6.Bölüm

346 32 3
                                    

"Sedat Hoca'nın ders vermesi yasaklanmalı. Uyuyoruz resmen!" dedi Pınar, esnerken. Kollarımı iki yanımda salladım. "Abartıyorsun."

Sedat hoca, iyiydi aslında ama çok yavaş anlatıyordu sonuçta bu iyi anlattığı gerçeğini değiştirmezdi. Öğrencilerle anlaşabilmek için onlar gibi davranırdı. Bu, her öğretmende bulunmazdı doğruyu söylemek gerekirse.

Pınar koluma girip hızlıca yürümeye başladı, kolunu biraz sıkı kavradım. Seke seke yürüyordu ve bu tanıdık birilerine işaret ederdi. "Merhaba!" diye cırladı, Pınar. Gelen kokulara bakılırsa laboratuvarların oradaydık. Kimyasalların gaz çıkışlarını bile duyabiliyordum.

"Merhaba, güzeller!" Fatih'in sesi kulaklarıma dolduğunda omuzlarımı silktim. Pınar, başka kimin yanına seke seke giderdi ki? "Nasılsınız bakalım?" Pınar, ayaklarını yere bir kaç defa vurdu ve "Süperiz!" diye bağırdı. Susması için elimden gelen tüm jest ve mimikleri kullanmama rağmen bağırarak anlatmaya devam etti. "Tango festivaline gidiyoruz!"

Fatih'in boğazından bir kıkırtı yükseldi ve sonra kahkahası bomba etkisi yaratarak bulunduğumuz yere düştü. Bu ikisi toplu yerlerde sessiz olunması gerektiğini bilmiyordu. "Şşş," diye azarladım onları. "Herkes, o festivale gideceğinizi bilmek zorunda değil."

"Bence de!" diye bana destek çıktı, ayaklı elma. Kokusu o kadar yoğundu ki, okulda geçtiği koridorları bile ayırt edebiliyordum. Ona özeldi  bu koku. Sesi de öyleydi, temkinli ama neşeli bir sesi vardı, kızdığı zamanlar dışında. Zaten kızdığı neredeyse tek şey, Ekrem ve Kerem'in üstü kapalı imaları oluyordu. Onun dışında sürekli neşeliydi.

Pınar omuzlarını silkti ve anlatmaya devam etti. "Çok güzel olacak, sevgilim. Ve biz orada attığımız her adımda bunlara hava atacağız."

Kaşlarımı havaya kaldırdım. "İstersem ben de gelebilirim!"

"İster misin?"

Kalkık kaşlarım sesle birlikte eski hallerini aldılar. Ağzımı birkaç kere açıp kapattım ama bir şey diyememdim. Ne denirdi ki? Özgür'ün yönelttiği soruyu bile doğru düzgün algılayamamıştım daha. Sadece, fazla ani olmuştu ve sanırım kelimeleri kaybetmiştim. Boğazımı temizledim. "Hayır."

Özgür'ün boğazından bir mırıltı yükseldi. "Neden ya?" diye devam etti, Pınar. Kaşlarımı çattım. "Çünkü, evde pineklemeyi düşünüyorum."

Özgür, derin bir nefesi dışarıya verdi ve Fatih'in Pınar'a bir şeyler mırıldandığını duydum. İkisinin yalnız kalmasıyla ilgili şeyler. Güldüm. "Fatih, bence haklı."

Pınar, Fatih'e bir tane vurdu ve Fatih söylenmeye başladı. "Duyularının çok kuvvetli olduğunu unutuyorum hep. Siktir!"

Tüm dişlerimi göstererek sırıttım ve Özgür'e döndüm. Ondan da bir kahkaha yükselmişti. "Diğerleri nerede?"

"Bugün onlara tatil." diye cevapladı sorumu, Pınar. "Eve gidelim de, sen pinekle ben de hazırlanayım."

Dudaklarımı büzüp kaşlarımı çattım ve çok geçmeden Özgür'ün yumuşak elleri önce kaşlarımı düzeltmeye çalıştı sonra dudaklarıma hafifçe vurdu. Elleri cidden yumuşaktı. Kaşlarımı kaldırıp Özgür'e döndüm bu sırada Pınar ile Fatih kıkırdamış ve Pınar kolumu cimciklemişti. "Ne yapıyorsun?"

"İnsanların sana bakmasını engelliyorum!"

"Sadece güldüm be!" diye aynı anda mırıldandı Fatih ve Özgür. Sağ omuzumu silktim ve Pınar'a döndüm. "Sen ne yapıyorsun?"

"Seni kendine getiriyorum!" diyip ardından bir kahkaha attı, Pınar. Derin bir nefes aldım ve sertçe ofladım. "Hadi gidelim."

Yol boyunca Pınar ve Fatih, tango festivali hakkında konuştular. Özgür, bir işi olduğunu söyleyip yanımızdan ayrılmıştı ve ben de Pınar ve Fatih'in arasında, hiç hoş anılmayan o üçüncü kişi olmuştum. "Bundan nefret ediyorum!" diye homurdandım. Üçüncü kişi olmak, bu ikisinin yanındayken hiç de güzel olmuyordu. "Sus kız!" dedi Fatih, sesini incelterek. Pınar'ı biraz yana doğru itikledim ve Fatih'e çarptı. "Saçma saçma hareketler yapma, Fatih!"

Siyaha Çalan RenklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin