4.Bölüm

362 36 7
                                    

Arkadaş demek, kesinlikle her şey demekti. Yanında varlığını hissettiğin, ne olursa olsun seni bırakmayacak birilerinin olması paha bilçilmezdi. Kendimi ilk defa tam anlamıyla normal hissediyordum. İnsanların arasından soyutlanma nedenim beni incitmemeleriydi ama şimdi, onların yanında bulundukça bunun ne kadar saçma olduğunu anlamıştım. Beni iyileştiriyorlardı. Üzgün olurdunuzda, hasta, kızgın, leyla... Aklınıza gelebilecek bir sürü şey. Ve, ve sonra onlar gelirdi ve buuumm! İyisiniz! Bir şekilde iyi hissettirmesini biliyorlardı.

Ama onların iyi niyetine karşılık kendimi dolandırıcı gibi hissediyordum. Benim gerçeklerimi bilmeyip, bizim yalanımızla yaşıyorlardı. Onlara gerçeği söylemeyi deli gibi istiyordum. Beni, olduğum gibi kabul etmelerini deli gibi istiyordum ama,

korkuyordum.

Beni bırakmalarından korkuyordum. Onlarsız olmaktan... Sonuçta onları bir yalanın içinde yüzdürüyorduk ve bana kesinlikle düzembaz diyebilirlerdi. Haklı da olurlardı. Diğer yandan kalbim, onların öyle bir insan olmadığını savunuyordu. Bırakmayacaklarını anlatıyordu her gece. Ama bencildim. Bana acımalarını da istemezdim. Ne olursa olsun eskisi gibi olamazdık. Bir engel olurdu, doğruyu öğrendikleri zaman.

Anlayacağınız, bir süre daha dolandırıcılığa devam edecektim.

"Şey," diye mırıldandım oturduğum kanepede ayaklanarak. "Arkadaşlarım, yarın bize gelebilir mi?"

Başımı öne eğmiştim ve Ayaz'ın bir cevap vermesini bekliyordum. Aslında, olumlu bir cevap vermesini bekliyordum. "Arkadaşların?" diye sordu, Ayaz. Sesindeki tını bile bir şeylerden şüphelendiğini açık ediyordu. "Arkadaşlarımız," diye düzeltti Pınar, Ayaz'ı. "Film gecesi yapmak istiyorduk ve en müsait ev sizinkiydi, Ayaz abi."

İkimizin sesi de o kadar aciz çıkıyordu ki. Ayaz karşımdaki koltuktan kalkıp yanıma gürültüyle kendini attı. "Demek film gecesi?" diye sordu bu sefer. Ben de kafamı hızlı hızlı salladım. "Lütfen abi," dedim nefesimi içime çektikten hemen sonra. "Hiçbir eşyaya zarar vermeyeceğiz."

Pınar da beni onayladığında, Ayaz sessizliğini bozmadan bir süre hareketsiz bekledi. Bir şey demesini bekliyorduk ve ikimiz de nefesimizi tutmuştuk. Odada sadece Ayaz'ın nefes alışverişleri yankılanıyordu. Ayaz beni kendine doğru çekti ve kafamı göğsüne yaslamamı sağladı. "Peki," diye mırıldandı. "Arkadaşların, senin-"

"Hayır," diye sözünü kestim. "Hayır, bilmiyorlar."

Ayaz'ın dudaklarından saçımı yalayıp geçen bir nefes dışarıya taştı. "Tahmin etmiştim. Ne izlemeyi düşünüyorsun ki?" Fısıltı halinde başlayan cümlesi kükremeye dönüştüğünde irkildim ve hızlıca inip kalkan göğsüne biraz daha sokuldum. "Lütfen, Ayaz. Söz veriyorum üzülmeyeceğim ve film gecesinden sonra öğrenecekler."

Pınar tuttuğu soluğu sonunda vermeyi akıl etti ve verdiği soluğum hemen ardından büyük bir nefesi içine çekti. "Ölüyordum!"

Kıkırdadım. Omuzlarımın sallanmasıyla beraber, Ayaz'ın altımdaki bedeni de rahatladı ve "Bir şartla," dedi.Başımı yukarıya doğru kaldırdım ve şartını daha söylemeden kabul ettim. Burnumu öptü ve geri çekildi. "Ben de sizinle olacağım." Pınar'dan yükselen tiz sesleri es geçerek yerimde kıpırdandım. "Çağla ablayı da getir."

"Ben de onu düşünüyordum," dedi Ayaz, oturduğu yerde biraz daha yayılırken. "Ne zamandır böyle bir şey yapmayı istiyordu."

"Eh, peki madem." dedi Pınar. İtirazlarının kesinlikle işe yaramayacağını anlamıştı. "Çağla abla da gelsin."

Kollarımı Ayaz'ın beline doladım ve Pınar'a da gelmesi için işaret yaptım. Ayaz'ın diğer yanına oturdu ve oturmasıyla kanepe salladındı. Ayaz'la aynı andak bağırdık. "Yuh be kızım, az kilo ver!"

