“Alvi mi geldi?” diye sordu Pınar. Başımı salladım. Eliyle dizimi dürtükledi. “Sonra ne oldu ya? Seni evime boş boş otur diye çağırmadım konuşsana kızım!”
“Bana bir sürprizi varmış. Özgür ile çıktıktan sonra onu bir daha görmedim.”
“O saatte Özgür’leydi yani?” diye fısıldadı.Düşüncelerindeki fesatlık ve sesindeki ima yüzümü buruşturmama neden oldu. “Ne yaptınız?” diye sordu hayret içinde. Dudaklarım istemsizce kıpırdandı ve bir tebessüm yüzüme yerleşti. “Sevgili olduk.” Diye mırıldandım. Pınar’dan hiç ses gelmedi. Hareket etmedi. Hiçbir şey yapmadı. “Pınar?” diye seslendim ve seslenmem ile birlikte tiz bir çığlığı boğazından serbest bıraktı. Elleri omuzlarıma saplandı ve beni sarsmaya başladı. “Anlat hemen!” diye bağırıyordu aynı zamanda. “Nasıl oldu anlatsana be!”
“Sarsmasan!” diye bğırdım ona tepki olarak. Sanırım aşırı sarsıntıdan omiriliğim iflas etmişti. Beni sarsmayı bırakıp tepinmeye başladı, ben de o esnadan silkelendim ve tam ağzımı açtığım sırada kapı çaldı. Pınar bir küfür savurarak odasının çaprazında kalan kapıya doğru koştu. Kapıyı açtı ve Fatih’in sesi evi doldurdu. “Ecem ile Özgür sevgili olmuş!”
Pınar’ın ayaklarını yere vurup bir çığlık attığını daha duydum ve kaşlarım şaşkınlıktan havaya kalktı. Cidden, bu duruma onlar niye seviniyorlardı ki?
“Ecem içeride, ayrıntıları anlatıyordu!”
“Piç, bana anlatmadı!” diye hırladı, Fatih. “Yürü bebek, ayrıntıları duyalım!”
İstemsizce bir kahkaha attım ve “Sevgilime sadece ben küfür edebilirim!” diye seslendim onlara. Fatih, umursamaz bir edayla ‘tıh’ladı ve yanıma oturdu. “Börtlen mi yedin sen?” diye sordum. Kolunu omuzuma attı ve “Börtlen değil o canım!” dedi. Omuzlarımı silkmek istedim ama kolu pek izin vermediği için başımı iki yana salladım. “Ve evet, yedim.”
“Sökül!” diye araya girdi Pınar. Kafamı bir kere salladım ve anlatmaya başladım. Arada, Pınar’ın Fatih’e attığı laflara gülmeye kalktım ve bu ikisi gülmeme bile doğru dürüst izin vermediler. Bitirdiğimde Fatih, “Vay piç!” diye soludu. Elimin tersiyle karnına vurdum. İnledi. “Elin çok ağır be kızım!”
“Sevigilime sadece ben küfür edebilirim!”
Pınar hala tek kelime etmemişti ve az sonra o da Fatih’e vurdu ve Fatih, “Bu ne be!” diye bağırdı. Pınar da ondan aşağı kalmadı ve “Örnek al!” diye karşılık verdi. Oturduğum yerde onların atışmasını dinledim. Susmadılar.
“Adam edebiyat yapmış be! Sen iki kelime söylemekten acizsin! Geri zekalı!”
“Uydurma Pınar, iki söze yaptığım her şeyi sildin be!”
“Konuşma! Salak!”
“Aşk olsun, Pınar ya!” diye hayıflandı en sonunda, Fatih. Ama Pınar, oralı bile olmadı. “Milletin yaptığına bak, bir de bizim hödüğe bak! Ulan adam kız-“
Pınar’ın sözü, Fatih’in yanımdan Pınar’a dolğru atılmasıyla son buldu. Gelen birkaç ses neden son bulduğunu bana kanıtlarken sırıttım. “Neyseki görmüyorum gençler, rahat olun!”
Fatih, geriye çekildiğinde Pınar “Geri zeklalı!” diye fısıldadı. Ama Fatih, duymadı. “Eee?” dedim. “Sen niye geldin, Fatih?”
“Çok güzel bir soru,” diye yanıtladı ilk beni. Pınar, hala homurdanıyordu ama kimse ne dediğini anlamıyordu. Daha çok boğulur gibi sesler çıkarıyordu. “Seda’nın provaları falan bitti ya, Ekrem dedi ki beraber bir şeyle yapalım-“
“Bence de!” dedik Pınar ile aynı anda.
“Heh işte,” dedi Fatiih. “Havuza gitmeye karar verdik ve Pınar’ı almaya geldim. Özgür de seni almaya gidecekti ama” kapı çaldı. “İşte geldi.”
Yutkundum. Kalbim devir attı ve hızı arttı. Derin bir nefes aldım. Daha yanıma gelmeden, sadece varlığını hissetsem bile kalbim hızlanıyordu ve titremeye başlıyordum. Kaburgalarım akciğerlerime küçük geliyordu ve içim dolup taşıyordu.
Pınar kapıyı açtı birkaç saniye geçmeden kokusu odaya ulaştı. Fatih, beni dürtükledi. “Sakin ol kovgirl!”
Yüzümü buruşturdum ama aynı zamanda güldüm de. “Bunu senden beklemezdim!”
Beni onayladı. “Haklısın! Bu Ekremlikti. Hoş geldin it!”
Elma kokusu arttıkça arttı ve “Kalk sevgilim yanından lan!” dedi. Güldüm. Fatih, omzumdan destek alıp kalktı ve muhtemelen Pınar’ın yanına gitti. Fatih’in boşluğunu, Özgür’ün sıcaklığı doldurdu. “Afra!” diye sevimlice söylendi. “Havuza gidiyoruz!”
Kafamı sallayıp onayladım. “Fatih söyledi.”
Dudakları yanağıma temas etti ve dişlerimle alt dudağıma hapsettim. Dudaklarını çektikten sonra burnunu yanağıma yasladı. “Kokunu özlemişim!”
Güldüm. “Sadece kokumu mu?”
Güldü. “Sanırım bir de dudaklarını!”
Midemden yıkarıya bir sıcaklık yükseldi ve beni esir aldı. Konuyu değiştirmek için “Yalnız ben yüzme bilmem. Malum,” diye söylendim. Kendini geriye çekmeden “Biz de yüzmeyiz.” dedi ve dudaklarını yanağıma sürttü. “Havuza yüzmek için gidilir.” dedim. Kıkırtısı boğazından benim kulaklarıma ulaştı. “Sana yanlış öğretmişler.”
Fatih, boğazını temizledi. “Bu kadar edepsiz değildin sen, piç!”
Özgür kendini geriye çekip bir kahkaha attı. “Hazırsanız gidelim. Eşyaların bende Afra.”
Elleri belime sarıldı ve yürümeye başladı. Kafamı hızlı hızlı salladım ve onun adımlarına eşlik ettim. Pınar ve Fatih hemen arkamızdaydı ve Pınar’ın “İnsanlara karışma!” dediğini duyabiliyordum. Fatih sessizce güldü ve Pınar’ı öptü. “Erken yaşta teyze ve amca olmak istemeyiz değil mi, sevgilim?” Kaşlarımı çattım. Neyseki Pınar, aklımdan geçeni okumuş gibi Fatih’e vurdu. Vuruşu o kadar çok ses çıkarmıştı ki. Özgür gülmeye başladı. “Anlaşılan minik bir yeğenimiz olmayacak!”
Fatih inledi. "Hayatım, Özgür'ün haklı olma payı var gibi!"
Pınar ile aynı anda güldük. "Millete iftira atma." diye yakındım. "Allah'ın sopası yok bak!"
"Hı hı" diye geçiştirdi, Fatih beni.
Özgür, belimdeki elini omzuma çıkardı ve beni kendine yasladı. "Neyle gidiyoruz?" diye sordum herkese hitaben. "Babamdan arabayı çaldım." dedi, Fatih. Pınar hoşnutsuz mırıltılar çıkardı ve "Ehliyetin yok senin!" diye çığırdı. Büyük olasılıkla Fatih sırıtıyordu ve çok geçmeden gelen cevabı bana tahminimin doğru olduğunu kanıtladı. "Özgürkuş'un var."
Özgür, dikleşti ve göğsünü kabarttı. "Yetenek!"
"Hadi lan ordan!" dedi Fatih ve Özgür'ün ensesinde bir şaplak patladı. Güldüm. Özgür, yanağımı okşadı. Fatih'in sesi kulaklarıma çalındı. "İşte, abinizin harika arabası."
"Afra, önde oturacak!" diye seslendi Özgür ve arabanın açılan kapısı gürültüyle kapandı. Hemen ardından başka bir kapı açıldı ve o da gürültüyle kapandı.
Durduk. Özgür arabaya binmeme yardımcı oldu ve emniyet kemerimi taktıktan sonra kapıyı yavaşça kapattı. "Sevgilin tam bir piç!"
Kıkırdadım. Kapının açılmasıyla Özgür'ün elma kokusunun içeriye dolması bir oldu. Başımı ondan tarafa çevirdim. Arabanın motorundan sesler yükseldi ve Özgür bana doğru eğildi. Nefesi yüzüme çarptı. Dudakları dudaklarımı saniyeliğine esir aldı ve geri çekildi. "Seni seviyorum."
Ona tüm dişlerimi sergiledim.
Arkadan Fatih'in, benim taklidimi yaptığını duyabiliyordum. "Biz görmüyoruz, rahatsız olmayın!"
Geç geldiği için özür dilerim. Kardeşim, bilgisayardan windows'u yanlışlıkla silince bilgisayarı servise yolladık ve yeni geldi. Sanırım biraz kısa bir bölüm oldu fbhdsb okuduğunuz için sağ olun 1,4K olmuşuz :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyaha Çalan Renkler
Teen FictionKeşke hayat rengarenk olsaydı... Kör bir kız... Renklerden habersiz, insanlardan, yaşadığı şehirden... Ve kızı seven bir adam... Kızın kör olduğunu bile bilmiyordu üstelik. Onların hikayesi yok gibiydi ama renkler onları birleştirdi. Gerçeği öğrenme...