14.Bölüm

227 24 6
                                    

Su sesleri...

"Yavaş ol, hayvan! Islandım senin yüzünden, Fatih ya!"

"Sevgilim, havuzdayız. Islanmak için geldik."

Su sesleri...

"Sana ne be!"

Boğulma sesi..?

"Pınar, alt tarafa ıslandın be!"

Özgür'ün kahkahası...

Sözde havuza yüzmek için gelmişlerdi ve Pınar, kırk beş dakikadır falan havuza girmemek için ısrar ediyordu. Ekrem zaten gelir gelmez havuza atlamıştı. Bekleyememişti. Kerem ve Seda biraz oyalandıktan sonra havuza girmeyi tercih etmişlerdi. Biz ise şezlonglarda oturuyorduk. Özgür'e Havuza girmesi için ısrar etmiştim fakat inatla gitmek istemediğini dile getirmişti. Yalandı. Deli gibi istiyordu ama beni bırakamıyordu. Hissediyordum.

"Güneş kremi sürmemi ister misin?"

"Kapalı havuzdayız sanıyordum." Diye mırıldandım. İstemsiz tebessümlerden biri tekrardan dudaklarımı esir almıştı. Özgür'ün sessizce ofladığını duydum. "Özgür, git ve yüz."

"Sen olmadan hiçbir yere gitmiyorum, Afra!" diye tek solukta söyledi dilinin ucundakileri.

Su sesleri... Çıplak ayakların mermerde çıkardığı sesler... Klor kokusu...

Ve Pınar, ıslak kollarını bana doladı. "Hadisene kızım, su mükemmel ya!"

"Sağ ol, Pınar. Karadayken gayet mutluyum." Diye mırıldandım. Pınar kulağıma eğildi ve "Özgür için de aynısını diyebilir misin?" diye sordu. Sol kolumu kaşıdım ve Pınar'ın çekilmesini bekledim. Çok geçmedi, Pınar koşarak havuza atladı. Özgür'e döndüm. "Yüzmek ister misin?"

"Tekrar ediyoru-" Lafını bitirmesine izin vermeden "Benimle.." diye ekledim. Çünkü kısa ama öz şekilde attığı nutukları şu bir saat içinde yeterince duymuştum. Özgür'ün şezlongdan doğrulduğunu hissettim. "Ciddi misin?" diye sordu. Sesindeki saf şaşkınlık boğazımdan bir kıkırtının yükselmesine sebep oldu. "Elbette!" Derin bir nefesi içine çekti ve ellerlimi kavradı. Kerem, muhtemelen havuzun bize en uzak kısmından seslendi. "Sonunda!" Özgür'ün omuzlarının sarsıldığını hissettim. Cidden, gülüyor muydu? "Sesli gül!" diye uyardım onu. Sarsıntı kesildi. Elma kokusu daha da yakınıma yaklaştı ve Özgür, beni kucakladı. "Nedenmiş?"

Kollarımı boynuna dolamakla yetindim. "Nefes al ve tut!" diye uyardı beni. Derin bir nefes aldım. Elma kokusu ciğerlerimi yaktı. Ciğerlerim onun kokusuyla doluyken nefesimi tutmak çok da zor olmazdı zaten. Hemen sonra soğuk her yerimi sardı. Özgür'ün dizlerimin altındaki kolunun ve belimdekinin beni sıkıca sardığı noktalar değil ama. Oralar hala sıcacıktı. Daha çok sokuldum Özgür'e. Aşağıya mı yukarıya mı hareket ettiğimizi ayırt edemedim bir süre ama tam nefesimi tutmakta zorlanmaya başladığımda sıcak hava dalgası etrafımızda dönmeye başladı. Nefesimi vermemle almam bir oldu. Özgür, bacaklarımdaki ellerini çekti ve bacaklarım suda serbest kaldı. Omuzlarına daha sıkı sarıldım. "Korkma." Diye mırıldandı. Çok geçmeden bacaklarımda başka bir şeyler hissedince kendimi Özgür'e doğru fırlatmaya çalıştım. Ağzımdan kısık bir çığlık kaçtı ve çırpınmaya başladım. "Fatih, piçlik yapma!" diye bağırdı Özgür. Sarsılıyordu. Bacakları bazen benim bacaklarıma vuruyordu ve özür diliyordu. Çünkü onları çok hızlı sallıyordu. İstemeden de olsa kahkaha attım. "Ne yapıyorsun?"

"Fatih'i tekmeliyorum!" diye bağırdı. Kaşlarımı çattım. Tam ağzımı açmıştım ki, Fatih hemen yanı başımdan fırlayıverdi. "Tamam be oğlum, beli mi kırdın!"

"Kaşınma, Fatih!"

"Ya Afra, sevgiline bir şey de!" diye bu sefer bana hayıflandı, Fatih. Su sesleri bize yaklaşmaya başlamıştı. Biraz sonra minik bir dalga omuzlarımızı okşadı ve Ekrem'in sesi kulaklarımıza çalındı. "Bir sorun mu var yenge! Öldür de öldüreyim!"