Pınar'dan kilolu olmadığına dair itirazlar yükselirken Ayaz, gülmemek için kendini zor tutuyordu. Bunu sallanan omuzlarından anlıyordum. Bütün dişlerimi göstererek Pınar'a gülümsedim. Daha çok sırıtma gibiydi. "Sadece şaka!"

Pınar, sırtını koltuğun arkasına hızla vurdu. "Komikmiş!"

Ayaz, bastırmaya çalıştığı kahkasını daha fazla tutamadı ve kahkası tüm salona dağıldı. "Barbara kılıklıya da bak sen!"

Ortama bir sessizlik çöktüğünde, Pınar benim yanıma gelip kurtuldu. Ben de Ayaz'ın göğsünden kalktım ve geriye yaslandım. "Resmen çiftler gecesine döndü olay! Tek sap benim!"

Ayaz kendini öne doğru attı ve "Çiftler gecesi?" diye sordu.  Sesindeki rahatsızlık beni memnun etmişti. "Kim bu arkadaşlar?"

Pınar, konuşmaya başlamak için ön hazırlık yaptığı sırada ben konuşmaya başladım. "Fatih, onu zaten biliyorsun aslında. O, Pınar'ın sevgilisi." Pınar hiçte hoş olmayan bir şekilde ofladı. "Kerem ve Seda da sevgililer ve Kerem'in ikizi Ekrem de bir kızı getireceğini söyledi. Son olarak sen ve Çağla abla. Bense bir köşede sizin saçma diyologlarınızı dinleyecek gariban kız."

Sonlara doğru kısılan sesim Pınar'ı kıkırdatmıştı. Aklından ne geçtiğini kesinliklikle biliyordum ve ağızından o cümlelerin çıkmaması için kaşlarımı yukarı aşağı oynatıyordum. İçim bir huzursuz olmuştu. Söylememeliydi. Ayaz, kesinlikle bana patlardı. Ve Ayaz'ın olduğu taraftan gelen negatif elektirik kesinlikle bunu kanıtlıyordu. Ama Pınar, ne yapmaya çalıştığımı anlamamış gibi "Aslında," dedi kıkırtısının arasında. "Biliyoruz ki, bir talibin var!"

Ayaz'ın bakışlarının üzerimdeki baskısını daha da somutmuş gibi hissettiğimde yutkundum. Gerçekten, ya ben çok anlaşılmazdım ya da arkadaşlarım çok salaktı. "Hayır!" diye ciyakladım. Sesim bile benimle aynı fikirde değildi ki. Boğazıma takılan her neyse onu geldiği yere gönderebilmek için yutkundum. Ama bir işe yaramadı. Ayaz, dikkati kendine çekmek için boğazını temizledi. "Kim bu hıyar!?"

"Hıyar değil!" dedim hemen ama sonra yaptığım yanlışın farkına varıp ellerimle ağzımı kapattım. Ayaz'ın boğazından bir hırlama duyuldu ve Pınar'ın bana doğru sokulduğunu hissettim. 'Yaptığın davranış harika!' diye geçirdim içimden. Gerçekten, harika! Ayaz, dikkatimin Pınar'a kaydığını fark ettiğinde yalancıktan öksürdü. Her kelimesini tane tane bastırarak "Kim. Bu. HIYAR?" diye tekrar sordu. Yumru tekrar boğazıma çıktı ve "Sadece okuldan bir arkadaş, yemin ederim başka bir şey yok!" diye fısıldadım Pınar'ı cimciklerken. Bu 'Yaptığını beğendin mi?' cimciklemesiydi.

"O da geliyor yani?"

"O da bizim arkadaşımız." diye atıldı, Pınar ama sesi benimkinden bile kısık çıkmıştı. "Az önce öyle demiyordun, hanım efendi!" diye bağırdı, Ayaz ve ikimiz de yerimizden sıçradık.

Boğazımı temizledim. "Sadece şaka yaptı." derin bir nefes aldım ve devam ettim. "Gerçekten, Ayaz. Zaten on dokuz yaşındayım. Allah aşkına!"

Ayaz da derin bir soluğu içine çekti ve soluğunu yavaşça dışarıya üfledi. "Biliyorum," diye mırıldandı. Sesi, bir anda kırılgan çıkmaya başlamıştı. "Üzülmeni istemiyorum."

"Üzülmüyorum!" diye karşılık verdim ona. "Onun yanındayken, beş duyumda etrafa daha çok dikkat kesiliyor. Kendimi herkes gibi hissediyorum. Çektiğim nefesle görebiliyorum. Duyduğum sesle, dokunduklarımla, tattıklarımla ve hissettiklerimle görebiliyorum!"

Bir süre, kısık kısık nefesler aldım. Bu itiraf, odadafi ben de dahil herkesi şaşırtmıştı. Genelde bu gibi konulardan konuşmazdım. "Onun yanındayken, tüm engellerimi aşıyorum!"

Siyaha Çalan RenklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin