2.Bölüm

454 39 6
                                    

"Bence gayet romantikti!" diye çıkıştı, Pınar. Karnımda yatan kedinin yumuşak tüylerini okşarken nefesimi dışarıya abartılı bir şekilde bırakmıştım. Film biteli yarım saat olmuştu ve Pınar, inatla hala ağlıyordu. İzlemediğim için, daha doğrusu izleyemediğim için, neye ağladığını anlayamamıştım. Hala daha anlayamıyordum ama neyse. Baş parmağım kedinin ensesinden aşağıya inerken "Bilemem." dedim. Açıkçası duyduklarım pek ilgimi çekmemişti ve Pınar'ın aralarda yaptığı yorumlara bakılırsa pek de iç açıcı olaylar yaşanmamıştı.

"Dünya üzerindeki, neredeyse, tüm kadınlar bu filme bayılırken..." diye başladığı cümlesini bir homurdanma eşliğinde sonlandırdı. Tüm kadınlar... Neredeyse...

The Notebook...

"Kendin de söylüyorsun, neredeyse tüm kadınlar. Zaten doğruyu söylemek gerekirse kadın da değilim!"

Karnımın üzerinde yatan kedi söylediğimi doğrulamak ister gibi mırıldandığında, kıkırdadım. En azından bana katılan bir canlı vardı. Pınar'ın oturduğu koltuktan bir gıcırdama gelince kaşlarımı çattım. "Nereye?"

Pınar'ın adımları bana yaklaştıkça kucağımdaki kedi huzursuzlandı. En sonunda strese dayanamamış olacak ki kuçağımdan atladı ve beklemeden koşmaya başladı. Kaşlarım daha çok çatılırken, Pınar'ın nefes alış seslerini dinledim. Şükürler olsun ki diğer tüm duyularım güçlüydü. Bu Avatar'daki toprak bükücü olmak gibi bir durumdu. Sadece toprak bükemiyordum. Neydi adı...? Toph? Her neyse... Nefes alış veriş sesleri hızlandıkça, yapmaması gereken bir şey olarak gördüğü ama deli gibi yapmak istediği bir eylemi gerçekleştirmek üzere olduğunu anlayabiliyordum.  "Pınar! Ne yapıyorsun?"

Pınar, yine bir şey dememiş ama bana bir adım daha yaklaşmıştı. Kafamı onunolduğunu tahmin ettiğim tarafa çevirdim. Amacı ney- Göğüslerimin üzerine yediğim yastığın sert darbesiyle konuşmak için açık kalmış ağızım şaşkınlıktan biraz daha açıldı. Daha birincinin şokunu atamadan ikinci yastık darbesi de onu takip etmişti. Bu tek taraflı bir yastık savaşıydı.

Açık ağızımdan kaçırdığım kahkahadan sonra Pınar yastığı yere attı ve bağırarark koşmaya başladı. "Seni, Ayşegül teyzeye şikayet edeceğim!"

Kahkaham bütün salona yayılınca ellerimle ağzımı kapattım. Pınar'ın hararetli konuşmasını duyabiliyordum. "Ayşegül Teyze, kızın tam bir odun! Evde kalırsa falan şaşırmahın, ha! The Notbook ya, The Notbook... Nasıl beğenmez?..."

"Hiii!" diye nefesini aniden içine çekmişti annem. "Beğenmedi mi? Gerçekten mi?"

Sesinde eğlenen tınının yanında şaşkınlık da vardı ama kesinlikle bariz olan eğlenen tınıydı. Tekrar bir kahkaha daha kopardığımda, kahkaha sesime kapının kapanma sesi de karışmıştı. Annem ile Pınar'ın gülüşmeleri son buldu ve annem mutfaktan seslendi. "Oğlum?"

"Allah'ım!" diye inledim. "Ayaz, yanından geçen parfüm fabrikasında çalışıyorsun sanacak!"

Annem ile Pınar, salona doğru gelirken, Ayaz anahtarını vestiyerdeki yerine asmakla meşguldu. "Bunun dilini kim uzattı bu kadar."

Tekrar gülmeye başladığımda yanaklarımda hissettiğim eller yarım bırakmıştı gülüşümü. Ayaz, yanaklarımı iki yana esnetirken bir yandan da homurdanıyordu. "Çok mu neşeli, ne?"

Pınar, derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya başladı. "Az önce The Notbook'u beğenmedi!" Ayaz'ın elleri saçlaramı birbirine karıştırdıktan sonra Ayaz, kendini ayak ucuma attı. "Abisine benzer o." Pınar'ın homurdanmaları kulaklarımı tırmalarken doğruldum. "Pınar'ın bir sevgilisi var!"

Siyaha Çalan RenklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin