"Minjeong!"
Arkasını dönüp bana baktı. Okulun ilk saatleriydi, Minjeong ile aramda birkaç metre vardı, biraz önümden yürüyordu.
Koşarak onun yanına gittim ve "Selam, nasılsın?" diye sordum. Bugün pazartesiydi, dün onu görememiştim bu yüzden de onu özlemiştim.
"İyiyim, sen?"
"Ben de iyiyim, seni gördüm daha da iyi oldum." Gülümsedi, gülümsemesi gerçekten çok güzeldi.
Beraber sınıflarımızın olduğu kata kadar yürüdük. Sınıflarımızın bulunduğu kata geldiğimizde yanağıma bir öpücük kondurdu ve sınıfına girdi, bir an arkasından bakakaldım sonra kendime gelip ben de sınıfıma girdim. Keşke onunla aynı sınıfta olsaydım...
Sırama geçip oturdum ve Ning'in gelmesini bekledim.
Birkaç dakika sonra Ning de sınıfa girdi ve bana yaklaştı. Yanımdaki sıraya oturdu. Çantasından kalemliğini çıkarırken bana "Eee, nasıl geçti buluşmanız?" diye sormuştu. O bunu sorunca aklıma buluşmada olan şey geldi ve fark etmeden gülümsedim. Gülümsediğimi gören Ning daha da meraklandı, güzel bir şeyin olduğunu anlamıştı.
"Hemen o buluşmada neler olduğunu anlatıyorsun!" dedi.
"Tamam anlatacağım ama kimseye söylemeyeceksin."
"Hadi anlat artık! Daha fazla meraklandırma beni."
Buluşmayı anlatmaya başladım: "Deniz kenarına gittik, ilk önce biraz yürüdük sonra bir banka oturduk. Sonra ona onu sevdiğimi söyledim ve..."
"Ve?" dedi cümlemin devamını getirmem için.
"Ve o da beni öptü."
Gözleri şaşkınlıkla açıldı birden ardından yüksek bir sesle "Ne?!" dedi. Bağırdığı için bütün sınıf bize doğru bakmıştı. Hemen Ning'in dudaklarının üstüne ellerimi koyup bir daha bağırmasını engellemeye çalıştım.
"Niye bağırıyorsun?! Sessiz ol biraz!"
Ama o hâlâ şaşkın bir şekilde duruyordu.
Elleri dudaklarının üstündeki ellerime gitti ve ellerimi tutarak yavaşça aşağıya indirdi ve ellerimi bıraktı, ardından bana daha fazla yaklaştı ve fısıldayarak "Ne demek beni öptü? Sen ne yaptın?"
"Ne yapacağım, karşılık verdim tabii ki."
"Bi an onu ittiğini düşünüp korktum, neyse ki öyle bir şey yapmamışsın."
"Niye sevgilime öyle bir şey yapayım, deli miyim ben?"
"Bilmiyorum, senden her şeyi beklerim Jimin."
"Bekleme, ben aklı başında bir insanım." dedim ve duruşumu düzelttim.
"Tabii tabii, eminim öylesindir." dedi ve sınıfa giren hocayla birlikte gidip sırasına oturmak zorunda kaldı.
~
Lanet dersler aşırı sıkıcı geçiyordu ama maalesef ki hepsini dinlemek zorundaydım.
Şimdi 5. dersten çıkmıştık ve Minjeong ile kantinin önündeydik.
"Ben ikimize bir çikolata alıp geleyim." diyen sevgilime evet anlamında başımı salladım.
Minjeong kantindeki sıraya geçtiğinde onun gelmesini beklemeye başladım. Beklerken yan tarafta Giselle'i gördüm. Artık hiç konuşmuyorduk, sanırım o da birbirimizi sevemeyeceğimizi anlamıştı. Tam önüme dönüp Minjeong'u izleyecektim ki Giselle de bana baktı. Yüzünde tedirgin bir ifade vardı, bu ifadesine bir anlam veremesem de pek sorgulamadım ve ona hafifçe gülümseyerek önüme yani Minjeong'un bulunduğu tarafa döndüm.
