15.

52 11 4
                                    

Bölüm şarkısı: Infinity

~

Zilin çalmasıyla ayağa kalktım ve Ning'e o sormadan "Minjeong'un yanına gidiyorum." dedim.

Ben koridora çıktığımda o daha sınıftan çıkmamıştı, bu yüzden sınıfının karşısında durup onu beklemeye başladım. Sınıftan çıktığında yanında Giselle de vardı. Onunla konuşuyordu. Sınıftan çıktığı gibi karşılarında olduğum için beni hemen fark etmişlerdi. Bana doğru geliyorlardı. İkisi de karşımda durduğunda konuşmaları sona ermişti. Giselle bana çok kısa bir bakış attıktan sonra Minjeong'a döndü ve "Her neyse, sonra görüşürüz." deyip merdivenlerden indi.

Minjeong ile baş başa kalmıştık. Ona baktım. "Bugün bir başka güzelsin." dedim. Bir an şaşıp kaldı, sonra kendisine geldi. "Hmm... teşekkürler." derken gülümsüyordu. Onun gülümsemesi benim en büyük ödülümdü. "Neyse bahçeye inelim mi?" diye sordum. Başını sallayarak onayladı hemen ve ikimiz de merdivenlerden inerek okul binasından çıktık. Her zaman olduğu gibi arka bahçeye doğru gidip çardağa oturduk.

"Yarın cumartesi, yani haftasonu. Diyorum ki yarın buluşalım mı?"

"Olur, çok güzel olur."

"Tamamdır, yarın buluşuyoruz o zaman."

"Hm hm..." diyerek başımı evet anlamında salladım.

"Şey... Bir soru sorabilir miyim?"

"Tabii ki."

"Annenin ölümü nasıl oldu?" diye beni kırmaktan çekinen bir ifadeyle sordu.

Açıkçası bu soruyu beklemiyordum, bu yüzden şaşırdım ama bozuntuya vermeden cevap verdim. "Öldürüldü, cesedi ormanlık alanda bulundu."

Şaşırdığı belli oluyordu. "Kim yapmış peki?"

"Bilinmiyor."

"Ben... bu soruyu sormamalıydım, üzgünüm."

"Hayır, sorun değil. Gerçekten."

~

Bugün cumartesiydi. Birazdan Minjeong ile buluşacağım için hazırlanmıştım. Parfümümü sıkıp makyaj masamın üzerine bıraktım ve telefonum ile çantamı alıp dışarıya çıktım.

Buluşacağımız yere geldiğimde onu telefona bakarken gördüm. Yanına yaklaştığımda beni fark etti ve başını kaldırıp bana baktı, "Ben de tam seni arayacaktım." Deniz kenarında yürüyüş yolundaydık.

"Yürüyelim mi?"

"Olur."

Yürümeye başladık. Yürürken aynı zamanda da konuşuyorduk. Biraz ileride bir dondurmacı görünce Minjeong birden durdu. "Dondurma alalım mı?" diye sordu. Çok tatlı bir şekilde sormuştu. Bu yüzden kıramadım ve "Tamam." dedim. Birlikte dondurmacıya doğru yürüdük. Minjeong kendisine bir top vanilyalı dondurma aldı. Ben de kendime bir top çikolatalı dondurma aldım. İkimiz de dondurmalarımızı yerken sohbet ediyor ve aynı zamanda yürüyorduk.

Bir süre sonra yürümekten yorulduğumuz için deniz kenarındaki bir banka oturduk. Dondurmalarımız bitmişti.

İkimizin de konuşmadığı birkaç dakikalık bir zaman dilimi oldu. O aralıkta ikimiz de denizi izledik. Sonra konuşmayı başlatan Minjeong oldu.

"Beni seviyor musun?" Bunu sormasına şaşırmıştım, tabii ki, tabii ki onu seviyordum. Bilmiyor muydu?

"Elbette. Neden sordun ki?"

"Bilmem... Emin olmak istedim."

"Seni seviyorum..."

Bana doğru döndü, ben zaten o konuşmaya başladığı andan itibaren ona bakıyordum. Bakışlarında bir ifade vardı. Sanki... sanki bana, beni çok sevdiğini anlatmak ister gibiydi. Sonra bakışları dudaklarımı buldu. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve hafifçe çenemi tuttu. Gözlerini kapattı ardından dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Hemen gözlerimi kapattım ve öpüşüne karşılık verdim. Öpüşü sakin ama bir o kadar da hırçındı.

Ardından dudaklarını benimkilerden ayırdı. Gözlerimizi açtık.

Cümlemi devam ettirdim, "Ve seni sonsuza kadar seveceğim Minjeong."

"Ben de seni sonsuza kadar seveceğim sevgilim, sana olan sevgim asla son bulmayacak, söz veriyorum."

~

Bu bolum de bittii

Oy vermeyi unutmayın lütfen
Kendinize iyi bakın görüşmek uzereee

My Love ~Winrina~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin