak masalardan birine yaslanmış yüzümdeki sahte gülümsemeyle insanlara bakıyor yanımdan geçenlere selam verip geldikleri için teşekkür ediyordum, kafamı dağıtmaya çalışıyordum da diyebiliriz çünkü karşımdaki manzaraya takıldıkça gözlerimin dolmasına zar zor engel oluyordum.
Pasta kesiminden sonra tekrar çalan dans müziğiyle birbirlerini bulan ikili sohbet ediyor, gülüşüyor aynı anda dans ediyorlardı.
Bu görüntüye daha da tahammül edemediğim için gözümü pastama indirdiğimde tabağın yanındaki ufak kutu dikkatimi çekmişti. Seungmin'in verdiği kutuydu bu, toz pembe bir ambalajla sarılmış üzerine pembe saten şeritten üzerine kurdale yapılmıştı. Sonunda yüzüme gerçek bir gülümseme yayılmasına sebep olan arkadaşımı gördüğüm an ona kocaman bir sarılma hediye edecektim kesinlikle.
Kutuyu paketine dikkat ederek nazikçe açtım ilk önce ufak bir not gördüm notu okuduğumda gözlerim mutluluktan dolmuştu. Kim Seungmin kesinlikle benim en iyi dostumdu ve iyiki vardı, farkında olmadan beni şu an ne kadar da sevindirmişti bilemezdi. Umarım bende onu sevindirebiliyorumdur...
Notu kutunun yanına koyduğum kapağın iç kısmına koydum ve kutuya tekrar baktım. Aynı taş olduğunu düşündüğüm kırmızı bir taşa sahip gümüş hoş bir kolye ve yine gümüş zarif bir yüzük vardı.
Bu gece bir sürü hediye almıştım ama hiç biri manevi olarak bunun kadar değerli olmazlardı.
Yanımda duyduğum adım sesleriyle kafamı kaldırıp gelene bakmıştım.
"Merhaba majesteleri, rahatsız olmazsanız size eşlik edebilir miyim acaba?"
"Tabii ki durabilirsiniz Lord Wang."
"Majesteleri eğer rahatsız olmazsanız bana sadece Jackson demeniz yeterli, Lord bana biraz gereksiz geliyor."
"Haklısınız- haklısın Jackson, bazen bana da bunların hepsi gereksiz geliyor ama yapabileceğimiz bir şey yok, biz bu hayata doğduk."
"Doğru söylediniz majesteleri-"
"Şu an burada bu süslü kıyafetlerle boş boş insanların dans edişlerini izlemektense yanlız başıma ufak bir pastayla olacak kutlamayı yeğlerdim."
"Şimdilik kısa süre de olsa uzaklaşmak isterseniz balkonlardan birine çıkabiliriz majesteleri, en azından kısa süre de olsa iyi gelir belki size? Ayrıca temiz hava da almış oluruz."
"Olabilir ama ondan önce sizden bir şey isteyebilir miyim Lord Jackson?"
"Tabii ki majesteleri, arzularınız benim için emirdir."
Deja vu...
Düşünme Jisung, düşünme.
"Takılarımı değiştireceğim, yardım edebilir misin?"
"Elbette efendim."
Ona arkamı döndüğümde kolyemin klipsini çıkardı boynumdan nazikçe ayırdı ardından bana uzattı. Aldığım kolyeyi masanın üzerine bıraktım ve yandaki kutuya uzandım. Seungmin'in verdiği kolyeyi Jackson'a verdiğimde o da anlayarak taktı. Bende o sırada parmağımdaki yüzüğü değiştirmiş küpelerimi çıkartıyordum.
Üzerimde ona ait olan hiç bir şey istemiyordum. Ona ait olduğumu gösteren iz hariç, o izin kaybolmasını asla istemezdim. Şu an sadece sinirliydim düzgün bir açıklaması olsa da olmasa da bir kaç saate affederdim zaten onu. En özel günümüzde yanımda olmamasını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lilyum • Minsung
FanfictionGüzeller güzeli omega prens Han Jisung ve komutan Lee Minho... ° •Omegaverse •Mpreg