KEYİFLİ OKUMALAR CANLAAR💙
______
(Buket'in anlatımıyla) Nehar'ın annesi...
Saat gece 11:26'ydı ve biz hastaneye yeni varmıştık. Az önce bir telefon konuşması almıştık ve söylenene göre Keremler kaza yapmıştı. Keremin arabasındaki iletişim bilgilerinden birkaç kişi bize ulaşmıştı. Hayır bu gerçek olamazdı, Nehar'la, Alaz'ı da kaybedemezdim daha çok erken değil miydi. İlk önce babaları sonra çocuklar... Kafamda daha fazla saçma sapan düşüncenin geçmesini engelledim. Olamazdı bunların hiçbiri, beni tek bırakamazlardı. İşte bunu kaldıramazdım. Ayla benden daha güçlü duruyor, sürekli sakin kalmamı söylüyordu. Ama o hiç yalnızlık kalmak nedir bilir miydi?. Düşüncelerim bölünerek doktoru gördüğüm gibi yanına koştum. "Doktor Bey durumları nasıl?" Doktor Bey bana bakıp "Şu an için bir şey söyleyemem fakat çok kan kaybetmişler. Hayati riskleri olabilir. Ama merak etmeyin biz elimizden geleni yapıyoruz." dediğinde gözümden usulca bir yaş daha süzüldü. Ayla doktora bakarak "En ufak bir gelişmede lütfen bizi haberdar edin." dediğinde onunda benden aşağı kalır bir yanı yoktu fakat her şeye rağmen güçlü kalmaya çalışıyordu. Ayla bana doğru dönerek "Sakin olmalısın, çocuklara hiç bir şey olmayacak endişelenme" diyerek dostça sırtımı sıvazladı. Koridorun ilerisindeki sandalyeye oturarak, yanıma Aylanın'da oturması için boşluk ayırdım.
1 Saat sonra
Yorgun gözlerimi kapıdan içeriye giren Evin, Efe, Eylül ve Yiğit'e çevirdim. Beni görmüş olmalılar ki âdeta koşarak yanıma ilerliyorlardı. Evin'in kızarmış ela gözleri haberi öğrendikleri anlamına geliyordu. Büyük ihtimalle Ayla haber vermiş olacaktı. Daha sonrasına Eylül lafa karışarak "O-onlara bir şey olmadı değil mi, iyiler?" diye sorduğunda çatallaşmış sesimle karşılık verdim. "Bilmiyoruz ama..." "Ama ne?!" diyerek karşılık verdi Yiğit. Yorgun gözlerimi ona çevirerek " Çok kan kaybetmişler" dediğimde sesim sonlara doğru neredeyse bir fısıltı gibi çıkmıştı. Efe konuşarak "Kan lazımsa kan verelim o zaman ne bekliyoruz. Kan gurupları ney? Olmadı guruba yazarız buluruz bir yerden olmaz mı?" dediğinde neredeyse yere düşecekti. "Siz bilmezsiniz ama ben onun için herkesi feda ederdim kendim bile dahi buna. Canımı bile istese sorgulamadan, tereddüt etmeden verirdim." dediğinde yavaş yavaş yere düştü, ardından devam etti. "O benim kız kardeşim gibiydi... O benim her şeyimdi..." sonlara doğru sesi kısılmıştı. Ardından Evin devam etti "Benim yüzümden, her şey benim yüzümden oldu... Ben çağırmasaydım böyle bir şey olmayacaktı." dediğinde sesini yükseltip "BENİM YÜZÜMDEN ŞUAN YOĞUN BAKIMINDALAR! ALLAH BENİM BELAMI VERSİN NEDEN GERİ DÖNDÜM BEN" dediğinde çocuklar onu sakinleştirmeye çalışıyordu, bense öylece olanları seyrediyordum. Ne konuşmaya mecalim vardı nede adım atmaya...
1 Saat sonra...
Evin' in sonlara doğru yaşadığı sinir kriziyle beraber doktorlar müdahale edip, sakinleştirici iğne vermişlerdi. Yiğit Evinin yanında, Efe ve Eylül ise bizim yanımızda bekliyordu. Saatler geçiyor ama benim acım dinmiyordu... Yoğun bakımı yazan odanın kapısı açılınca koşarak kapıya doğru ilerledim. Doktor soracağım soruyu anlamış olmalı ki yüzüne tebessüm kondurup hemen cevap verdi. "Kerem ve Alaz' ın durumu şu anlık iyi, en azından hayati risklerini atlattılar.... Birkaç saate normal odaya alınırlar, dilerseniz ozaman görebilirsiniz." Ardından durdu ve gülüşü soldu, derin bir nefes aldıktan sonra beni paramparça edecek o cümleyi söyledi "Fakat kız için aynı şeyi söyleyemem" Cümle kafamda tekrar edip duruyordu. Fakat kız için aynı şeyi söyleyemem. Ayaklarımda beni taşıyacak güç bulamadım, her şey gözümün önünde dönmeye başladı, ve nefes alamadığımı hissettim ardından olduğum yere yığılmak üzereyken birinin beni tutuğunu hissettim. Fakat kim olduğuna bakamadan bayıldım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Kulaklık
Teen FictionSevgi her şeyi iyileştirir miydi? En önemlisi her şeyi unuturur muydu? Tüm sırlar gerçekleriyle karşımdaydı, bir seçim yapmam gerekiyordu ama ben ölmek istiyordum. Dedim ya benim adım Nehar'dı anlamı gündüz olan, ama benim taşıdığım geceydi anlamı d...