Giselle hâlâ bana bakıyormuş gibi hissediyordum ancak yine de dönüp ona tekrar bakmadım ve bana doğru gelmekte olan Minjeong'u izledim.
"Al, bu senin." dedi yanıma henüz gelmiş olan Minjeong ve bana elindeki çikolatayı uzattı.
"Teşekkürler."
Sonra beraber kantinin önündeki masalardan birine oturduk ve çikolatalarımızı açıp yemeye başladık.
Minjeong ağzındaki lokmayı yutunca bana bakıp "Bugün okul çıkışında ne yapacaksın?"
"Hmm... Annemin mezarını ziyaret edeceğim tekrar."
"Anladım, eğer sorun olmazsa ben de gelebilir miyim?"
"Tabii ki gelebilirsin sevgilim."
Son söylediğim kelimeyle bir anlığına afalladı, sonra başını hafifçe eğip göz temasından kaçındı. Utanmıştı. Bu hoşuma gitti ve gülümsedim. "Utanınca çok tatlı oluyorsun Minjeong."
Söylediğim onu daha da utandırdı. Birkaç saniye sonra duyduğumuz zil sesiyle beraber ikimiz de ayağa kalktık ve okul binasına doğru yan yana yürümeye başladık.
Okul binasına girip sınıflarımızın olduğu kata gelince birbirimize görüşürüz deyip sınıflarımıza geçtik.
Sınıfa girince hemen sırama geçtim ve hocanın gelip dersi anlatmasını bekledim.
~
Okul bitmişti ve elimde bir demet papatya ile annemin mezarına doğru yürüyordum, yine. Ancak bu sefer farklı bir şey vardı, yanımdaki Minjeong da benimle birlikteydi.
Annemin mezarının önüne geldiğimizde papatya demetini Minjeong'a doğru uzattım. İlk önce biraz şaşırdı sonra elimdeki demeti tuttu ve "Ben mi bırakayım?" diye sordu. Başımı onu onaylarcasına salladım. O da annemin mezarına doğru döndü, hafifçe mezara doğru eğildi ve papatya demetini toprağın üstüne bıraktı. Ardından doğruldu ve ellerini önünde birleştirdi.
Sonra bir şey hatırlamış gibi bana baktı ve "Annen... ne zaman vefat etti?" diye sordu bana.
"Hmm... 4 sene önce yakında 5 olacak."
"Peki neden öldürüldüğü hakkında bir fikrin var mı?"
"Hayır, annem iyi bir insandı, tamam öğrencilerine biraz sert davranır ve kızardı ama onların iyiliği içindi, birine kötülük yapmazdı."
"Öğrencileri? Annen öğretmen miydi?"
Evet anlamında başımı salladım.
"Hmm, sanırım bu konu hakkında biraz fazla soru sordum, özür dilerim."
"Sorun değil, bana istediğin kadar soru sorabilirsin. Senin sesini duymak ilaç gibi geliyor."
Gülümsedi. Tekrar söylüyorum, gülümsemesi çok güzeldi, sanki tüm meleklerin gülümsemelerini alıp kendisine saklamıştı.
"Bu kadar güzel gülme Minjeong."
"Neden?" Tekrar gülümsemişti.
"Çünkü her gülümsediğinde hayallere dalıyor ve seni öpmek istiyorum."
Bunu açıkça söylemem onu şaşırtmıştı, açıkçası ben de kendimden böyle bir şey beklemediğim için şaşırmıştım.
~
Bu bolum de böyle bitti
Uzun bir süre bolum atmadığım için üzgünüm. Bölüm atmamamın nedeni Karina'nın sevgilisi olduğunu ogrenmemdi ve bölüm atmadığım sürede fice devam edip etmeme konusunda biraz düşündüm ve fice devam etme kararı aldım. Ficin Karina'nın ilişkisine saygısızlık olacağını düşünebilirsiniz belki ancak fici burada bitirmek istemiyorum çünkü bir süredir bu fici yazıyorum ve sonunu acele bir son yapmayı istemiyorum.
Her neyse, kendinize iyi bakın seviliyorsunuz
Bir de oy vermeyi unutmayın lütfen ♡