Kerem çok daha uzaktan bağırdı. "Zevzek zevzek konuşmasana oğlum." Ve Seda da ona destek çıktı. "Ama yine de bir sorun varsa söyle, yenge!" diye ekledi, Kerem. Daha çok su sesi kulaklarıma doldu. Kerem ve Seda geliyorlardı. "Pınar nerede?" diye sordum. Fatih kolunu omzuma koyup "Soyunma odasında unuttuğu yiyecekleri almaya gitti." Diye yanıtladı beni. O sırada Kerem ve Seda yanımıza gelmişti bile. "Senin derdin anlaşıldı!" diye ciyakladı, Kerem. Ekrem, ikizini savundu ve Seda'da sevgilisini. Bizse birbirimize sarılmış orada dikiliyorduk.

"Yiyecekleri aldım!" diye bağırdı Pınar ve hemen yanı başımıza atladı. Su yüzüme gelince kafamı geriye attım ve derin bir nefes aldım. "Buna alışmak zor!" diye mırıldandım kendi kendime ama Özgür duydu ve kolları beni daha çok sardı. Dudakları sıkı sıkı yanağıma kapandı ve "Alışırsın." Dedi. Biz onlardan tamamen bağımsızdık şuan da ama tartışma gittikçe alevleniyordu, farkındaydım.

"Deve güreşi lan!" diye bağırdı Kerem. "Gel sevgilim, şu ezikleri bir yenelim."

"Siz kim, bizi yenmek kim lan!" diye karşılık verdi, Fatih.

Seda ve Pınar'ın sevinç çığlıklarını duyabiliyordum. "Biz ne yapsak?" diye sordu, Özgür.

"Biraz onları dinledikten sonra bir şeyler buluruz." Diye yanıtladım. Güldü. "Eğlenceli olacak, sevgilim."

Seslere göre, İki kız sevgililerinin omuzlarına çıkmıştı. Birbirlerine eğlenceli olacağını ve kuralları söylüyorlardı. Ekrem, "Başla!" diye bağırınca Pınar'ın çığlığı havuzda yankılandı. "Bizden başka kimsenin olmaması tuhaf?" dedim özgüre dönüp.

"Hadi Pınar, devir onları hayatım!"

"Havuz, ikizlerin." Diye yanıtladı beni, Özgür. Kafa salladım. Artık elma kokusu klor kokusunun arasında sıkışıp kalmıştı.

"Seda, bebeğim hadi!"

"Fatih bir karışma ya!"

"Yüzmek istiyorsan yüz, sevgilim. Ben burada beklerim." Diye mırıldandım. Yanaklarım yanmaya başlamıştı. Sevgili olaylarına cidden alışlık değildim ve sevgi sözleri söylemek beni zorluyordu. Özgür, artık nefes almayı da kesmişti. Kafamı yere eğdim ve yüzümü boynuna gömdüm. Göğsü sarsılmaya başladı. "Sesli gül!" diye tekrardan uyardım onu.

"Biz yeneceğiz oğlum, hiç şansınız yok! Dimi, Pınar!"

"Siz kim köpeksiniz oğlum. Sevgilim her türlü yıkar sizi! İki anlamda da!"

Ekrem'in kahkahası... "İnceyi kestiniz mi?"

"Neden?"

Cevap vermedim. "Yüzmek istiyorsan-" Klorlu eli ağzımı kapattı. "Yüzeceksek beraber!"

Kafa salladım. Ellerimi boynuna daha sıkı doladı ve suda sırt üstü döndü. Ayakları kuvvetli bir şekilde hareket ederken elleri boynundaki ellerimi tutuyordu. Tekrar sordu. "Neden?"

Dudaklarımı yaladım. "Seviyorum." Ayaklarını çırpmayı bıraktı. Bir an batıyormuş gibi olduk ve ellerini sıktım. "Bir daha desene!" diye şakıdı. Sesi sarının tonlarından dem vururken kaşlarımı çattım. En keyifli ses tonuyla benimle dalga geçiyordu.

"Pınar! Harikasın sevgilim! Böyle yıkarlar oğlum işte!"

"İnceyi kestiniz mi ezikler! Fatih ve ben profesyoneliz lan!"

Tek kaşımı kaldırıp ben de sordum. "Neyi?"

Artık yüzmüyorduk. Ayaklarımızın mermerlere değmediği bir yerde birlikte ayak çırpıyorduk. Kolları tekrardan belimdeydi. Yüzüme doğru nefesini üfledi. Bizimkilerden uzaktaydık, sesleri daha buğulu geliyordu.

"Seni seviyorum." Diye mırıldandı. Tüm dişlerimi göz önüne çıkarıp sırıttım.

"Gülüşünü seviyorum." Diye mırıldandım bende.

Dudakları, nazikçe benim dudaklarıma kapandı. Klor tadı ağzımda onun dudaklarının tadıyla karıştı. Soğuk ve yumuşak...

"Çüş oğlum! Havuz lan burası! Burada çocuk yapılmaz!"

"Kerem, sevgilim, çocuk öpüşerek yapılmaz!"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 26, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Siyaha Çalan RenklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin